Çavuşoğlu neden sertleşti?

Yayın Tarihi: 11/09/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ziyaretinin yankıları sürüyor. Bu ziyarete derinlemesine değinmeyeceğim ancak Bakan Çavuşoğlu'nun Yeni Erenköy bölgesinde yaptığı konuşmayla, Cumhurbaşkanı Akıncı ile birlikte düzenlediği basın toplantısındaki konuşmasının arasında farklılıklar olduğu gözden kaçmadı.

Bakan Çavuşoğlu Yeni Erenköy, Karpaz bölgesinde daha şahin açıklamalar yaparken, Akıncı ile ortak düzenlediği basın toplantısında daha barışçıl, gerçekçi ve soft bir açıklama yaptı. Bu farklılık herkes tarafından fark edildi.

O bölgelerde yapılan konuşma daha çok bir miting konuşması gibi oldu ve ülke genelinde ne yazık ki rahatsızlık yarattı. Bu tarz açıklamalar kesinlikle doğru değil ve bölünmüşlük yaratır. Dediğim gibi bu konuyu uzatıp da polemik yaratmayacağım.

Bakan Çavuşoğlu'nun Cumhurbaşkanı Akıncı ile düzenlediği basın toplantısında oldukça gerçekçi olduğu, doğru noktalara temas ettiği ve çözüm yanlısı bir tavır izlediğini söylememiz gerekir ancak Türkiye'ye döner dönmez "sonuç alınmayacak bir görüşmeye de gerek yok" tarzındaki açıklaması Rum tarafınca "Türkiye müzakerelerin yeniden başlamasıyla ilgilenmiyor" şeklinde yorumlandı ki bana göre bu yorum doğrudur ama Türk tarafının bu yöndeki eğilimi de haklı bir eğilimdir çünkü tek kelimeyle Rumlar, Türk tarafıyla dalga geçmekte ve samimi davranmamaktadır.

Ee Çavuşoğlu, Rumların adamı değil, onu da teslim etmek lazım. Çavuşoğlu'nu bazı noktalarda eleştirilse de belki de böyle sert olmasıdır doğru olan. Çünkü gerçekten Rum tarafı çok samimiyetsiz bir tutum içindedir.

Çavuşoğlu neden sertleşti?

Bakan Çavuşoğlu'nun Kıbrıs Müzakereleri konusunda oldukça ciddi bir duruşu vardır. Her an kavga etmeye hazır bir politikacı havası vermekte ve Rum tarafını korkutmaktadır diyebilirim. Bana göre diplomaside çoğu zaman geçer kural da budur. Çavuşoğlu bana Ecevit hükümetinde dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'i hatırlatır hep.

Tarzları çok benzer diyebilirim.

Çavuşoğlu'nun Yeni Erenköy konuşması adeta bir seçim konuşması gibi dursa ve birçok insanı rahatsız etse de Kıbrıs konusunda müzakere süreci söz konusu olduğunda başarılı bir Dışişleri Bakanı kimliğini ortaya koymaktadır.

Neyse bizim için önemli olan bu kimliğidir zaten.

Kıbrıs'ta çözüm belki de hiç olmayacak

Çok kez yazmışımdır, eskiden bazı tereddütlerim vardı ama artık kesinlikle yok. Kıbrıs'ta çözüm olmasını isteyen tek halk Kıbrıslı Türkler. Bunun dışında özellikle Türkiye başta olmak üzere aklınıza gelebilecek hiçbir ülke çözüm istemiyor; çünkü çözüm olması demek yine Türkiye başta olmak üzere tüm bölge aktörlerinin doğalgaz ya da petrol menfaatlerinden uzak kalması anlamına geliyor.

Bu nedenle çözüm şu petrol ya da doğalgaz sayesinde olacak diyenler bu düşünceyi artık kafalarından çıkarsınlar. Çözüm tek bir şekilde olur; o da savaş çıkarsa. Savaş çıkarsa savaş sonrasında yeni bir çözüm olur, aksi halde çıkarlar bir şekilde zoraki de olsa örtüşecek ve bölge aktörleri bu menfaati orantılı ya da orantısız paylaşacak.

Ben bunun dışında başka hiçbir olasılık görmüyorum.

Görmememin iki nedeni var. Birincisi Türkiye'nin bu gaz-petrol arama işine çok büyük paralar yatırması; bir diğeri ise Amerika'nın buralarda dayılık yapmaya başlaması.

Mesele bu kadar basittir.

Türkiye gaz ya da petrol bulmasa bile olası bir savaşı engellemek için Türkiye'ye çıkabilecek olası enerjinin Türkiye üzerinden dünyaya dağıtım işi verilecek.

Bu yaşanacaklara tek seyirci kalacak olan ve cep harçlığıyla yetinecek olan da yine Kıbrıslı Türkler olacaktır.

Kıbrıslı Rumlar hiçbir zaman Amerikalıları ve İngilizleri sevmediler ve istemediler. Birçok Rum bakanla özel yaptığım sohbetlerde bunu bana söylediklerini bilirim. Zamanında bunu Kasulides'e sorduğumda böyle bir durumun olmadığını ve iyi ilişkilerinin olduğunu söylemişti. Peki, ne zaman başladı bu iyi ilişkiler; şüphesiz ki Rus tehdidine karşı Amerika'nın şu doğalgaza olan, petrole olan özel ilgisinin artmasından sonra. Biden'in aynı zamanda bir petrol şirketinin sahibi ya da ortağı olduğunu duymuştum, zaten Biden Kıbrıs'a yaptığı ziyaret sırasında ticaret yapmaya geldiğini açık bir dille ifade etmişti.

Ruslara karşı da hayli Rumların kalbini okşamıştı. Taa o gün birçok gazeteci çözüm sürecinin bittiğini ifade etmişti.

Şimdi bu saatten sonra ne olacak? Amerika nereye kadar ne derece devreye girecek? Konuyla doğrudan ilişkisi olan BM ne kadar bu krizin aşılmasında etkin rol oynayacak? Bunlar çok önemli sorular ve cevapları çok karmaşık aslında.

Bekleyip göreceğiz…

Sonuç olarak şunu da söyleyip son noktayı koyalım yazımıza. Kuzey Kıbrıs'ta birçok Kıbrıslı Türk vakti zamanında Hristofyas'a umut bağlamıştı, sonrasında da Anastasiadis'e; gelin görün ki Anastasiadis daha düne kadar Ankara'ya neredeyse yalvarıyordu, çözüme ivme katması için ve her fırsatta Kıbrıslı Türklerin haklarına verdikleri önemi anlatıyordu; şimdi bir bakıyorum da o günler çok geride kalmıştır.

Ana Muhalefet Partisi Başkanı olduğu yıllarda defalarca kez Anastasiadis'le söyleşi yapmış birisi olarak yanlış adımlar attığını düşünüyorum.

Rum halkı Anastasiadis'i seçerek aslında çözümsüzlüğü halen desteklediklerini göstermiş oldular. Yani çözüm tatile gittiği ülkelerden bir daha geri dönmeyebilir…

*************

Günün sözü

Ben gidip başıma beIâIar aramışım o kaIıp MevIâsını buImuş.

Attila İlhan

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.