Şonya'yı unutmadık

Yayın Tarihi: 22/12/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
  • Bugün yine uzun ve zor bir gün. hayatta bazı şeyleri yaşamak istemezsin! Ama Tanrı yaşatır. Öyle dostlar öyle yoldaşlar verir ki yanına çok şey öğrenirsin o insanlardan. Kim bilir belki de Tanrı'nın kullarıyla konuşma şeklidir bu, yardımcı olma şeklidir. Seni hatırlamak istemiyorum dostum! Hatırlayınca kendimi uçurumdan düşmüş gibi hissediyorum, ağır bir tütün gibi boğazım yanıyor, boğuluyorum. Bizim dostluğumuz çok sıkıydı. Biz kelime anlamıyla kötü gün dostuyduk. Sen derdin ki "Herkes mutluysa sorun da yoktur, herkes mutlu olacak, olmalı". Biz çok yürüdük karanlık sokaklarında bu şehrin, ağzımızda en alasından birer puro, dilimizde en kıymetli manidar sözlerle. Bugün hava inanılmaz kapalı Bayım, belki birazdan bir yağmur başlayacak, ceketimi sırtıma atıp hatırın için bir Cohiba ateşleyeceğim, yalnızlaşmış Lefkoşa'nın sokaklarını arşınlayıp başıboş dolaşacağım bugün. dostlar bir bir gidiyor, yaşlanıyor muyuz sence? Eksiliyor muyuz? Ölüyor muyuz yoksa? Bugün yine uzun ve zor bir gün Bay Şonya! Sen neredesin?

Kadim dostum Bengü Şonya'nın ölümünün ikinci yıl dönümü bugün. Bir yıl önce pazarı pazartesine bağlayan gece son dakikalarını yaşadığı telefonunu almış, evde yalnız olmadığım için serde erkeklik olduğundan ağlamamak için direnmiştim kendi kendime. Telefondaki ortak dostumuz ağlıyordu. Yapacak hiçbir şey kalmamıştı artık. Şonya tüm dostlarını iyiyim diyerek kandırmıştı. Hepimiz onun bir süre sonra iyileşeceğini düşünüyorduk. Bana dahi ki son zamanlarında oldukça yakındık, söylememişti. Tam bir yıl önce hafta sonuna denk getirip bazı dost ziyaretleri için İstanbul'a gitmiştim. Cuma gününü cumartesine bağlayan gece rüyamda Bengü Şonya'yı gördüm. Saçları simsiyahtı beyaz duvarlarında kısmen ahşap döşemesi olan bir odanın içindeydi. Üzerinde lacivert bir yelek vardı. Yan profilden onu görünce Şonya olduğunu anladım. Yüzü bembeyaz ve oldukça sert bir ifadeye sahipti. Kendi kendime sanırım onunla yeteri kadar ilgilenmediğim için bana darıldı diye düşündüm ve uyandım. Bu rüyadan iki gece sonra Şonya hayatını kaybetti. Aynı hafta telefonda konuşmuştuk yanılmıyorsam. "Nasıl gidiyor siyasi durumlar siz daha iyi bileceksiniz tabii" diye yorumda bulunmuştu. Her konuda söylem gerçekleştirmekten çekinmeyen dostum, biraz da nefes nefese kalarak. Telefonun ardından küçük kız torunu ona sesleniyor haylazlık yapıyordu. "Bir dakika Gökhan deyip torunuyla ilgilendikten sonra kusura bakma diyerek" geri dönmüştü telefona. Kısa bir konuşma sonrasında telefonu kapattık.

Ne söylenir ne yazılır ki böyle günlerde? Benim gibi bir laf cambazı neden susar ve konuşamaz. Dostlar arasında konu Şonya'dan açıldı mı hepimiz duygulanırız da ne zaman resmini görsem kendimi tutamam, toparlayamam, gözlerim birden dolar ve ağlamamak için dişlerimi sıkarım. Hani Attila İlhan der ya dokunsalar ağlayacaktım, işte o hesap dostlarım.

Şonya ülkesine inanmış ve daha bu ülke için yapacak çok şeyi olan bir insandı. Uzun zamandır kanser illetiyle uğraştığını ve her defasında kanseri yendiğini anlatırdı bana.

Açıkçası içim çok acıyor, ne yazsam nasıl yazsam ne söylesem hiç bilemiyorum. Dostluğumuzu bilenler zaten biliyor. Şu Küba purolu fotoğrafların asıl mimarı Şonya'dır, puro içenler bilir purocular purolarını hediye etmez, çok Siglo 6'sını içmişimdir. Demek ki beni o kadar çok sevmişti, taa en başından.

Hep birlikteydik, hep beraberdik. Şonya çok değerli çok kıymetli biriydi, bu ülkeye çok lazımdı. Zaman zaman geceleri yürüyüş yapar uzun uzun Demokrat Parti'yi konuşurduk. İçi çok acırdı parti için, Serdar Denktaş'a çok kızardı, çok söylenirdi, yanlışlarını anlatırdı. İnanılmaz bir inancı vardı partiye karşı, inanılmaz bir sevgisi vardı.

Bengü Şonya'yla geceleri Yenişehir'deki evinden yola çıkardık yaya bir şekilde konuşa konuşa ya Cafe Delicious'a giderdik puro içmeye ya da Zihni Türksel'e giderdik Arabahmet'e. Uzun uzun yürürdük. Yolda yürürken de ikimiz taklitler yapardık, tiplemeleri canlandırırdık. Gülme krizi geçirdiğimiz çok olmuştur. Gece karanlığında bizi biri görse biri bir partinin genel sekteri biri gazeteci nedir bu adamların yaptığı diyecekti muhtemelen. Resimlerde pek güleç yüzlü çıkan bir adam değildi aslında ama Şonya kadar iyi fıkra anlatabilen birini daha görmedim.

Neredesin be bay, ne oldu be çocuk diye seslenirdi genelde bana. Çok iyi bir dostluğumuz vardı vesselam. Şimdi onunla gittiğimiz pek az yere gidebiliyorum, açıkçası bana ağır geliyor. Hatta hatta bazen Zihni Türksel'de oturduğumuzda ansızın kapıdan içeri girecekmiş "yes baylar" diyecekmiş gibi geliyor hala; genelde ben geç kaldığım için arayıp ben kaçıyorum ha diyecekmiş gibi geliyor bazen.

Ölüm hele hele genç yaşta yakışmıyor insana. Makamın ala olsun dostum makamın ala olsun. Bir gün ahrette buluşmak dileğiyle… hepimiz seni çok özlüyoruz…

Biz bu gece yine Zihni'de olacağız bayım, bir jest yap çık gel. Söz puron benden buzsuz black da benden. Sen mi gelirsin yoksa ben mi alayım seni…

**************

Günün Sözü

Üstü kalsın

Ölüyorum Tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum Tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir...

Üstü kalsın...

Cemal Süreya

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları