İstenmeyen adam gitti

Yayın Tarihi: 04/08/17 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
  • Tabii burada çok önemli bir tespit yapmak lazım. 1979 doruk anlaşmaları hariç Kıbrıs konusunda çözüm hiç bu kadar zorlanmamıştı; bakınız çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık demiyorum, çünkü biz Rumlarla çözüme hiç yakın olmadık. Kimse kimseyi kandırmasın. Nişan yapmaya çalıştığımız bu kaprisli kadın hep komşunun oğluyla flörtleşti. Sorunun çözümü o kadar bir zorlandı ki artık ortaya Rumların çözüm istemediği gerçeği çıktı. Kıbrıslı Türkleri yönetimde istemediği, eşit görmediği, bir şey paylaşmak istemediği ayan beyan ortaya çıktı.
  • Bu konuyu ilerleyen günlerde daha geniş irdeleyeceğiz. Belge bulabilir miyiz bilemem ama Maraş'ın açılıp açılmayacağı konusunu bir yana bırakırsak Maraş'ta Evkaf'ın malı olduğunu size söyleyenlere inanmayın derim. Zamanında vardı; hatta birileri çıkıp tapu da gösterebilir ama vakti zamanında İngilizler bu malları hayli yüksek bir ücret karşılığında Kıbrıs Türk liderliğinden satın aldılar. Gelen giden paralardan hayli zenginler oluşmadı değil zamanında. Dediğim gibi konuyu derinlemesine inceleyeceğiz.

BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Özel Danışmanı Espen Barth Eide. Adının anlamı bayrammış. Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm için herhalde en çok uğraşan kişilerden biri olmuştur Eide. Düşünebiliyor musunuz böyle bir adamı bile Kıbrıs sorunu yedi bitirdi ve gönderdi. Çoğu zaman istenmeyen adam oldu Kıbrıs sorununda. Hep biraz Türk yanlısı olduğu izlenimini verdi çoğu zaman.

Eide öyle sanıyorum ki meslek hayatında en çok fırça yediği ve en çok kapris çektiği ülke Kıbrıs olmuştur. Defalarca kez kopan süreçleri yeniden bağlama başarısını gösterdi. Bu iş bitti dediğimiz yerden yeniden başlattı. Bana göre çok da başarılıydı.

Peki geriye ne kaldı diye baktığımızda aslında tatile çıkmış bir çözümden başka bir şey yok ortada. Belki bir süre sonra yeniden birileri bir inisiyatif alıp başlatacak Kıbrıs müzakerelerini ama bu ne zaman olur Allah kerim.

Olmasını isteyen biri kaldı mı o da ayrı bir soru zaten.

Her şey ortaya çıktı

Tabii burada çok önemli bir tespit yapmak lazım. 1979 doruk anlaşmaları hariç Kıbrıs konusunda çözüm hiç bu kadar zorlanmamıştı; bakınız çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık demiyorum, çünkü biz Rumlarla çözüme hiç yakın olmadık. Kimse kimseyi kandırmasın. Nişan yapmaya çalıştığımız bu kaprisli kadın hep komşunun oğluyla flörtleşti.

Sorunun çözümü o kadar bir zorlandı ki artık ortaya Rumların çözüm istemediği gerçeği çıktı. Kıbrıslı Türkleri yönetimde istemediği, eşit görmediği, bir şey paylaşmak istemediği ayan beyan ortaya çıktı.

O nedenle bu saatten sonra çözüm masası yeniden kurulabilir mi kurulsa da en azından Türk tarafı bu masaya oturmak ister mi diye yazdım.

Yani başka bir şekilde soralım; bu saatten sonra Cumhurbaşkanın Akıncı gidip neyi müzakere edecek ki. Müzakere edilecek her şey edildi.

Rumlar bizden her ne istediyse biz yaptık. Görmek istedikleri her şeyi gösterdik. Birçok şeyden de ölçülü olsa dahi feragat ettik. Sonuç peki? Attila İlhan'ın da dediği gibi: Elde var hüzün.

Maraş konusu ve Evkaf malları

Bu konuyu ilerleyen günlerde daha geniş irdeleyeceğiz. Belge bulabilir miyiz bilemem ama Maraş'ın açılıp açılmayacağı konusunu bir yana bırakırsak Maraş'ta Evkaf'ın malı olduğunu size söyleyenlere inanmayın derim. Zamanında vardı; hatta birileri çıkıp tapu da gösterebilir ama vakti zamanında İngilizler bu malları hayli yüksek bir ücret karşılığında Kıbrıs Türk liderliğinden satın aldılar. Gelen giden paralardan hayli zenginler oluşmadı değil zamanında. Dediğim gibi konuyu derinlemesine inceleyeceğiz.

Maraş açılır mı sorusunu da eksik bırakmayalım. Belki de açılabilir. BM kararları masanın üzerinde dururken bu nasıl olacak mantığını çıkıp birinin izah değil ispat etmesi lazım. Kaldı ki bu konuda Cumhurbaşkanı Akıncı'nın pozitif bir düşüncesi olmadığını gözlemliyorum. Türkiye'nin de bu tehdidinde ne kadar samimidir iki kez düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Sonuç olarak Maraş'ın açılmasıyla ilgili bazı çevreler heyecan yaşıyor olsa da siz bu işe pek gönül bağlamayın derim.

Biz Rumlara yeniden alıştık ama onlar bize alışamadı

Sözde çözümcü geçinen Rum lider Nikos Anasatasidis çözüm masasında kuzu postuyla otururken ve dahası Cumhurbaşkanı Akıncı ile yürüttüğü çözüm müzakerelerinde çözümü yürekten istermiş gibi görünürken masadan kalktığı anda kurt postunu giyip tiyatrosunu oynama devam ediyor.

Her aklı başında insan gibi bu adamlarla biz nasıl çözüm yapacağız sorusunu soruyorsunuz kendinize.

Türk askerinin hala adadan gitmesini isteyen ya da Türk askerini halen işgalci gören varsa Allah aşkına gidip bir psikiyatriste muayene olsun ve hiç gecikmeden ilaç içmeye başlasın.

Adamlar alenen asker çıksın da gününüzü görürsünüz deyip kasap bıçağını biliyorlar.

Bir yandan da Rumları takdir ediyorum. Onlar bizim gibi sırf çözüm olsun da nasıl olursa olsun birçok şeyden vazgeçmeye hiç razı olmadılar. Devletine ve ideallerine bu kadar sahip çıkan bir millete ancak saygı duyulur.

Biz Türkler, Rum tarafındaki restoranlarda domuz yiyip konyağı çektiğimizde sanıyoruz ki bu adamlar bizim kardeşlerimiz. İnanın ki hava bu, bu psikoloji var birçok Kıbrıslı Türk'te.

Etimizden köpeğimizin mamasına kadar onların marketlerinden satın alıyoruz. Her ay ama istisnasız her ay birkaç Kıbrıslı Türk dayak yese de hayranız biz bu insanlara.

Bu da yetmezmiş gibi %64 toprakları %71 olsun kabul etmeye de razıyız.

Bunun pek çok sebebi var ama en önemli sebebi de Kıbrıs Türk halkının ciddi şekilde mutsuz, umutsuz ve yarınından çaresiz hale getirilmiş olması.

Herkes bu yazdıklarımdan ötürü Türkiye'yi sorumlu tutar, halen bugün bu böyledir ama kimse bizim beceriksiz ve kendi menfaatleri için ülkesine sahip çıkmayan kendi hükümetlerini sorumlu tutmaz. Tutar gibi yapar ama biri onlara çocuklarını söz devlete alacağız dedi mi sövmemiz saymamız bir anda ortadan kalkar ve beklemeye başlarız, hem de bize verilen sözlerin tutulmayacağını bilmemize rağmen.

Derken bir umutsuzluktur alır başını gider ve çözüm olsun da kurtulalım bu durumdan ama ne isterse olsun diye bir heves sarar içimizi.

Prof. Dr. Mehmet Çakıcı Kıbrıslı Türklerin bu genel halini "Öğrenilmiş çaresizlik" olarak yorumlamıştı yıllar önce.

İşte durumun özeti bu beyler.

**************

Günün Sözü

"Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz."

Grange

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları