Maraş gerçek sahiplerinin hakları gözetilerek açılırsa ancak...

Yayın Tarihi: 20/06/19 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay'ın Bakanlar Kurulu toplantısını yarıda keserek basına Kapalı Maraş'ın açılacağı yönündeki haberin yankıları sürüyor. Bu konu iki sene önce sıkışa müzakereler krizinde yine Türkiye'nin B planı olarak gündeme getirilmişti. O günlerde de yazdığımı hatırlıyorum, gelin görün ki tarih tekerrürden ibaretmiş. Yine aynı konu gündemde. Açıkçası ben Özersay'ın kapalı Maraş'ın açılacağı açıklamasını Türkiye'nin baş gösteren doğal gaz krizi karşısında güçlü bir blöfü olarak görüyorum. Ancak envanter çalışmasının ileride yapılacak hamleler için yararlı bir adım olacağını düşünüyorum.

Bir zamanlar Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Prof Dr Erhan Arıklı ile yapmış olduğumuz bir televizyon programında bu konuyu gündeme getirerek bir çağrıda bulunmuştu.

Arıklı'ya BM'nin 550 sayılı kararını hatırlatarak Maraş'ın açılmasının mümkün olamayacağını anlamıştım. Erhan başkan da bana bu kararın Allahın emri olmadığını ve bir cümleden ibaret olduğunu Maraş'ın açılabileceğini söylemiş ve eklemişti; "Parti olarak bizim bir takım önerilerimiz var. Maraş'ın Türk yönetiminde, BM gözetiminde ve özel statüde, yani Rumların belediye başkanı ve muhtarlıklarının da olacağı ve eski sahiplerine verilmesi şartlarıyla açılmasını önerdik biz. , Müktesebat haklarımıza halel gelmeksizin. Yani Maraş Rumlara verilsin anlamında değil eski sahipleri kimlerse. Yapılacak bu açılım Rumları ciddi anlamda köşeye sıkıştıracağı gibi Türk ekonomisine de ciddi artılar getirecektir" dedi.

Erhan başkanın bu önerisi elbette ki halen mantıklı bir öneri olarak karşımızda duruyor ama BM'nin 550 sayılı kararı Allah'ın emri değil noktasında ayrı düşüyoruz. Çünkü evet BM'nin kararları Allah'ın emri zira bu karar Güvenlik Konseyi kararı da olmuş oluyor. Yani bu kararın müzakere edilmesi de gerekiyor.

Haaa Türk tarafı ben yaptım oldu der ve olur mu o da ap ayrı bir konu. Ama ben bu konuyu inceledim ve bir yazı kaleme aldım.

Gelin hep birlikte bir bakalım BM'nin Maraş'la ilgili aldığı karar ve yıllar önce bu konuda sunulanönerilere ve Türk tarafının ne yanlışlar yaptığına.

BM 550 SAYILI KARAR

Maraş'ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur; Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün statüsü yada görevlendirilmesi ile ilgili herhangi bir engeli Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak addeder; Genel Sekreter'den bu kararın uygulanmasını ileriye götürmesini ve bundan sonraki gelişmeler ışığında Güvenlik Konseyi'ne rapor sunmasını önerir. 13 olumlu 1 olumsuz (Pakistan) ve bir çekimser (Amerika Birleşik Devletleri) oyla kabul edilmiştir.https://tr.wikisource.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_G%C3%BCvenlik_Konseyi%27nin_550_say%C4%B1l%C4%B1_karar%C4%B1

Tabii Güvenlik Konseyi'nin Kıbrıs'la ilgili çeşitli kararları olmuştur. Bunların bazıları can yaktı bazıları tarafsız oldu çok azı da işimize geldi. En can yakıcı iki karar 541 ve 550 sayılı kararlardır. 541 sayılı karar KKTC'nin tanınmasını engelleyen karardır 550 sayılı kararda Maraş'ın Türk idaresinde yerleşime açılmasını engelleyen karardır.

550 sayılı karar alındıktan sonra o kararın içeriğinde iki önemli mesaj verilmiştir.

  • Maraş yerleşime açılacaksa bu yerleşime açılım gerçek sahipleri dışında kimseye yapılmaması.
  • Bu uygulama BM'nin idaresi altında yapılmalıdır.

Bu karar alındıktan sonra bu tarihten sonraki 1984 de diyelim "550" , BM Maraş'la ilgili bütün tanımlamalarında ve tasarrufunda Maraş'ın yeniden açılmasını Birleşmiş Millet idaresi altında olacak şekilde varsayarak düzenlemiştir. Bunun ekini zaten yukarda kaynağı ile birlikte verdim. Kısalttım tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

Örneğin anımsanacağı gibi 1990'ların başında Maraş'ın ve Lefkoşa uluslararası havalimanının her iki toplumun yararına kullanımına açılması için bir BM projesi vardı. Bunun güven yaratıcı önlem olarak tanımlamışlardı, bunun mimarı da dönemin BM Genel Sekreteri Budros Galiydi. Bunun her iki lider tarafından kabul edilmesi için bir dizi temaslarda yapıldı ve her iki toplum lideri de New York'ta buluşturuldu. Bu projeyi kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuldu. Denktaş önce itiraz etti, itiraz gerekçesi de şuydu "Maraş'ın ve havalimanının iki toplum yararına bulunması bize yetmez, biz bütün ambargoların kalkmasını isteriz, bütün limanların serbest bırakılmasını isteriz" fakat Türkiye yönetimi o zamanlarda , bu projeyi olumlu bularak sahiplenmişti. Türkiye'nin bunu alıp sahiplendiği BM Genel sekreterinin bu konuya ilişkin raporlarında yer almıştır. Bu öneri 1993 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından olumlu bulunmuştu.

Güvenlik konseyine sunduğu raporlarda yazılıdır. Ancak gelin görün ki Merhum Denktaş bey bunu kabul etmez. Yani Türkiye hükümeti ve Denktaş ters düşer. Türkiye'nin baskısıyla Denktaş New York'ta Budros Gali'ye bunu kabul edebileceği yönünde bir ışık verir fakat bu konuyla ilgili hem Türkiye'yi hem de Kıbrıs Türk kamuoyunu ikna etmek için ara ister ve ayrılır.

Gelin görün ki Denktaş bunun tam tersini yapar ve hem Kıbrıs'ta hem Türkiye'de bunu engellemek için bir kampanya yürütür. TBMM'ye giderek bir konuşma yapar ve Türk hükümetini eleştirir. Bu öneriyi Türk hükümeti desteklemektedir zira.

Bunun üzerine BM Genel sekreteri Gali o verdiği raporlarda aynen bunu da bu şekilde yazar. İşin ilginç yanı Denktaş, TBMM'deki konuşmasında eleştirirken "benim geri Newyorka gitmeye ihtiyacım yoktur gitmeyeceğim der ve yerine dönemin Dışişleri bakanı Kenan Ataokol'u gönderir. Kenan Atakol gider ve genel sekretere dedi ki Denktaş beyin daha önceki çekinceler geçerlidir, tüm limanların serbest bırakılmasını ayrıca Maraş'ın bir kısmının BM idaresi altında değil Türk idaresi altında açılmasını talep eder. Böylece bu fırsat o zaman tepilir ve hayata geçmez.

Gel zaman git zaman aradan on sene geçer ve tarih 2003'e gelir. O zaman Annan planı ve bütünlüklü çözüm gündeme gelmişti. Denktaş bey bu planı hayli müzakere etmişti, bu plandan kurtulmak içinde 10 sene önce reddettiği ve dönemin genel sekreterinin sunduğu güven yaratıcı önlemleri BM idaresi altında Maraş'ın açılmasını kabul ettiğini bildiren bir mektubu 10 sene sonra BM yeni genel sekreteri Kofi Annan'a ve Rum yönetimi başkanı Papadopulos'a birer mektup yazarak iletir.

Üstelik bütün itirazlarını geri çekerek kabul eder ve bir de bonus teklifte bulunur. Eğer BM ve Rum tarafı kabul e derse de bu uygulamaya konulur, Türk hükümeti limanlarını, hava sahasını ve deniz alanlarını Rum gemilerine açacaktır diye de bir ibare koyar.

Buna rağmen bu öneri 2003 yılında ne BM tarafından ne de Rum yönetimi tarafından kabul görmez.

Tabii kapalı kapılar arkasında Amerika ile bazı uzlaşılar yapıldıysa ve Amerika'nın böyle birşeye oluru varsa neden olmasın diyebilirim ama normal şartlar altında BM kararları ortada dururken Maraş'ın tek taraflı olarak eski sahiplerinin kullanımına açılması öyle pek de kolay değil. Bu durum tek taraflı kapıları geçişe açmaya benzemez.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Rengi bile solardı düşlerdeki saçIarın zamanIa, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kakımasaydı eğer.

Can Yücel

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları