Dikmenli Hristofyas'a veda...

Yayın Tarihi: 26/06/19 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Çoğu insan dün toprağa verilen eski Rum liderlerinden Hristofyas'la çok iyi bir dostluğum olduğunu bilmez. Tabii bu dostluk her ne kadar çok eskilerde kalmış olsa da.

Her ne kadar Kıbrıs'ta çözümün en çok alevlendiği dönemlerde referanduma sunulan Annan Planına Hayır diyerek çözümün gerçekleşmesine engel olsa da DimitrisHristofyas'la eskiye dayanan çok iyi bir dostluğumuz olmuştur. Dün bildiğiniz gibi defnedildi. Tanrı'dan kendisine rahmet diliyorum. Bugünkü yazımda Rum yönetimi eski başkanlarından Hristofyas'a değinmeden edemeyeceğim. Sanırım bu eski dosta bir veda yazısıdır. Meslek hayatımın ilk yıllarında Kıbrıs TV de Rum yönetimindeki siyasilerle kendi jenerasyonumdan en çok söyleşi yapan gazeteci bendim; birçok Rum siyasetçi ile röportaj yaptığımı ifade etmem gerekir.

O yıllarda Hristofyas Rum meclis başkanıydı,Rum başkan ise Papadopulos'du. Sık sık röportaj için Akel genel merkezini arıyor ya da RumEnformasyon Bakanlığı'nı arıyor ve Hristofyas'la bir söyleyişi ayarlıyordum. Belli bir süre sonra Dimitris ile aramızda çok iyi bir dostluk ilişkisi oluşmuştu.

Elbette ki o yıllarda Kıbrıs'ta çözüme oldukça yakın olduğumuz ve Yaşanan her küçük gelişmede dahi inanılmaz heyecanlandığımız yıllardı.Haliyle genç olmamızın da verdiği etkiyle fotoğrafın büyüdüğünü göremiyor ve yürekten çözüm olacağına inanıyorduk.

Hristofyas'la sık gerçekleştirdiğimiz söyleşilerimiz de Hristofyas neredeyse her gittiğimde giderayak bana küçük hediyeler verirdi. O kadar yakın dostluğumuz olmuştu ki söyleşiye başlamazdan yarım saat 40 dakika önce birinci kahveleri içip sohbet ederdik.

Söyleşi bittikten sonra otur bir yere gitme deyip, ikinci, üçüncü kahveler içilir ve neredeyse benimle İki saati aşkın sohbet ederdi. Sık kullandığım için İngilizcem de daha iyiydi. Düşünsenize iki farklı insan bir başka insanın diliyle sohbet ediyor.

Hristofyas uzun uzun Kıbrıs sorununun yakın geçmişini, şimdiki durumunu ve yakın gelecekte neler olabileceğini anlatıp dururdu. Elbette kendisi bir Sosyalistti.Eoka'yı, Amerika'yıve İngiltere'yi sevmediğini ve Tasvip etmediğini bana defalarca kez ifade etmiştir. Annan Planı sonrasında dönemin Cumhurbaşkanı Talat "Hristofyas beni kandırdı" diye haklı bir eleştiri yapınca "görüyor musun Talat da Denktaşlaştı" demişti.

Bende O'na "ama haksız mı başkan söyle. İkiniz bu çözümü yapamadıysanız artık olmaz" demiştim

Aslında anlatacak çok şey var ; şimdi bu satırları yazarken herşey gözümün önünden geçiyor. Yaptığımız söyleşileri unutmuyorum.

Hristofyas "türk askeri gider mi?"

Yine bir gün söyleşimizi bitirdik; "hademy son wewilldrinkcoffe" dedi gülümseyerek. Vaktiniz var mı diye sorduğumda sana her zaman vaktim var diye gülümseyerek yanıtladı.Kahveler söylendi ve ben söyleşi sırasında yaptığı onca eleştiriye karşılık olarak"Başkan hiç mi bir umut yok çözüme dair" diye sordum.

Hristofyas'ın gözleri mavi renkti. Yaklaşık bir on saniye bana dik dik baktı. "Kamera kapalı mı?" diye sordu.

Kamera'nın kapalı olduğunu sordum ve teyit için kamerana baktım. Kameraman hemen kameranın pilini çıkardı ve vizörünü başka tarafa çevirdi.

Rahat olun herşey offtherecord dedim.

Sonra donuk bir bakışla sana bir soru "Evlat" dedi ve soruyu sordu "Türk askeri gider mi?". Bu soruya karşılık hiç tereddüt etmeden "Türk askeri gitmez başkan" dedim.

"Türk askeri gitmezse Kıbrıs'ta çözüm Olmaz Dostum, Bu kadar net söylüyorum" dedi. Ben de ona "geçmişte neler yaşandığını biliyorsunuz, aramızda ciddi bir güven sorunu var" dedim.

"Haklısın, Eoka'dan bizim halkımızda çok çekti"diye yanıtladı.

Şimdi düşünüyorumda Türk askerini kastederken belki de anlatmak istediği Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki çıkarlarından ve haklarından asla vazgeçmeyeceğiydi. Elbette ki Türkiye'nin varlığı ve garantörlüğü bizim için çok önemli.

Zaten bu iyi dostluğumuza rağmen hep tartışmalarımız bunun üzerine olmuştu. Ben onun karşısında Türkiye'yi ve Kıbrıslı Türklerin haklarını her fırsatta savunan bir gazeteci olmuştum. O ise bana emperyalist dünyayı anlatmakla meşguldü.

Sohbetimiz bitti ve ben ayrıldım. Sonrasında uzunca bir dönem tüm röportaj taleplerim reddedildi. Rum enformasyon dairesinden cevap hep olumsuz geldi .Bir Hayli yoğun olduğu söyleniyor ve taleplerim reddediliyordu.

Hristofyas "sen yardım edersen kazanırım"

Her ne olduysa olmuştu ve aramıza bir mesafe girmişti ye yıllar sonra Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Sekreteri İzzet İzcan'ın ofisinde buluştuk.O zamanlar İzcan Genel başkan değil Genel sekreterdi. İzcan beni telefonla arayarak "eski dostun buraya geliyor, bir seslenmek istersin" diye düşündüm" dedi.

Birleşik Kıbrıs Partisi'nin o zamanlar Köşklüçiftlik bölgesinde bulunan Genel merkezine gelmişti, Türk gazetecilere bir basın açıklaması yapmıştı, daha dün gibi hatırlıyorum.Rum tarafında seçimleri vardı. Uzun yıllar geçti üstünden, uzun yıllar görmediğim bu eski dostu görmek için gittim.Gittiğimde toplantı başlamıştı. Beni görünce gülümsedi ama açıklamasını yaptığı için yerinden kalkmadı.Sonra basın toplantısı bitti, sorular soruldu İzcan'ınodasına geçtik sıkı sıkı sarıldı.

Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle"Her şey yolunda mı?" diye sordu "ben iyiyim başkan asıl sen söyle herşey yolunda mı, seçimi kazanacak mısın" diye sordum. "Her şey yolunda sen yardım edersen kazanırım"dedi.

Genç bir gazeteci olarak ben kimdim ve ne yardımım olacaktı ki Hristofyas'a. Elbette latife yapmıştı.

Hristofyas o seçimi, kazandı ve başkan oldu. Görüşemiyoruz diye yüzüne bakıp sitem ettim. Sn Talat'ın yakın koruması olan Ersöz Paşa'nın adını söyleyerek "Ersöz'e güvenirim, ayarlarız o beni kapıdan alır ve bir bira içeriz" diye yanıtladı.

Sonra bir daha Hristofyas'ı görmedim. En son dostum MünürÖzdiren ile ona selam yolladım, hatırladım sen de selam söyle dedi. Çok hastaydı, ara bölgede bir toplantıya katılmıştı. Adım gibi eminim ki hatırlamamıştı. Münür abinin demesi, ayıp olmasın diye selam söylemiş gibiydi dedi. Zira bir düşünmüş ama hatırlamamıştı.

Dikmenli Hristofyas…

Evet yanlış duymadınız. Yıllar önce özellikle kapılar açıldıktan sonra Hristofyas, geceleyin sessiz sedasız Türk tarafına geçiyor ve Dikmen köyünde, köy meydanının hemen sağ tarafında bulunan evinin önüne geliyor ve dışarıdan evini seyrediyordu. Bana bunu kendisi anlatmıştı. İlginç ve duygusal bir adamdı, gözlerinin dolduğuna kaç kez şahit olmuşumdur.Benim için iyi bir dostu. Cenazesine dün gitmeyi hiç düşünmedim. Belki bir vefa olarak gitmem gerekiyordu. Bilmiyorum zaten bu cenaze işlerini hiç sevmem. Dimitris'eTanrı'dan rahmet diliyorum…

Ayrı dinlerin, ayrı dillerin, ayrı görüşlerin ama aynı toprakların biraraya getirdiği bir dostluktu bizimkisi…

Huzur içinde uyu eski dost.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Ölmek bir şey değil. Korkunç olan yaşamamaktır.

Victor Hugo

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları