Nami ile Özersay da mı Denktaşlaşıyor?

Yayın Tarihi: 16/03/18 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
  • Peki haklı mılar bu söylemlerinde ?! Evet hem de yüzde yüz haklılar ama sanki konuşan onlar değil de Ankara !Her iki bakan da adeta Ankara'nın söylemlerini tekrarlıyorlar. Nasıl ki vakti zamanında Sn. Özersay, Ankara'nın isteği üzerine Baş müzakereci olduysa, Sn.Nami'yi de Baş müzakereci koltuğuna Ankara oturttu.
  • Haliyle şimdi her ikisi de Ankara'nın istediği gibi konuşacaklar. Beni yanlış anlamasınlar ama ben bakınca buradan böyle görüyorum.
  • Burada ilginç olan bir başka nokta daha var ki, hem Nami hem de Özersay kendi partilerinin Cumhurbaşkanı adayıdırlar.
  • Tabii kim ne diyebilir ki bu ikiliye? Karşımızda bizi bir kaşık su da boğmak isteyen bir Rum siyaseti var, eşit görmeyen, sevmeyen ve istemeyen ama unutulmaması gereken bir başka önemli nokta daha var ki bölünmüşlük, tanınmamışlık ve bir tır patatesi Türkiye'ye bile satamamazlık sürdürülebilir bir durum değil. Yani Kıbrıs'ta çözümsüzlük kesinleşecekse KKTC'nin kaderi masaya yatırılmalı.

Sevgili okurlarım yazının hemen başında ifade edeyim; kısa bir tatil için yurt dışında olacağım, bu nedenle sizlerle yeniden ancak gelecek Perşembe günü buluşabileceğim.

Yıllar önce dönemin Akel Genel Sekreteri ve Rum Meclis Başkanı Dimitris Hristofyas ile söyleşideyim. İkinci Cumhurbaşkanı Sn Talat'ın, Cumhurbaşkanı olduğu yıllar. Hristofyas'la söyleşiye başladık, birkaç dakika sonra Hristofyas "Biliyor musun Talat da Denktaşlaştı, karşımda sanki de Denktaş'la görüşüyorum" ve devam etti söyleşimiz. Söyleşi bittikten sonra da uzun uzun sıkıntıları anlatmıştı Hristofyas bana.

Şimdi bu yazacaklarımı iyi okuyup iyi anlayın. Gerçekten Talat, Denktaşlaşmış mıydı acaba yoksa "kandırıldım" derken sonuna kadar haklı mıydı?

Elbette ki haklı olan Talat'tı. Talat'ın Denktaşlaşmış olması mümkün değildi. Tabii burada yeri gelmişken bir düzeltme yapayım, o yıllarda merhum Denktaş beyin adı çözümsüzlük ile anılır olmuştu. Hristofyas "Talat, Denktaşlaştı derken çözüm istemiyor anlamında bunu kullanmıştı".

Hâlbuki çözüm istemeyen Hristofyas'ın kendiydi. Denktaşlaşan da Hristofyasın kendisiydi. Çözüm isteyen o büyük komünist bir an da kurt bir emperyalist oluvermişti.

Rumlar değişmedi ama Türkiye değişti-biz de değiştik

Peki o yıllardan bugüne ne değişti ki. Rum tarafı yine aynı kafada çözüm istediği yalanını sallıyor. O zamanlarda çözüm yapmaya niyetleri yoktu şimdi de yok, büyük ihtimal belki de yarın da olmayacak.

O yıllarda dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm için inanılmaz destek veriyordu. Verdiği destek o kadar büyüktü ki Kıbrıs Türk halkının kalbinde adeta taht kurmuştu.

Tabii sonuç malum, kocaman bir hayal kırıklığı. Rumlar bizleri oyaladı durdu. İşin şakası bir yana büyük bir çoğunluğumuz çözüm olacağına inanmıştık.

Sonra bu fırsat Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanı olunca bir daha doğdu ve Akıncı üstün bir çaba sarfetti çözüm olması için. Gazetecisi, hukukçusu, aydın geçineni Akıncı'nın ülkeyi satacağını söyledi durdu, hatta Akıncı'nın Türkiye'yi dinlemediğini ve Türkiye'yi zora soktuğunu dahi yaydılar. Sahte haritalar yayınlandı, gerçek dışı bilgiler yayınlandı.

Sonuç ne oldu peki? Hüsran. Neden peki? Rumlar yine çark etti.

Hatta Türkiye çözüm olmayacağını net bildiği için vermesi gereken tavizden de fazlasını verdi. Çünkü Ankara, Rumların çözüme yanaşmayacağını çok iyi biliyordu.

Rumların çözüm isteksizliği ayan beyan belli olduktan sonra Türkiye'nin politikası haliyle değişti.

Değişti ve artık bu söylemler Kıbrıs'ta bir çözüme çok uzak olduğumuz gerçeğinin pekişmesi gerektiğine dönüştü.

İlk başlarda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'da Rumları çözüm düşmanı ilan etti. Haklı mıydı evet haklıydı. Çünkü Rumlarla çözüm yapmak neredeyse imkansızdı ama bunu artık kabul etmek adanın bölünmüşlüğünü de kabul etmek anlamına geliyor.

Akıncı'nın Kıbrıs konusundaki siyasi vizyonu eğer buysa sorun yok. Akıncı'nın böyle düşündüğünü sanmıyorum ama sanırım bundan sonraki dönemde politika böyle olacak.

Nami ile Özersay aynı ağızdan konuşuyor

Ekonomi Bakanı Özdil Nami ile Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın son zamanlarda tam anlamıyla artık aynı dili konuştuklarını görüyorum. Detaylara girmeyeceğim , uzun uzun Nami şunu söyledi, Özersay bunu söyledi diye yazmayacağım; yazarım da gerekirse ama bu yazımda detaya girmeyeceğim, zaten her iki bakanın da açıklamaları ortada.

Nami ile Özersay'ın açıklamalarını okuduğumuzda her ikisi de Kıbrıs'ın artık tam anlamıyla bölünmüş olduğunu, Kıbrıs'ta Rum tarafıyla çözüm yapmanın mümkün olmadığını ve aynı mantıkla Rum tarafıyla müzakerelerin yürüyemeyeceğini anlatıyorlar.

Bir diğer deyişle Kıbrıs'ta Rumlarla artık çözüm yapmanın mümkün olmadığını anlatıyorlar.

Örneğin Nami ; ""Müzakerecilikten ayrılmanız federal çözüm umudu kalmadı diye yorumlanabilir mi?" sorusuna Nami, gerek Annan Planı, gerekse de Crans Montana süreçlerinde, Türk Tarafı'nın tüm iyi niyetli girişimlerine rağmen, karşılık görmediklerini söyledi; Rum tarafındaki mevcut anlayışla kapsamlı çözümün zor olduğu mesajı verdi.Müzakere sürecinin takvim ve sonuç odaklı olması gerektiğini vurgulayan Nami, "Müzakere süreci eskisi gibi kurgulanamaz' dedi.http://www.kibrispostasi.com/c137-GOZDEN_KACMAYANLAR/n245402-nami-muzakerecilikten-neden-ayrildi--15032018.

Örneğin Özersay ; Dışişleri Bakanı Özersay, "Kıbrıs Türk tarafı olarak biz sürekli olarak vurguluyoruz ve bu konuda pozisyonumuz nettir, ortak bir vizyona sahip miyiz değil miyiz, önce bunun netleştirilmesi gerekir. Kısır döngüye dönüşen, ucu açık ve sonuç alınmayacak bir müzakere sürecine sıcak bakmıyoruz" dedi. http://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n244922-ozersay-kisir-donguye-donusen-ucu-acik-ve-sonuc-alinmayacak-

Peki haklımılar bu söylemlerinde ?!Evet hem de yüzde yüz haklılar ama sanki konuşan onlar değil de Ankara !

Her iki bakan da adeta Ankara'nın söylemlerini tekrarlıyorlar. Nasıl ki vakti zamanında Sn. Özersay, Ankara'nın isteği üzerine Baş müzakereci olduysa, Sn. Nami'yi de Baş müzakereci koltuğuna Ankara oturtan Ankara'dır.

Ben bundan rahatsız da değilim onu da belirtmiş olayım, sadece Akıncı bizi satıyor diyenler aklında tutsun Ankara'nın izni olmadan Kıbrıs konusunda taş kıpırdamaz.

Haliyle şimdi her ikisi de Ankara'nın istediği gibi konuşacaklar. Beni yanlış anlamasınlar ama ben bakınca buradan böyle görüyorum.

Burada ilginç olan bir başka nokta daha var ki, hem Nami hem de Özersay kendi partilerinin Cumhurbaşkanı adayıdırlar.

Tabii kim ne diyebilir ki bu ikiliye? Karşımızda bizi bir kaşık su da boğmak isteyen bir Rum siyaseti var, eşit görmeyen, sevmeyen ve istemeyen ama unutulmaması gereken bir başka önemli nokta daha var ki bölünmüşlük, tanınmamışlık ve bir tır patatesi Türkiye'ye bile satamamazlık sürdürülebilir bir durum değil.

Yani Kıbrıs'ta çözümsüzlük kesinleşecekse KKTC'nin kaderi masaya yatırılmalı.

Yeri gelmişken hem Sn. Nami hem de Sn. Özersay, artık Federal Kıbrıs değil de bölünmüşlüğü kesinleşmiş bir Kıbrıs'ı mı destekliyorlar? Bunu da bilmek isterim doğrusu. Yoksa Hristofyas'ın deyimiyle eski iki baş müzakereci de Denktaşlaşma, UBP genel Başkanı Özgürgün'ün deyimiyle Hükümette bir UBP'leşme mi başladı bu anlamda ?

Hâlihazırda artık CTP değişti diyorlar, CTP'nin artık Kıbrıs'ta çözüm gibi politikası yok diyorlar. Bunu da en iyi Sn. Başbakan Erhürman bilecek…

*****************

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna değmediğini gördüğün andır. Ve en büyük kaybın ona harcadığın zamandır.

Paul Auster

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.