İstifanın eşiğinde olan bakan kim?

Yayın Tarihi: 29/12/15 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
KIBRIS Postası gazetesinin yayınlamış olduğu 10 sayfalık antlaşma metni kelime anlamıyla bir gazetecilik başarısı olduğu gibi bu belgenin basına verilmesi bizlere hem CTP'nin ciddi anlamda kaynadığını hem de hükümetin bozulma tehlikesiyle baş başa olduğunu gösteriyor. Partilerin en yüce ve yetkili organları parti meclisi yapılarıdır. Peki nasıl seçilir parti meclisi? Başkana ve başkanın karşısındaki muhalif yapının adamları birlikte seçilir ve bir şekilde parti meclisini oluştururlar. Yani her ne kadar parti meclisi tüm partiyi ve tabanı temsil ediyor dense de parti meclisinin parti tabanıyla bir alakası yoktur. Parti meclisini her ne kadar delegeler, delegeleri de her ne kadar üyeler seçer gibi gözükse de partilerin genel anlamda aldığı on binlerce oy karşılığına bakarsanız ne parti üyeleri ne de parti delegeleri aslında CTP tabanını temsil etmez. CTP'nin belli bir taban oyu var. 21 vekile sahip olan bu partinin sadece CTP'lilerce seçildiğini düşünemeyeceğimiz gibi yine parti delegelerinin, parti meclisi üyelerinin de halk iradesini temsil edip, halkın kaderiyle oynama hakkı olamaz. Eğer bunu iddia eden herhangi bir CTP'li varsa demokrasiden hiç bahsetmesin derim.

KKTC bir hukuk devleti ve yönetim şekli demokrasiye bağlı cumhuriyet. Şu an ki iktidar parti sosyalist kökenlere sahip olsa dahi bu ülkenin komünizmle yönetildiğini biri iddia edemez herhalde.

İşte bu nedenle halkın kaderiyle ilgili karar alma yetkisi halkın seçtiği hükümettedir; hükümet partisinin bir köyün nüfusuna tekabül eden üye ya da parti delegesi değil. Hele hele 60-70 kişiden oluşan parti meclisi hiç değil. Bu nedenle gerek Başbakan Ömer Kalyoncu gerekse CTP-BG Genel Başkanı Mehmet Ali Talat bunu iyi idrak ederek politika geliştirmeli ve siyaset yapmalıdır.

CTP'nin gelenekleri ve ideolojisi olabilir ve CTP'nin genel başkanı kendi partisini bu ideoloji ile yönetmek ve kararlar almak zorunda olabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz; aksine bu o partinin yapısına saygısızlık yapmak olur. Ancak bir ülkeyi yönetecek olan seçilmiş olan hükümetin taa kendisidir; hükümette olan partilerin organları değil.

Diyebilirsiniz ki CTP'de böyle kardeşim; beğenirseniz ya da yerse. Ben de derim ki bu halk o zaman CTP'yi meclisin küçük bir partisi haline getirir.

Bu hassasiyetleri iyi gözeterek siyaset yapılmazsa CTP günün sonunda yel değirmenlerine karşı savaşan bir Donkişot haline gelmekle kalmaz aynı zamanda CTP'lileri o çok eleştirdiği UBP ile DP'yi bu ülke de yeniden en kral en birinci parti yapar.

Tanınmamış, parası olmayan, her yıl milyonlarca açık veren, her deliğini Türkiye'den aldığı yardımlarla kapatmaya çalışan, memuruna maaş ödemekten aciz, hastane, yol, okul yapmaktan aciz bir devletten bahsediyoruz beyler. Ne kadar acı, ne kadar yazık olsa da gerçek bu.

CTP büyük ortak oldu olalı hep hayali olmuştur kendi kendine yetebilecek bir devlet yaratmak. Olmadı, yapamadı, başaramadı. Sırası geldi AK Parti ile kapı arkasında sarmaş dolaş olan bir dönemde yaşadı. Kimse kimseyi kandırmasın.

CTP-UBP hükümeti hem Ankara Hükümeti ile anlaşmaya varacak hem de bunu parti meclisinden reddettirecek. Bunun adı samimiyetsizlik değildir de nedir kimse kusura bakmasın.

Anlıyor musunuz Başbakan Kalyoncu neden Ankara'ya gidemiyor. İşte dün yayınlanan belge ile bunu anlamış olduk. Başbakan çok net olarak doğru konuşmayan kişi durumuna düştü.

Sn Talat'ın, Tayyip bey ile ters düşmesinin öfkesinin sonuçlarını bu halk mı ödesin peki?

ÖZGÜRGÜN KOLTUK DEĞNEĞİ OLMASIN

UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün bir şekilde genel başkan seçildi. Bunu oturup tartışmanın bir anlamı yok artık. Kendi bakanları dahi Özgürgün'den her gün şikayet ediyor. Ben kendi kulaklarımla duyuyorum bunları ama özellikle su konusunda sessizliğe bürünmesi, aman hükümet düşmesin aman erken seçim olmasın aman ben vekil kalayım aman ben başkan kalayım derken CTP, Ankara'nın sert tavırları sonrasında paşa paşa erken seçimin sonrasında da küçük parti olmanın yolunu tutarken vekil seçilememiş bir parti başkanı olarak tarihteki yerini alma tehlikesiyle karşı karşıyadır zira UBP'nin de bu yönde kendi iç hesaplaşması ilk erken seçimde olacaktır.

Her zaman Özgürgün'ü yanlış yapmaması ve siyasi ömrünün uzun olması için bu köşeden uyarmışımdır. Alır almaz, kötü söz olarak yorumlar gücenir kırılır bu sayın başkanın bileceği bir meseledir ama gidişatı iyi bir yönde değildir. Dost acı söyler deyip burada bırakıyorum. Unutmayın ki eğer UBP iyi aktör olursa olası bir erken seçimde birinci parti çıkar yoksa Özersay'a bu meydanı boş bıraktılar demektir.

İşte bu nedenle Özgürgün, Talat'ın koltuk değneği imajını ne bu halka ne de Ankara'ya vermemelidir.

Unutmayın kanı aç olan insana siz ideoloji satamazsınız. Sizi al aşağı eder karnını doyuracak adamı o koltuğa oturtur.

ŞEYHÜLİSLAMIN KELLESİ GİDER

Hiç unutmuyorum. Tarih hocası anlatıyor sınıfta. Osmanlı padişahı Şeyhülislamdan fetva alır ve savaşa çıkardı diyen hocama cins bir soru sorduğumu ve ilginç bir cevap aldığımı. Hocama "peki şeyhülislam fetva vermezse padişah sefere çıkamaz mıydı hocam" dediğimde "o şeyhülislamın kellesi gider yerine gelen fetvayı verir Gökhancığım" deyişini.

Mesajı alan alsın artık !

Duyduğuma göre Maliye Bakanı Birikim Özgür zaman zaman istifanın eşiğine geliyormuş. Diğer CTP'li bakanlarda son günlerde yaşananlardan hayli huzursuz. Hatta bir bakanın "daha iyi CTP'yi sivil toplum örgütü yapalım" dediğini kabinedeki bir başka bakandan işittim.

Yani anlayacağınız durum hiç de iyi değil.

**************

GÜNÜN SÖZÜ

Oda Senin Gibi Sevdi mi dediler. - İşte Cevap Veremediğim Tek Şey Buydu...
Eğer Bunu Bilmiyorsan Vazgeç dediler. - ''Vazgeçecek olsaydım Sevmezdim'' dedim..

CAN YÜCEL

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları