Korkma hocam,konfederasyon de!

Yayın Tarihi: 05/10/18 07:30
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, meslektaşım Levent Kutay'ın konuğuydu dün. "Kıbrıs sorununda çözümün federal mi konfederal mi olmasının ne önemi var, önemli olan içeriği" şeklinde önemli bir ifade kullandı.

Ama diyemedi "artık federasyon bize uymaz, konfederasyon daha iyi olur"diyemedi. Ankara artık konfederal bir yapıyı destekliyor, Kudret hoca da öyle, ama bunu açıkça ortaya koyamıyor.

Çözüme olan karşıtlığını o kadar güzel kelimeler seçerek ortaya koyuyor ki kim dinlerse dinlesin "bu adam doğru söylüyor" demekten başka şansı kalmıyor.

En nihayetinde Özersay bir akademisyen ve kelimelerle oynamak onun işi, O oynadığı kelimelerin arkasına gizlediği niyetini deşifre etmek de bizim işimiz.

Sahi Hocam en kısa zamanda ben sizi konuk davet edeceğim, sıkı bir program yapalım!

Ne günlerden geçip bugünlere geldik diye düşündüm şöyle bir. 2003 öncesinde Kıbrıs konusunda çözüm istemek vatan hainliğiyle eş değerdi. Konuşmayı bir yana bırakın hangi partiyi tuttuğunuzu bile söylemek öyle kolay iş değildi. Hele hele devlet dairesinde memursanız ve mevcut yapının savunucusu değilseniz, olur da çözüm lehine ve mevcut düzenin aleyhine propaganda yapmanız halinde işinizden olma ihtimaliniz ya da başka bir görev yerine sürgün gitmeniz çok yüksek ihtimaldi. Derken 2003'de kelime anlamıyla bir kadife devrim yaşandı ve her platformda çözüm konuşulur oldu. O yıllarda çözüm istemeyen AB düşmanı, geri kafalı ve ganimetçi olarak lanse edilirdi. Herkes çözümcüydü, çözümcü olmamak herkes tarafından yadırganan bir durumdu.

O rüzgar tüm çabalara rağmen bitti. Şu an çözümsüzlüğü yaşıyoruz. Çözüm olması için samimi olunsun ya da olunmasın, ki bunu taraflar için söylüyorum en azından Türk tarafı çözüm olması için elinden gelenin fazlasını yaptı. Peki şimdi ne durumdayız. Attila İlhan'ın da dediği gibi "Elde var hüzün".

Türkiye çözüme yatkındı ya da değildi, ama gelin görün ki geçtiğimiz yapılan zirvelerde ortaya ciddi bir irade kondu ama buna rağmen Rumlar çözüme yaklaşmadı. Geçtiğimiz hafta İsrail ve Mısır'ın da katıldığı bir doğal gaz toplantısı yapıldı. Türkiye tehdit edildi. Amerika da buna onay verdi. Hatta gerekirse askeri eyleme de gidilir denildi.

Son derece yanlış bir tutum, zira artık Türkiye'de köşeye bir köpek tarafından sıkıştırıldığında inanılmaz tepkiler verebilecek aslan olmuş bir kedi var Rumların karşısında. Bizim ahbap çavuşlar sanıyor ki Türkiye savaştan korkar ya da tehditten alır. Birkaç yıl önce Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "gerekirse savaş çıkar" uyarılarını bu arkadaşlar dikkate almadı. Halbuki aptal Rumlar günün sonunda kendi lehlerine sonuçlanacak bir çözüm fırsatını kaçırdılar. Artık Türkiye gibi savaş konusunda gözü dönmüş bir ülke var karşılarında.

Ve adınız gibi emin olabilirsiniz ki, Türkiye herhangi bir ülkeyle savaşma konusunda korkacak bir ülke değil. Bunun sonuçları en sonunda Rumlara çok ama çok ağır fatura edilecek. Belki Türkiye de zarar görecek ama zararın çoğunu Rumlar görecek.

Dileyelim ki kötü sonuçlara gebe olmayalım.

Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay'ı aslında yadırgamak lazım. Malum CTP'li vekiller yadırgıyor,bununla birlikte birçok gazeteci ve çevre de kınıyor kendisini.

Sebebi ne peki? Özersay'ın çözüm karşıtı görüşleri.

Ben yadırgamadım. Özersay günün sonunda bir şehit çocuğu olmakla birlikte siyaseten oldukça muhafazakar ve çözüm düşmanı da bir siyasi kimlik.

Ortada ciddi gerçekler var. Rumlar, Kıbrıslı Türklerin lehine hiçbir çözümü istemiyor. Çözüm istemiyor ya işte bu çözüm düşmanı siyasilerin ekmeğine bal sürmüş durumda. Bu siyasilerden biri de Özersay haliyle.

Her siyasi çözüm isteyecek diye de bir şey yok, bunu söyleyelim yeri gelmişken ancak çözümsüzlüğü bile savunurken bunu faşist anlayışla yapmamanız gerekir. Özersay adeta bu noktaya doğru kayıyor. Eleştiri almasının nedenlerinden biri de bu.

Kaldı ki ortada bir hükümet protokolü var ve bu protokole sözüm ona uyması gerekiyor. Ama gelin görün ki çözüm isteyen partiler olarak gerek CTP'nin gerekse TDP'nin sesi çıkmıyor Özersay'a karşı.

Çünkü Kudret hocanın elinde koltuğa oturduğu günden beri sık sık kullandığı tehdit kartı var; "aman hükümeti bozarım haaa".

İşte çözüm yanlısı partiler bu hükümetin bozulmasını istemedikleri için gıkları dahi çıkmıyor. Daha önce de yazdık kaç kez böyle siyaset yapılmaz diye. Tek ayağınızın üzerinde her canınız sıkıldığında hükümeti bozmakla tehdit edemezsiniz diye, ama dinleyen kim. Adamların elinde iktidar gücü var, hükümeti bozma gücü var ve alternatifler son derece kısıtlı.

Düşünsenize bir de Kudret hocanın Cumhurbaşkanı olma hayali var. Derler ya hani Allah muhafaza. Çözüm istemeyen bir siyasinin bu ülkenin başına geçtiğini düşünün. Eroğlu gibi Denktaş gibi devlet başkanlarının geri gelmesi demektir bu.

Yani hepimizi geriye götürür.

Özersay lobicilik adına ne yaptı?

Kimse demiyor ki bir elli yıl daha çözüm için uğraşın. Bu uğraşların kimseye bir faydası olmayacağını hepimiz biliyoruz peki çözüm için uğraşmayacaksanız ve AB'ye BM'ye İngiltere'ye Amerika'ya ayar verecekseniz elinizde ne olması gerekiyor. Bunu da gelin konuşalım. Çünkü kimse bunu konuşmuyor. Kimisi ganimeti elinden gitmesin diye çözümsüzlük rolünde, kimisi ideolojik olarak istemediği için çözümsüzlük peşinde peki KKTC Dışişleri Bakanları ne yaptı ki bugüne kadar doğru düzgün. Turgay Avcı'da Dışişleri Bakanlığı yaptı. Çizgi olarak muhafazakar kanatta yer alıyordu ama KKTC'nin tanınması adına Türkiye'nin de diplomatik gücünü kullanarak neler yaptı neler. Peki Dışişleri Bakanı olarak Özersay ne yaptı ne yapıyor. Koca bir hiç. Kaç temsilcilik açtı?Açık olan temsilciliklerin güçlenmesi için ne tür bütçe düzenlemeleri yaptı?Mevcut temsilciliklere bile diplomatların gitmek istemediğini biliyor musunuz? KKTC Devletinin siyaseten anlatılması ve tanıtılması için şu an Dışişleri bakanlığı ne yapıyor? Çıkasın hocam açıklasın bize.

Elinizde açabileceğiniz tek bir kart bile yok, ama siz Rumların çözüm düşmanlığı üzerinden şahin olacaksınız ve tur atacaksınız KKTC'nin üzerinde. Beyhude bir çabadan başka bir şey değil.

Çözüme ihtiyaç var!

Bu ülke de herhangi bir çözüme ihtiyaç var. Bunu hala anlamıyor musunuz? İster Rumlarla olsun ister Tayvan modeli olsun, ister Kosova modeli olsun. Bizim ülke olarak tanınmaya ihtiyacımız var. Tanınmamışlık olduğu sürece ne ticari anlamda ne spor ne de sosyalleşme anlamında hiçbir yere varamayacağız. Malum Türkiye'nin hem ABD hem de AB ile ilişkileri çok iyi değil. Bu nedenle vakti zamanında olduğu gibi Türkiye Talat'a açtığı kapıları Özersay'a açamaz. Yani Özersay önemli ülkelerde lobicilik yapamaz, ziyaretler düzenleyemez. Sadece ara sıra şahince açıklamalar yapar durur. Bunu yaptıkça hem kendi egosunu tatmin eder, hem de Ankara'nın hoşgörüsünü kazanır. Bundan ileriye de gitmez bu durum. Peki Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı olan bu mu?

Ortada amatörce oynan bir tiyatro oyunu var. Gönül isterdi ki Broadway Show izleyelim ama sahnedeki iktidar üyeleri de farkında oynadıkları oyunun çocuk oyunu olduğunun.

Dünya kupasında oynama istencinizi kaybederseniz mahallede tek kale maç yaparsınız, bu da anneniz sizi eve çağırıncaya kadar sürer. Aklınızda bulunsun.

************

Günün sözü

Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.

Winston Churchill

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.