Çözümü istemeyen sadece Rumlar mı?

Yayın Tarihi: 29/09/16 07:56
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
  • İşte bu nedenle Kıbrıs'ın kuzeyini elinde bulunduran Türkiye, KKTC'yi adeta bir üs olarak ve Akdeniz cephesi olarak elinde bulunduran Türkiye, bu toprakları Avrupa Birliği'ne, daha doğrusu Batı'ya hediye eder mi? Bunu iyi görmek iyi yorumlamak lazım. Fotoğrafa bu açıdan bakarsak Kıbrıs'ta çözümün olmayacağını net bir dille ifade edebiliriz, çünkü bu çözüm ne Türkiye'nin ne de Rusya'nın işine gelmez. Rumların, Ruslarla Ortodoksluktan ileri gelen ciddi bir yakınlığı olduğunu da biliyoruz.
  • Kıbrıs'ın külliyen AB'de olması demek Türkiye'nin egemenliğinden çıkıp tam anlamıyla Batı'nın egemenliğine girmesi anlamına geliyor. Bunu Amerika destekleyip, zaten hâlihazırda uzun zamandır devam eden Rum-Rus yakınlaşmasını ve Türkiye-Rusya yakınlaşmasını bertaraf edebilir. Ezeli ve ebedi müttefiki İngiliz üslerinin de baki kalmasını sağlayarak.

Yaşanan onca terör saldırısı, canlı bombalar ve Türkiye'nin ateşten gömlek giyercesine atlattığı darbe girişiminin huzursuzluğu yalnızca Türkiye'de değil bizde de ağırlığını hissettirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta gittiğim İstanbul'da darbe dışında konuşulan herhangi bir konu yok. İnsanların psikolojisi ciddi anlamda sarsıldı. Tüm bunlar yaşanırken Kıbrıs konusunda yeniden tıkanma sinyalleri başladı. Negatif olmamak lazım ama gerçekler de masanın üzerinde duruyor. Bunun en büyük gerekçesi ise hem dokunulmazlık hem de güven duygusu. Günün sonunda Avrupa Birliği çatısı güvenilir bir algı yaratmaya başladı. Sıradan ve normal gelir düzeyinde olan halk kitlelerinde daha güvenilir şiddetten uzak ve sakin bir algı yaratırken para içinde yüzen zengin tabakada ise "şu Türk lirasını kullanmaktan bir kurtulsak" düşüncesini yarattı.

Sonuç olarak Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan birçok insanda çözüm olması umudu daha da güçlendi, ya da buna umut yerine aslında çözüm istenci de diyebiliriz.

Eskiden Rum mallarının üzerinde oturan zenginler en büyük vatan savunucusuyken malların bir şekilde devletler tarafından tazmin edileceğini öğrendikleri için ya da böyle sandıkları için zira hiçbirimiz daha ne olacağını bilmiyoruz, artık Rum mallarında oturan sonradan görmeler de çözüm hemen şimdi demeye başladı.

Bir de çözümü gerçekten isteyen ama umutsuz olan bir kesim var. Çözüm hep onların arzusu ve temennisi oldu. Yıllarca vatan haini damgası yiyen bu kesimin sesi yine duyulmuyor.

Her ne kadar Rum tarafı altı başlıktan dördünü aştık dese de kritik süreç şimdi başlıyor. Sorun bir değil iki değil.

Yalnız güvenlik sorunu değil yaşanan, hatta bir şekilde güvenlik sorunun aşılabileceği de Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından zikredildi, asıl mesele toprak ve tazmin konusu. Rumların isteklerinin sonu yok, o Allah'ın emri. Bu uzlaşmazlıktan çok pazarlık meselesidir, bizim taraf da nereden az hak versemin derdinde haliyle. De ne peki? Daha önce de yazdık; çünkü çözüm isteyen biziz, Rumlar değil. Hal böyle olunca da Cem Yılmaz'ın dediği gibi "çilek kokulu kivi istiyorum ama tadı şeftali gibi olsun". Yani işimiz kolay değil.

Adanın sahip olduğu zenginlikler zaten birleşik bir Kıbrıs oluştuktan sonra haliyle ortak olacak bu nedenle yoğunlaşacak müzakereler öncesinde Rum tarafının doğal gaz anlaşmaları sürece bir zarar vermez, yani burada Barış Burcu'ya katılmıyorum.

Sonuçta kabul etmesek de Kıbrıs'ın kuzeyi de AB toprağı ve kabul etmesek de "Kıbrıs Cumhuriyeti" tanınıyor, biz değil. Yani bizim borumuz ötmüyor ne yazık ki.

Çözüm olacak mı?

Bu soruyu bir gazeteci olarak her gün duyuyorum, sokaktaki vatandaş belki Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaları dinliyor ama ya anlamıyor ya da umutsuzlanıyor. Çözüm olacak mı peki, sanırım bu sorunun cevabını bilmek sterlinin bir hafta sonra ne olacağını bilmeye benziyor. Yani biraz da imkansız aslında. Bunun için iki teori var diyebiliriz, çünkü çözümün olması her ne kadar iki halkın iradesine bağlı olsa da büyük aktörlerin de rolü etkili.

Birinci teori "Türkiye-Kıbrıs-İran-Mısır-Rusya yakınlaşması"

Biz şu an Kıbrıs sorununa odaklanmış olabiliriz ama unutulmaması gereken bir konu var ki darbe denemesi sonrasında oluşan ve oluşacak ittifaklar da çözümün gerçekleşmesinde ya da gerçekleşmemesinde rol alacak. Türkiye'de yaşanan darbenin arkasında CIA iddiaları var. Yapılan tüm yorumlar böyle. Yani Türkiye'deki darbeyi yapanlar Amerika. Bununla ilgi algı her geçen gün daha da fazla yerleşiyor. Bu nedenle Ankara, hızla Washington'dan uzaklaşıp Moskova'ya yakınlaştı.

Yine bir başka gelişmeye bakacak olursak, Rusya'nın İran'da bulunan iki üssünden birini kullanmayacağını açıklaması ve uçaklarını geri çekmesi. Bölgede Rus-İran yakınlaşması devam ediyor. İşte bu uçaklar yakında nereye gidecek?

Amerika hala Ankara'nın müttefiki ve İncirlik Üssü'nü kullanarak operasyon yapan bir ülke. Yakında Amerika'ya bu üs kapatılır mı? Bunlar önemli sorular. Bir kere Amerika ile Türkiye'nin ilişkileri kolay tamir olmayacak.

İşte bu nedenle Kıbrıs'ın kuzeyini elinde bulunduran Türkiye, KKTC'yi adeta bir üs olarak ve Akdeniz cephesi olarak elinde bulunduran Türkiye, bu toprakları Avrupa Birliği'ne, daha doğrusu Batı'ya hediye eder mi?

Bunu iyi görmek iyi yorumlamak lazım. Fotoğrafa bu açıdan bakarsak Kıbrıs'ta çözümün olmayacağını net bir dille ifade edebiliriz, çünkü bu çözüm ne Türkiye'nin ne de Rusya'nın işine gelmez. Rumların, Ruslar'la Ortodoksluktan ileri gelen ciddi bir yakınlığı olduğunu da biliyoruz.

İkinci teori "ABD-Gülen'in iadesi ve barış"

Bir kere Amerika, Ankara'yı kaybetmek üzere olduğunun farkında. Eğer Türkiye'de bir operasyon daha planlamıyorlarsa Gülen'i iade edip, yeniden Ankara ile barışabilirler. Bu o kadar kolay bir durum değil ama olmayacak da bir gelişme değil, bunu da söylemek lazım.

Kıbrıs'ın külliyen AB'de olması demek Türkiye'nin egemenliğinden çıkıp tam anlamıyla Batı'nın egemenliğine girmesi anlamına geliyor. Bunu Amerika destekleyip, zaten halihazırda uzun zamandır devam eden Rum-Rus yakınlaşmasını ve Türkiye-Rusya yakınlaşmasını bertaraf edebilir. Ezeli ve ebedi müttefiki İngiliz üslerinin de baki kalmasını sağlayarak.

İşte bu nedenle hem Amerika hem de İngiltere çözüm olması için ciddi bir baskı unsuru yaratabilirler. Çünkü Amerika ve İngiltere ilk kez Orta Akdeniz'i kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda.

*************

GÜNÜN SÖZÜ

''İyi insan lafın üstüne gelir demişse eskiler ve ben sürekli seni konuştuğum halde gelmiyorsan; demek ki iyi bir insan değilsin.''

Aziz Nesin

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları