Akıncı bir şey mi gizliyor?

Yayın Tarihi: 15/09/17 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
  • Cumhurbaşkanı'na tavsiyemdir; elli yıl bu iş böyle gitmez söyleminden artık vazgeçsin. Çok tekrarlandı bu söylem. Akıncı bu söyleminde haklı olabilir ama bu söylem tekrarı bana Akıncı'nın toplumun bilinçaltına yakın zamanda Kıbrıs Türk toplumuna sunulacak meyve tabağını işaret ettiğini düşünmeye başladım. Tabakta babutsa mı olacak yoksa incir mi bu da ayrı bir konu. "Elli yıl böyle gitmez"; tamam üstadım da nasıl gider peki? Yoksa Akıncı çözüm karşıtı mı oldu da haberimiz mi yok? Olur mu öyle şey peki? Olmaz tabii, Akıncı'nın yaşam felsefesine ters ama Ankara'nın değil.
  • Eğri oturup doğru konuşalım şimdi; hadi Rumlar çözüm istemiyor da Ankara çok mu çözüm istiyor? Belli ki kapılar arkasında Akıncı'ya bir şeyler söylenmiş ki Cumhurbaşkanı da "Elli yıl bu iş böyle gitmez" diyor. Eee peki nasıl gidecek? Cumhurbaşkanı bunu da açıklasın. İlhak olmadığını biliyoruz. Peki ne? KKTC sonsuza dek yaşatılacaktır?!!! Sanmıyorum... Bir yerlerde bir şeyler pişiyor. Cumhurbaşkanı anlaşılan halkını yeni bir düzene hazırlıyor.

Şu New York'ta ne var bilmiyorum ama liderler New York'a çağrıldı mı anlayın ki yine bir yerlerde bir şeyler pişiriliyor. Zira her New York görüşmesi sonrasında çözüm masası kuruluyor. Kuruluyor da ne oluyor peki, koca bir hiç.

Hani yalancı hamilelik diye bir kavram vardır, gerçektir de aynı zamanda yalancı olmasına karşın. Hamile kalmayı çok arzulayan kadınların hastalığıdır, hamileliğin tüm belirtilerini yaşarlar hatta buna inanırlar da ama gerçek gün gibi ortadadır ve acı bir gerçektir; hamile değilsiniz.

Bizim Kıbrıs meselesi de buna benzedi. Yalancı hamilelik sendromu yaşıyoruz adeta.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın açıklamalarında artık sürekli tekrarların olması ortada bir gelişme olmadığını bize net olarak gösteriyor. Rumlar ise akıllı insanlar gerçekten, hem çözümcü hem düşman.

İnanılmaz bir çelişki yaşıyorlar ki kendileri de bunun farkında. Çözüm istemiyorlar ama ister gibi davranıp çözüm istedikleri Türkleri mandıraya kapatmak istiyorlar. Hal böyle olunca da başka büyük bir deneme bana imkansız gibi geliyor.

İş ola bir çözüm masası illaki kurulacaktır. Kıbrıs sorununun yapısında var bu. Liderler hep bir yerde bir şeyleri görüşmeli, sahte de olsa bir parça umut pompalanmalı halka. Fakirin ekmeği umut ya biraz da o hesap.

Çok şükür ki Cumhurbaşkanı Akıncı pek o teranelerin içinde değil. Akıncı'nın bir "şu Rumlardan bir halt olmaz'' demediği kaldı; ama durum aynen böyle.

Akıncı şu 50 yıl söyleminden vazgeçsin

Cumhurbaşkanı'na tavsiyemdir; elli yıl bu iş böyle gitmez söyleminden artık vazgeçsin. Çok tekrarlandı bu söylem. Akıncı bu söyleminde haklı olabilir ama bu söylem tekrarı bana Akıncı'nın toplumun bilinçaltına yakın zamanda Kıbrıs Türk toplumuna sunulacak meyve tabağını işaret ettiğini düşünmeye başladım. Tabakta babutsa mı olacak yoksa incir mi bu da ayrı bir konu. "Elli yıl böyle gitmez"; tamam üstadım da nasıl gider peki?

Yoksa Akıncı çözüm karşıtı mı oldu da haberimiz mi yok? Olur mu öyle şey peki? Olmaz tabii, Akıncı'nın yaşam felsefesine ters ama Ankara'nın değil.

Eğri oturup doğru konuşalım şimdi; hadi Rumlar çözüm istemiyor da Ankara çok mu çözüm istiyor? Belli ki kapılar arkasında Akıncı'ya bir şeyler söylenmiş ki Cumhurbaşkanı da "Elli yıl bu iş böyle gitmez" diyor. Eee peki nasıl gidecek?

Cumhurbaşkanı bunu da açıklasın. İlhak olmadığını biliyoruz. Peki ne?

KKTC sonsuza dek yaşatılacaktır?!!! Sanmıyorum…

Bir yerlerde bir şeyler pişiyor. Cumhurbaşkanı anlaşılan halkını yeni bir düzene hazırlıyor.

Diyelim ki ben yanlış düşündüm; eğer ben yanlış düşünüyorsam Cumhurbaşkanı'nın ayrılık, uzaklaşma mesajlarının altında yatan ne?

Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim şu Rumlar var ya hani şu bir tek kendilerine Müslüman olan düşman kardeşler; bu çözüme evet demedikleri için sonra çok ağlayacaklar gibime geliyor…

Tek kurtuluşu çözüm müdür bu ülkenin diye kendi kendime soruyorum, çoğu zaman da başka çıkış kapısı göremiyorum aslında ama diğer yandan can alıcı soru aklımda uyanıyor; Rumlarla çözüm ama nasıl?

Adamlar barbar bir kere, bizi sevmiyorlar kimse kusura bakmasın bu böyle. Önceki akşam uzun bir puro sohbetindeydim yine. Kabineden bakanlar, eski bakanlar vardı. Tatlı bir ortamdı vesselam. Her biri de kapılar yeni açıldığında oluşturdukları dostlukları ve bu dostlukların nasıl bittiğini anlattı.

Özeti şuydu gecenin: "Rumlarla kurduğunuz iyi dostluklar 'ben de varım bu adada' dediğiniz anda bitiyor."

Yahudi kökenli bir dostum bir zamanlar bana gülerek "Benim çok postum var dostum, bazen kuzu postunu giyerim bazense kurt postunu" demişti.

Sözde çözümcü geçinen Rum lider Nikos Anasatasidis çözüm masasında kuzu postuyla otururken ve dahası Cumhurbaşkanı Akıncı ile yürüttüğü çözüm müzakerelerinde çözümü yürekten istermiş gibi görünürken masadan kalktığı anda kurt postunu giyip tiyatrosunu oynama devam ediyor.

Her aklı başında insan gibi bu adamlarla biz nasıl çözüm yapacağız sorusunu soruyorsunuz kendinize.

Türk askerinin hala adadan gitmesini isteyen ya da Türk askerini halen işgalci gören varsa Allah aşkına gidip bir psikiyatriste muayene olsun ve hiç gecikmeden ilaç içmeye başlasın.

Adamlar alenen asker çıksın da gününüzü görürsünüz deyip kasap bıçağını biliyorlar.

Bir yandan da Rumları takdir ediyorum. Onlar bizim gibi sırf çözüm olsun da nasıl olursa olsun birçok şeyden vazgeçmeye hiç razı olmadılar. Devletine ve ideallerine bu kadar sahip çıkan bir millete ancak saygı duyulur.

Biz Türklerle Rum tarafındaki restoranlarda domuz yiyip konyağı çektiklerinde biz sanıyoruz ki bu adamlar bizim kardeşlerimiz. İnanın ki bu hava, bu psikoloji var birçok Kıbrıslı Türk'te.

Etimizden köpeğimizin mamasına kadar onların marketlerinden satın alıyoruz. Her ay ama istisnasız her ay birkaç Kıbrıslı Türk dayak yese de hayranız biz bu insanlara.

Bu da yetmezmiş gibi %64 toprakları %71 olsun kabul etmeye de razıyız.

Bunun pek çok sebebi var ama en önemli sebebi de Kıbrıs Türk halkının ciddi şekilde mutsuz, umutsuz ve yarınından çaresiz hale getirilmiş olması.

Herkes bu yazdıklarımdan ötürü Türkiye'yi sorumlu tutar, halen bugün bu böyledir ama kimse bizim beceriksiz ve kendi menfaatleri için ülkesine sahip çıkmayan kendi hükümetlerini sorumlu tutmaz. Tutar gibi yapar ama biri onlara çocuklarını söz devlete alacağız dedi mi sövmemiz saymamız bir anda ortadan kalkar ve beklemeye başlarız, hem de bize verilen sözlerin tutulmayacağını bilmemize rağmen.

Derken bir umutsuzluktur alır başını gider ve çözüm olsun da kurtulalım bu durumdan ama ne isterse olsun diye bir heves sarar içimizi.

Prof. Dr. Mehmet Çakıcı Kıbrıslı Türklerin bu genel halini "öğrenilmiş çaresizlik" olarak yorumlamıştı yıllar önce. İşte durumun özeti bu beyler.

**************

Günün Sözü

"Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz."

Grange

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.