Kimse yazmak istemez!

Yayın Tarihi: 02/07/18 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Yerel seçimler, UBP kurultayı, dedikodular derken aslında bambaşka bir hayat yaşıyoruz. Kıbrıs'ın sıcak ve alabildiğine sessiz bir öğleden sonrası, yazımı yazmak için bilgisayarın başındayım. İçimde tuhaf bir hüzün var ve bunu anlamlandıramıyorum. Rachmaninof'un Vocalise parçasını dinliyorum bir taraftan. Haber sitelerini tararken hüznümün sebebini buluyorum. Son birkaç haftada ne kadar küçük yaşta çocuk ölmüş diye mırıldanıyorum kendi kendime.

Geçtiğimiz hafta 11-12 yaşında bir kız çocuğu boğularak ölmüştü, dün Güney Kıbrıs'ta yine 11 yaşlarında iki kız çocuğu kazada hayatını kaybetti ve birkaç gün önce Türkiye'de bir süredir kayıp olan küçük kız çocuğunun cansız bedenine ulaştılar.

Kendi kendime dedim ki ne kadar çok hemen hemen yaşları birbirine yakın kız çocukları öldü bir anda.

Kimse bu konuları konuşmak istemez, ölüm inanılmaz soğuktur, kimse yazmak istemez, okumak istemez, primi yoktur böyle köşe yazılarının yazarlara, ama farkında mısınız; çocukları koruyamıyoruz.

Nerede ölürse ölsün bir çocuk, hepsi bizim değil midir?

Bu ne çetin bir sınavdır insanlara ?!

Hayatlarımız ne kadar dedikodu ve BEN üzerine kurulu oldu. Herkes ne kadar da kendi mutsuzluğunu arar oldu başka hayatlarda. Mutsuz evlilikler, aldatmalar, sorunlu büyüyen çocuklar, intiharlar, kadın cinayetleri, uyuşturucu bağımlıları. Aslında şu sessiz ve huzurlu görünen küçücük ada ne kadar dert ve çirkinlik taşıyor diye düşünüyorum.

Peki ya hasta çocuklar. Ölmek üzere olan hasta çocuklar, onları da duyan yoktur, merak eden yoktur. Bir devlet kurduk, elleri kolları kendileri ve hırsları tarafından bağlanmış bir grup bakan ve bir başbakan, kimse çocuklar için bir şey yapmıyor dostlar.

Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi kayıtlarına göre yılda ortalama 500 kişi kanser oluyor, bu kayıtlara dâhil olmayan, özel sağlık hizmeti alan, Kıbrıs Rum kesiminde veya Türkiye'de tedavi gören kişiler de göz önünde bulundurulduğunda yılda 600 kişinin kansere yakalandığını söyleyebiliriz.

Kaynaklar, Kansere yakalanmanın Türkiye'de yüz binde 201 kişi, AB'de yüz binde 278 kişi, ABD'de yüz binde 322, Güney Kıbrıs'ta yüz binde 178 ve KKTC'de yüz binde 170 ila 200 arası olduğuna işaret ediyor.

Herkes şu soruyu kendisine sormalı, özellikle de Bakan Besim; ülkemizde kanser vakaları o kadar bir çoğaldı ki bu yönde memlekette bulunan ve bir elin beş parmağını geçmeyen kanser uzmanı doktorlarını kaybetme lüksümüz ne kadardır ?

Kanser vakaları hızla artıyor

Kıbrıs Postası Gazetesi'nin de haberlerini incelediğimde korkutucu tablo birçok haberde karşımıza çıkıyor. Ülkede yaklaşık 7 bin kişi kansere karşı mücadele ediyor. Rakamlar, son sayıma göre her 42 kişiden birinin kanserle mücadele ettiğini ortaya koyuyor.

Yaş ayırt etmeyen kanser hastalığı çocuklarda da genetik ve çevresel nedenlerden dolayı görülebiliyor. Anne ya da babanın sigara kullanması hastalık riskini yüzde 13 artırıyor. KKTC'de son on sekiz yıl içerisinde kanser hastalığına yakalanan çocuk sayısı ise 60.

Ülkede en çok görülen kanser çeşidi kadınları vuruyor. Kadınlarda meme kanseri yüzde 35,6 gibi yüksek bir oranla ilk sırada. Bunu yüzde 13,3 ile prostat kanseri, yüzde 8,9 ile cilt kanseri, yüzde 8,9 ile lösemi ve yüzde 6,7 ile rahim kanseri izliyor.

Kanser hastalarının yaklaşık 3'te 1'i (35,6%) KKTC Devlet Hastanesi'nde tedavi görüyor. Yüzde 20,2'si Türkiye'deki özel hastanelere, yüzde 15,6'sı Türkiye'deki devlet hastanelerine, yüzde 15,6'sı KKTC'de bulunan özel hastanelere, 6,6'sı Güney Kıbrıs ve İngiltere'deki hastanelere gidiyor.

KKTC vatandaşları arasında her 100 bin kişiden 666'sında kanser vakası görülürken, KKTC'de yaşayan TC vatandaşları arasında her yüz bin kişiden 211'inde, hem KKTC hem de TC vatandaşı olanlarda ise her yüz bin kişiden 448'inde vaka görülüyor

Kadınlar daha mı çok kansere yakalanıyor?

40 yaşına gelmiş her kadının mamografi testi ve meme muayenesi yaptırması gerektiğini söyleyerek 50 yaşına gelindiğinde de kalın bağırsakla ilgili gizli kan testi yapması gerekiyor bir kere.

Ancak risk grubunda olan kişilerin hekimlerin hazırlayacağı program doğrultusunda kontrollerini yaptırtması gerekiyor. Hemen hemen birçok şeyin kansere zemin hazırladığı gerçeği yanı sıra en çok da gıdalardaki zehir oranının yüksek olması kanser vakalarını tetikliyor.

Ünlü kanser uzmanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz'ün bir açıklamasına gözüm ilişti. Yer vermekte fayda var zira bu yazıları pek çok kanser hastası da okuyor. "Kanserin dağılmasını önlemek için de gıdaların büyük rolü var. Tuz kanserin düşmanıdır. Sıfır tuz kullanacağız. Balık yağları, bu kanserli hücredeki kanalları bloke ederek, dağılmayı önlüyor. Yeşil çay, hep söylediğim bir şey, tonlarca yeşil çay için. Kansere etkisi, bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kırmızı biber kansere iyi gelir."

Kanser için tedavi merkezi şart

Onkoloji hastanesi kuruldu hatta açıldı da. İçinde cihazlar var ama personeli yok. Yani anlayacağınız pek çok alanda olduğu gibi kanserin tedavisi de ciddi bir enstitü ya da hastane istiyor. Umarım Lefkoşa'daki onkoloji hastanesi bu ihtiyacı giderme konusunda yardımcı olur. Vatandaşlara belki bilinçli olmak düşüyor ama günümüz dünyasında bu o kadar da kolay değil.

Tükettiğimiz gıdaların hemen hemen hepsinde kanser yapıcı maddeler var. Soluduğumuz hava kesinlikle temiz değil. Geriye ne kalıyor, genetiğimizin de kansere yakalanmamızda aktif rol oynayacağını göz önünde bulundurursak geriye devletin bu işe adam akıllı el atması kalıyor.

Trafik kazaları sert tedbirlerle ciddi anlamda azaltılabilir ve önlenebilir ama kanser ancak devlet yardımıyla erken tanı ve doğru tedaviyle ömür uzatabilir ya da kurtarabilir.

Kansere yakalandığınızı öğrendiğinizde ne yaparsam yapayım öleceğim korkusuyla yola çıkmanızı engellemeli devlet.

Birçok kanser hastasına depresyon tedavisi de uygulanıyor ve moralleri yüksek tutulmaya çalışılıyor.

Kanser kader mi?

Bir gazeteci olarak en çok sorduğum sorulardan biridir. Kanser olduysak illaki ölmemiz mi lazım? Yoksa ömrümüzün bir şekilde son bulma şekli midir kanser? Bu sorunun cevabını tam anlamıyla veremesek de kanser olan kişinin acınmak yerine, ona üzülmek yerine iyileşmesi ya da uzun yaşaması için el vermek gerekiyor.

Kaldı ki birçok kanser vakasının iyileştirilme umudu var. Yeter ki doğru tanı ve tedavi uygulansın. Doğru tanı ya da doğru tedavi bizde hala başarıyla uygulanmıyor. Bakınız erken tanı demiyorum, hastanın kanser olduğunu anlamayan doktorlarımız var. Belki bunları küstürmemek için iyi doktor diyoruz ama kanser işi uzmanlık istiyor.

Kanser genelde tekrarlayan bir hastalık, buna kader de desek bu devletin ve bu toplumun görevidir bir kanser hastasına layıkıyla bakmak ve doğru davranmak.

Eğer bir kanser hastasıysanız bir gün daha fazla yaşamak için gereğini yapın. Kimsenin size acımasına izin vermeyin.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Bana ait ne varsa seni korkutuyor Sana ait ne varsa hiçbiri benim değiI.

ATTİLA İLHAN

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları