"Türkiye" yeni çözümün neresinde ?

Yayın Tarihi: 05/12/16 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Gelinen bu aşamada çözüm algısının hızla yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 11 Ocak'ta haritaların konuşulacağı ve hemen ardından yani bir gün sonra beşli konferans olacağının açıklanması ilk bakışta "evet çözüm oluyor galiba" düşüncesini yarattı. Şu an ki fotoğrafa bakıldığında görünen tek kelimeyle bu. Hali hazırda verilecek toprak oranı, dönüşümlü başkanlık konusu ve garantiler konusunda aslında birçok şey konuşuldu. En azından neyin ne kadar olabileceği biliniyor.

Bir başka önemli konu da bu aslında. Türkiye'nin ciddi anlamda çözüm isteyip istememesi. Mantıklı açıdan baktığımda bu çözüm öyle bir çözüm olmalı ki Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs ile bağı hiçbir zaman kopmasın. Aksi takdirde garantörlüğün olmayacağı ya da 20 yıl süreceği bir ortamda, Türkiye Avrupa Birliği ile ilişkileri rafa kalkmışken kısa süre içerisinde yaşanacak bir çözümle Kuzey Kıbrıs'ın tamamen Türkiye'nin etkinliğinde çıkması; hep bunları düşündüğümde çözüm konusu bir anda zorlaşıyor.

Yani beyler eğer bir çözüm olacaksa adınız gibi emin olun ki garantiler kalkmayacak. Türkiye'nin askeri çekilecekse dahi kademeli olarak çekilecek ya da Türkiye'ye burada mutlaka bir üs verilecek. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra dahi Kuzey Devleti Türkiye ilişkilerinde neredeyse hiçbir kayıp yaşamayacak.

Ne olduysa oldu Kıbrıs sorununa sihirli bir el değdi ve aynı anda hem Rum Lider Nikos Anastasiades hem de BM Özel Danışmanı Eide sorunun çözümü yönünde pozitif açıklamalar yaptılar.Nikos'un açıklamasına baktığımızda sorunları çözme konusunda korkak davranılmaması gerektiğini ve cesur davranacağını ifade ederken, Eide 11 Ocak'ta haritaların masaya konacağını ve 12 Ocak'ta ise beşli konferansa gidileceğini ve garantörlerin çözüm sürecine dahil olacağını açıkladı.

Bunun perde gerisini şu an bilemiyoruz. Elbette ki sürecin pozitife dönüşmesinde Cumhurbaşkanı Akıncı'nın duruşu ve sergilediği tavırlar önemlidir ama şüphe yok ki ağırlıklı olarak hem Amerika'nın hem de Türkiye'nin sürecin durmaması için ortaya koyduğu bir baskı var. Öyle tahmin ediyorum ki Yunanistan Başbakanı Çipras'ın da çözüm isteyen daha doğrusu barışçı bir siyasi olmasını ve yine bizim bilmediğimiz bazı garantiler almış olabileceği çözüm sürecinde olumlu adımların atılmasında bir katkısı olmuştur.

Dediğim gibi çözüm süreci adeta kilitlenmişken beşli konferansı ve haritaları konuşmaya başlamış olmamız sadece iki liderin iyi niyetinden kaynaklanmıyor.

Monrt Pelerin zirvesinin birinci bölümünün sonuna kadar iki lider gelebilecekleri yere tüm iyi niyetleriyle geldiler. Sonrasında Rumların uzlaşmaz tavırları nedeniyle ikinci bölümde herşey berhava oldu. En azından fotoğraf böyleydi.

Ancak Eide'nin bu işin peşini bırakmayacağını söylemesi, ve hemen bir hafta sonra Kıbrıs'a gelip görüşmeleri başlatması Liderlerin bildiği ama bizim bilmediğimiz başka kartları olduğunu göstermiş oldu bize.

ÇÖZÜM ALGISI TEKRAR GÜÇLENDİ

Gelinen bu aşamada çözüm algısının hızla yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 11 Ocak'ta haritaların konuşulacağı ve hemen ardından yani bir gün sonra beşli konferans olacağının açıklanması ilk bakışta "evet çözüm oluyor galiba" düşüncesini yarattı. Şu an ki fotoğrafa bakıldığında görünen tek kelimeyle bu.

Hali hazırda verilecek toprak oranı, dönüşümlü başkanlık konusu ve garantiler konusunda aslında birçok şey konuşuldu. En azından neyin ne kadar olabileceği biliniyor.

Toprak konusunda sınırımızın ne olduğunu Rumlar biliyor. Garantiler konusunda geri adım atılmasının o kadar kolay olmadığı ve bununla ilgili bazı formüller üzerinde durulduğunu da biliyoruz. Dönüşümlü başkanlıkta ise Rumlar sadece Mont Pelerin zirvesini bozmak için oyun bozanlık yapmışlardı. Dönüşümlü başkanlıkta da prensip de anlaşıldığını biliyoruz. En azından bu saydığım konularda garantiler ve güvenlik konusu hariç ciddi fikir birliği var.

BEŞLİ KONFERANS NE DEMEK VE NEDEN 11 OCAK?

İsviçre sonrası çözüm masasının bozulduğunu düşünüyorduk ki Eide'nin adaya dönmesiyle liderler yeniden görüşmeye başladılar. Sırf bu görüşmelerde sadece yemek yediklerini düşünmüyorsak, 11 Ocak tarihine kadar kapalı kapılar arkasında birçok konu konuşulacak. Toprak, harita ve garantiler konusu da buna dahil. Zaten diğer dört başlıkta küçük sorunlar hariç mutabakat var.

Mont Pelerin zirvesinde Rumların Toprak ve Harita konusundaki ısrarı ve süreci bozmak için olmadık istekler içine girmeleri bilinçli yaptıkları bir manevraydı. Eğer masanın bozulmasını isterseniz ve masadan kalkmama gibi bir zorunluluğunuz varsa Türk tarafının kabul etmeyeceği şeyleri sıralarsınız ve masa bozulur. İşte Ocak ayının ortalarına kadar aslında görüşülecek olan tüm konular sorunlu konular. Ancak Kıbrıs'ta yaşanacak bu süreçte bağlayıcı olan hiçbir şey yok. Liderler herşeyi konuşacak ve uzlaşmayı deneyecekler. İşin özeti İsviçre'ye hazırlanacaklar.

İSVİÇRE ZİRVESİ İPTAL OLUR MU?

Evet işte en önemli konuda bu aslında. İsviçre zirvesi ve beşli konferans olmayabilir. Eğer liderler garantiler ve güvenlik konusu hariç toprak ve harita konusunda anlaşamazsa, dönüşümlü başkanlık gibi konularda anlaşamazlarsa elbette ki 11 Ocak'ta planlanan zirve ve beşli konferans da gerçekleşmeyecek. Yani çözüm yine çantada keklik değil ama en azından hala çözüm için ciddi umutlar var diyebiliriz.

TÜRKİYE GERÇEKTEN ÇÖZÜM İSTİYOR MU?

Bir başka önemli konu da bu aslında. Türkiye'nin ciddi anlamda çözüm isteyip istememesi. Mantıklı açıdan baktığımda bu çözüm öyle bir çözüm olmalı ki Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs ile bağı hiçbir zaman kopmasın. Aksi takdirde garantörlüğün olmayacağı ya da 20 yıl süreceği bir ortamda, Türkiye Avrupa Birliği ile ilişkileri rafa kalkmışken kısa süre içerisinde yaşanacak bir çözümle Kuzey Kıbrıs'ın tamamen Türkiye'nin etkinliğinde çıkması; hep bunları düşündüğümde çözüm konusu bir anda zorlaşıyor.

Yani beyler eğer bir çözüm olacaksa adınız gibi emin olun ki garantiler kalkmayacak. Türkiye'nin askeri çekilecekse dahi kademeli olarak çekilecek ya da Türkiye'ye burada mutlaka bir üs verilecek. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra dahi Kuzey Devleti Türkiye ilişkilerinde neredeyse hiçbir kayıp yaşamayacak.

İşte hep bunları bir çatı altına koyduğumuzda Kıbrıs'ta yeni yılda bizi bir çözüm olacaksa bu kolay bir çözüm olmayacak.

Türkiye'ye olan bağımlılığın kısmen dahi devam edecek olması hem güvenlik hem de maddi anlamda beni rahatlatıyor.

Bu yazdığımı iyi düşünün anlayacaksınız.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Seni dişlerinde elma kokusu, seni kaburgamın altın parçası, bir daha hangi ana doğurur bizi

Ahmed Arif

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları