Hayat neden pahalı?

Yayın Tarihi: 07/08/18 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

  • Çelebioğlu "Dolaylı vergiler yukarıda bahsettiğimiz gibi yediğiniz, içtiğiniz, tükettiğiniz mal ve hizmetlerden alınan bir vergidir. Dolaylı vergi doğrudan toplumun tüm kesimleri için hayat pahalılığı yaratmaktadır.Avrupa Birliği Bahar 2017 Euro barometre anketine göre vatandaşın bir numaralı şikayeti hayat pahalılığı. Aynı raporda gazetelerin manşetlerinden düşmeyen Kıbrıs Sorunu ancak 5. sırada kendine yer bulmakta. Kuzey Kıbrıs'ta hayat pahalılığı ile mücadeleyi gündeme almaya geç bile kalınmış".

KKTC ekonomisi neden istenilen kalkınmayı sağlayamıyor ve neden kalkınamıyor; bu konular üzerine birçok insan kelam kesmiştir. Hatta dönemin Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'in hükümete geldiğinde en büyük hayali buydu. Ferdi bey samimiydi de bu düşüncelerinde ama çeşitli ekonomik krizler buna izin vermemişti. Ekonomist dostum Görkem Çelebioğlu ile uzun bir aradan sonra buluşup bir kahve içtik. Bir süre önce dünyanın saygın ekonomi dergilerinden Forbes'de de bir yazısı çıkmıştı Görkem'in.

Görkem yurt dışındaki parlak geleceğini elinin tersiyle itip kendi ülkesinde meyve vermeyi tercih eden ender insanlardan biri.

"neden Kıbrıs Türkü kendi ayaklarının üzerinde duramasın, bu neden olmuyor" diye başladık sohbete ve çok derin bir sohbet oldu. Bu sohbetten doğan ve Görkem'in ekonomik akılla anlattıklarını sizlerle paylaşıyorum.

Bu ülkeden hiçbir şey olmaz diyenleriniz çoktur ama herşey hesap kitap ve vizyon işi işte.

Kıbrıs Türkü nasıl kendi ayakları üzerinde durabilir?

Çelebioğlu "Düşünülen her tür ekonomik modelde: Federal Çözüm, Tayvan, Kosova, Cebelitarık ve benzerleri, Kıbrıs Türkü'nün kendi ayakları üzerinde durması şart. Çok tekrar edilip herkesin kafasında farklı bir resim oluşturan ''Kendi Ayakları Üstünde Durmak'' ne demek? Mali boyutuyla söylenmek istenileni ekonomi bilimi çerçevesinde açıklayabiliriz. 1776 Yılında İskoç ekonomist Adam Smith'in temellerini attığı Ekonomi bilim dalının var olma sebebi budur. Bize düşen bu bilgileri KKTC'ye uyarlamak. Ekonomik Bağımsızlık Özgürlük Getirir" diye başladı söze..

"Dünya tarihinin açık farkla en zengin ailesi Rothschild'lerdir. Sahip olduklar maddi güçle Napolyon'un sonunu getiren, Avrupa'nın tüm devletlerine hükmeden bir aile... İnsanlık tarihinde parayı en iyi kullanmasını bilen ailedir desek yeridir. Rothschild ailesinin kurucusu Mayer Rothschild'in 200 sene önceki söylemi: '' Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, yasaları kimin yazdığı umrumda değil.''

Parayı en iyi idare edenin gözlemi: Paranın kontrolü olmadan siyaset bir tiyatrodan ibaret.

Politika halkı oyalar ve eğlendirir. Ancak politika kendi başına ''Sonuç Odaklı'' değildir. Sonucun ne olacağına parayı kontrol edenler karar verir. Paranın kontrolü değişmeden politikacıların yeni düzen kuracağına inanmak en iyi ihtimalle saflıktır. İşte bu yüzden Kıbrıs Türkü kendi ayakları üzerinde nasıl duracak sorusunun yanıtı Ekonomik Bağımsızlık'tan geçmekte. Ekonomik Bağımsızlık için yapılması gereken ilk iş Kıbrıs Türkü'nün parasını kimin kontrol ettiğini bulmak. Eğer kontrol halkta değilse, halkı memnun edecek bir politik düzenin kurulması da mümkün değildir. Ali gitmiş Veli gelmiş bir fark olmayacaktır" dedi..

Dolaylı vergi'nin doğrudan sonucu: hayat pahalılığı

Çelebioğlu "Dolaylı vergiler yukarıda bahsettiğimiz gibi yediğiniz, içtiğiniz, tükettiğiniz mal ve hizmetlerden alınan bir vergidir. Dolaylı vergi doğrudan toplumun tüm kesimleri için hayat pahalılığı yaratmaktadır.

Avrupa Birliği Bahar 2017 Eurobarometre anketine göre vatandaşın bir numaralı şikayeti hayat pahalılığı. Aynı raporda gazetelerin manşetlerinden düşmeyen Kıbrıs Sorunu ancak 5. sırada kendine yer bulmakta. Kuzey Kıbrıs'ta hayat pahalılığı ile mücadeleyi gündeme almaya geç bile kalınmış.

Devletin ufalması yada harcamalarını kısması mevcut siyasi düzende mümkün değil. Diğer taraftan doğrudan vergi toplumun hangi kesimini hedef alırsa alsın çok ciddi bir karşı tepki doğurmakta...

Dolaylı vergilerin hayatımızdan yakın bir gelecekte çıkmayacağını öngörmek zor değil.

Üzerinde durulması gereken dolaylı verginin nasıl doğru kullanılabileceğini irdelemek olmalı. Hükümet edenlerin yada hükümet etmeye heveslenenlerin daha detaylı değerlendirmesi gereken konu bu".

********************

Bombayla oyun mu olur?

Hepimiz akşamın ilk saatlerinde irkildik. Hamitköy'de askeri bir alan asfaltlanırken bir patlama oluyor ve beş işçi ciddi bir şekilde yaralanıyor. Olayın detayları akşam saatlerinde peş peşe basına düştü. İddia edildiğine göre işçiler askeri atış sahası içinde bir el bombası ya da bomba atarlarla atılan bir tür bomba buluyor ve bununla oynamaya başlıyorlar. Bir kere askeri atış sahası içerisinde patlamamış bir el bombasının ne işi var ? Akıllara ilk bu soru geliyor. Hadi diyelim tatbikat sırasında bu bomba patlamadı. Bunu ilgili asker ve komutanlar nasıl olur da fark etmez. Bu çok ciddi bir kabahat. Elbette ki Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı gerekli soruşturmayı yapacaktır. GKK'ya bu konuda güvenimiz tam. Köşe yazımızı kaleme aldığımız bu akşam saatlerinde siz bu yazıyı salı günü okuyor olacaksınız ama kim bilir belki de ağır yaralanan bu beş işçiden birkaçı ölmüş olacak. Bir işçinin hali hazırda eli kopmuş. Bu çok ciddi bir ihmal. Eli kopan işçinin de hayati tehlikesi olduğunu öğrendim.

Bu ihmali yazdıktan sonra, sorulması gereken ve oldukça ciddi olan başka bir yanlış var. El bombası bulan söz konusu işçiler el bombasıyla oynanmayacağını bilmiyor mu ki Allah aşkına? Askerlik yapmış her insan patlamış ve patlamamış el bombasını az çok ayırt eder. Önceden patlamış olsa herhalde patlamazdı bu bomba. Çok ciddi bir ihmal var,hem işçiler tarafından, hem ilgili askeri birim tarafından yapılmış.

Unutulmaması gereken bir şey v ar ki KKTC'de en çok güvenilir yegane kurum Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığıdır. Yapılan birçok ankette de bu böyle çıkmıştır. Hiçbir askeri yöneticinin ister birlik ister bölük komutanı olsun GKK gibi bir kurumun saygınlığını ve güvenilirliğini zedeleme hakkı yoktur. Demek ki o birlikte bir ihmal var diye düşündüm açıkçası.

Üzüldük de hep birlikte. En nihayet yaralanan insan ama bu beş ya da on askerimiz de olabilirdi.

Aslında bu tür olaylara ülkemizde neredeyse hiç karşılaşmadık bu güne kadar.Yaşanmaması da askerdeki disiplinden ileri geliyor. Hepimiz emin olabiliriz ki aynı disiplin yine askeri kurumlarımızda vardır ama ortada belli ki bir ihmal var. İnşallah bu tür olaylar bir kez daha yaşanmaz.

************

Günün Sözü

Rengi bile solardı düşlerdeki saçIarın zamanIa, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

Can Yücel

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları