Bunun adı çöküş...

Yayın Tarihi: 28/06/16 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
Bugün toplum olarak geldiğimiz kötü durumu yazmak geldi içimden, içim hayli sıkılıyor. Hele hele bu sıcaklar daha da sıkıyor insanı. Dedim ki kendi kendime şimdi filanca siyasetçi filan işadamından şu kadar rüşvet yedi biliyorum ama belgem yok desem yani resmini fululaştırıp yazsam ne güzel kaynar ortalık.

Ya da filanca siyasinin bakanlığındaki memurların kötü bakanlık etmesinden memurları başka bakanlıklara kaçmak için başka bakanlara yalvarıyor diye yazsam.

Dahası bakanlar kurulunda iki bakan arasında yaşanan kavgayı yazsam mesela, nasıl olur?

Dedikodu yapma adına küçük bir zümreyi ilgilendiren bu konuları yazsam dahi halkın yine umurunda olmaz. Çünkü insanlar parasız, borçta ve en önemlisi hem psikolojik olarak mutsuz, hasta hem de fiziken hasta.

Memleketi yönetenlerin ne tür işler yaptıklarını bilseler ne olur bilmeseler ne olur? Temizlerini seçerler değil mi? Zira her seçimde seçilenler seçilmeden önce pismiş gibi.

İşte bu nedenle bugün siyasi dedikodu yapmayacağım. Çöküşü yazmak geldi içinden…çöküşü..

Memlekette her zaman siyasi karmaşa olmuyor, malum yaz aylarına girdik, artık siyaset daha sakin. Siyasetteki karmaşanın yerini uyuşturucudan ölün, cinayet, trafik kazalarında yaşanan ölümler ve tecavüzler aldı. Aslında tüm bu yazdığım can sıkıcı ve toplumun üstünde adeta depresyon etkisi yaratan olaylar ülkede siyasi krizler yaşanırken de vardı ama birçoğumuzun dikkatini bile çekmiyordu. Uzun süren cinayet davaları, tecavüz davaları bir bir sonuçlanırken bunların haberlerini gördüğümüzde eğer geriye dönüp bakmazsak hatırlayamıyoruz dahi.

En nihayet su verilmeye başlandı. İyi de oldu. Ciddi bir rahatlama yaşanacak, yaşanacak çünkü susuzluk çeken bir insana suyu istediğiniz fiyattan satarsınız ama bu lehine ya da aleyhine hiç fark etmez ve içinde bulunduğumuz koşullar bunu tartışmak için müsait değil. Zaruri ihtiyaçlardan dolayı müsait değil.

Barış ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ile ilgili bir haber çıkmıştı önceki gün. Bu hastane hasta ediyor diye. Her geçen gün bunun gerçekliğini sonuna kadar anlıyoruz. Bu hafta bunu da derinlemesine inceleyeceğiz. Beklediğim sonuçlar var. Elime bir ulaşsın bakalım.

HASTA BİR TOPLUM OLDUK

Evet hasta bir toplum olduk. Maçı kaybeden antrenör kazananı darp ediyor, neden kaybetti diye muhtemelen. Her ay rutin bir tecavüz vakasıyla karşılaşıyoruz, her hafta trafik kazalarından ölümler yaşanıyor, konuşamıyoruz, sürekli kavga halindeyiz ve daha sayabileceğim birçok sorun. Aslında bu yaşananlar toplumun psikolojisinin bozuk insanlardan oluştuğunu ve psikolojik sorunlu vakaların arttığını anlatıyor bize. İntiharlar ise işin daha korkunç boyutunu anlatıyor. İstatistiklere göre her ay ortalama sekiz intihar denemesi gerçekleşiyor bu ülke de. İster farkına varın ister varmayın.

İDEOLOJİ BİTTİ SİYASETTE BİTTİ

İdeoloji kelimesi ile siyaset kelimesi pek anlamlıdır aslında ama artık bizim ülkemizde yazarı unutulmuş ve kitapçıdaki ucuz kitaplar reyonundaki gibidir. Ama işin aslı şudur ki eğer ideoloji yoksa siyasette yoktur ve bu iki kahraman birlikte çalışmıyorsa o ülke de anarşi hakimdir. Yani her isteyenin istediğini yaptığı bir düzen hakimdir. Memur mu olacaksın, torpil, muayene mi olacaksın torpil, devlet dairesinde işin mi var tanıdık şart; bu saydıklarımın olduğu ülkelerde yaşam olursa yaşamdır, yani bay şans dediklerinden.

Yollar bozuksa, hastaneler dökülüyorsa, çevre pis ve insanların onda biri kanserden onda biri kazadan ve onda biri de şiddetten ölüyorsa o ülke de anarşi dışında daha farklı bir yaşam biçiminden bahsetmek mümkün müdür?

DUYARSIZLAŞTIK..ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK..

Sadece küçük bir zümre gazete ya da kitap okuyor, gerek dünyayı gerek Türkiye'yi gerekse ülkemizi takip ettiğini ve siyasetle ilgili daha iyi nasıl yapılabilir noktasında kafa patlattığını, konuştuğunu gösteriyor. Bunun dışında yaklaşık olarak yüzde 80 halk bu ülkede kim başbakan hangi parti iktidar ve kimlerin bakan olduğunun ne farkında ne de ilgileniyor.

Zaman zaman sizlerde karşılaşıyorsunuzdur, bir Mercedes araç duruyor içinden siyah gözlüklü bir adam iniyor, adamın bakan olduğunu ancak da aracın plakasından anlayabiliyorsunuz. O kadar sık hükümetler ve kabineler değişiyor ki karşınızdakinin bakan olduğunu, bakansa da ne bakanı olduğunu anlamanız mümkün bile değil. Bunun televizyon izleyip izlememekle alakası yok, siyasetin halkın üstünde ama ideolojik olarak da ayaklar altında olduğunu çıkarımlayabiliriz.

İşte bizim siyasetimiz de aynen vahşi batıdaki gibi. Kahramanlıkları bir ay süren cinsten, başarıları sönük.

Başarısı bir ay süren bir başarı, başarı mıdır? Bunu ayrıca sorgulamak lazım.

Bilgisayarın başına ne zaman otursam bugün ne yazacağım diye düşünürken kendi kendime olaylara bir de yukarıdan bak nasıl görünüyorlar diye söylenir sonra arkaya yaslanıp bir Küba purosu ateşler ve yaşadıklarımızı düşünürüm. Düşünürüm düşünmesine sonrasında da üzülürüm; aslında bu ülkede yapılan hiç bir şeyin olmadığını görürüm. Diyeceksiniz ki o kadar da karamsar olma, olmayalım tabii de öyleyiz.

Çünkü hayatımızı güzelleştiren hayatımızı değiştiren pek de elle tutulur bir şey olmuyor. Yakında bayram var biliyorsunuz bayramlara yönelik bir örnekle yazımızı sonlandıralım.

Eskiden insanlar bayram geldiğinde zar zor bir çift ayakkabı satın alırlardı gerek kendilerine gerekse çocuklarına. Çocuksanız babanız anneniz size zar zor bir çift ayakkabı alırlardı. Alınan bir çift gıcır gıcır ayakkabı dünyalara değerdi. Bu söylemleri her zaman tekrarlarız ve her zaman duyarız; o alınan bir çift yeni ayakkabı neredeyse bir yıl kadar giyilirdi yada bir diğer bayram gelinceye kadar illaki giyilirdi, hem de her gün giyilirdi. Yani o zamanın kahramanlıkları bir ay değildi dostlarım, uzundu.

Şimdilerde ise bayram geldiğinde yılbaşı geldiğinde evde duran 10 çift yada 20 çift ayakkabının yanına bir kaç çift daha ekleniyor yani evdeki 20 çift ayakkabı bir anda 22 çift oluyor. Toplasanız toparlarsanız satın aldığımız her bir ayakkabının kahramanlığı sadece bir ay sürüyor, yahşi batıda olduğu gibi, ülkemizdeki siyasette olduğu gibi.

Bu bir çöküş değildir de nedir ?

****************

GÜNÜN SÖZÜ

İsyanlardayım dedi. Hayır, imtihanlardaydı. Fark etseydi, kurtulacaktı.

MEVLANA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.