Ankara'ya şirin gözükme hastalığı

Yayın Tarihi: 23/09/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bugün New York'a gidiyor. New York'ta ne olur biter bilemeyiz, sonrasında yine bir Cenevre çıkar mı ya da başka bir zirve çıkar mı bekleyip görmek lazım. Açıkçası ben umutsuzum ama ne olup biteceğini de bilemeyiz. Devletin zirvesinde yine hoş olmayan tartışmalar yaşanıyor.

Elbette ki UBP Genel Başkanı Ersin Tatar'ın sağ ideolojide olan bir kişi olarak Cumhurbaşkanı Akıncı ile aynı çizgide olmasını ve O'nu desteklemesini bekleyemeyiz. Dahası, devletin zirvesinde çekişmelerin olması da doğaldır ama sorun şudur ki bu tartışmaların yeri zamanı ve şekli önemlidir.

Yazının başında peşinen söylemem gerekirse hem Cumhurbaşkanı Akıncı ile hem de Başbakan Tatar ile kişisel dostluğum var, temasım var. Ama gazetecilik mesleği icabı yeri geldiğinde de eleştiri serbesttir.

TATAR'IN ÜSLUP SORUNU

Hepimiz Başbakanın yapısını biliriz. Konuşması ve tarzı heyecanlıdır ve anlatmak istediğini çoğu zaman yanlış kelimeleri seçerek anlatır, hal böyle olunca da hoş olmayan bir açıklama çıkar orta yere. Bildiğiniz gibi Başbakan, Ankara da bir dizi ziyaretler gerçekleştirdi ve bu ziyaretler esnasında uzun zamandır "yaklaşık iki yıl" beklenen kaynak akışında ciddi bir ilerleme yaşandı. 600 kusur milyon lira serbest bırakıldı. Elbette ki bu sevindirici bir haberdir ama bu başka bir günün konusu. Tatar'ın bir söyleşi sırasında kendi ülkesinin Cumhurbaşkanını siyaseten eleştirecek diye "Akıncı ve arkadaşları" cümlesini kullanması Devlet ciddiyetine uymadı.

Akıncı kim, arkadaşları kim? İşte buna üslup sorunu diyoruz. Başbakan, Akıncı'yı eleştirirken "Sayın Cumhurbaşkanının Kıbrıs sorununda daha dikkatli olmasını istiyoruz. Bu konuda bir takım endişelerimiz var… Aman Rum tarafının oyununa gelmeyelim" dese gayet yerinde bir açıklama olacak. Kimse de bir şey diyemeyecek. Doğru üslup kullanarak siz eleştirmek istediğiniz adama hakaret bile edebilirsiniz kimse de sesini çıkaramaz ama koca Başbakan, üstelik Ankara'da böyle bir üslup kullanırsa herkes Başbakana öfkeyle bakar ki öyle de oldu.

Yani kimse Ersin beye "yaşşa Ersin bey çok doğru konuştun" demedi, demez de.

ANKARA'YA ŞİRİN GÖZÜKME HASTALIĞI

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kıbrıs Türk halkına yıllardır ne kadar çok yardım ettiğini defalarca kez yazdık anlattık. Bu konuda şanslı bir ülkeyiz ama şansız olduğumuz konu bizim siyasilerimizin Ankara hükümetlerine şirin gözükme hastalığıdır.

Uzunca bir süredir Ankara Hükümetinin, Cumhurbaşkanı Akıncı ile enerjisinin uyuşmadığını biliyoruz. Bu konu çok eski yıllara dayanan bir konudur. Akıncı ile Ankara hükümeti birbirilerine sıcak kanlı olmayabilirler, olsalar daha güzel bir sinerji çıkar orta yere ama bu olmadı ve olmayacak da muhtemelen. Hali hazırda her iki taraf da birbirlerine saygı çerçevesinde süreci götürüyorlar; Tatar'ın Ankara'dayken hem parayı alması hem de Cumhurbaşkanına karşı kullandığı yanlış üslup, Kıbrıs'tan Ankara Hükümetine şirin gözükmek için yaptı gibi algılandı. Adım gibi eminim kimse Tatar'a "Akıncı'ya biraz yağdır havamız güzelleşsin" dememiştir.

Dedim ya bizim siyasilerin Ankara'ya şirin gözükme merakı, Ankara'dan ben para almasını bilirim, Ankara benim arkamda imajı verme heyecanı vardır. Ne yazık ki Tatar da bu duygular içerisinde bu açıklamaları yaptı.

İyi güzel de seçim günü geldiğinde Kıbrıs Türk halkının takdirini kazanmaktır önemli olan.

Başbakanın heyecanını da anlıyorum ama yok mu aklı başında bir siyasi bir basın danışmanı ki Başbakana doğru cümleler kurmayı salık versin. Öyle anlıyorum ki bilinçli olarak Tatar'a hata yaptırıyorlar.

Dostlar, bir Başbakanın Ankara'ya gidip kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına ayar vermesi siyaseten hoş bir durum değildir.

Her hükümetin ama kim olursa olsun AK Parti hükümeti ile uyum içinde olması bu halkın sonsuz menfaatinedir ama bunu yaparken duruşunu da doğru sergilemelidir.

Çünkü aslolan halktır.

TÜRKİYE'NİN DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ

Gerçekler masanın üzerinde dururken hamaset yapmaya gerek yok. Hepimiz KKTC'nin hem siyasal hem de ekonomik durumunun farkındayız. Her iki konuda da inanılmaz kötü durumdayız. Düzeltilemez mi peki, pek ala düzeltilebilir ama bizim siyasilerin beceriksizliği de değil isteksizliği, umursamazlığı yüzünden ne siyaseten ne de ekonomik anlamda bir yere gelemedik bugüne kadar. Yıllardır Türkiye'nin himayesi sayesinde birçok şeye sahip olduk. Buna katılmayanlar da olacaktır ama gerçek budur. 1974 harekatı olmasa biz Kıbrıslı Türkler genel olarak bu kadar ganimete konamazdık, bu kadar lüks içinde yaşayamazdık. Nasıl ki Kıbrıs konusunun çözümünde Rumların samimiyetsizliği yüzünden süreç sürekli tıkanıyorsa, Türkiye ile olan ilişkilerimizde bizim siyasilerimizin samimiyetsizliği ve yalancılıkları yüzünden tıkanıyor, bozuluyor. Türkiye'nin buraya yaptığı katkılar her ne kadar Türkiye ölçeğinde çok küçük olsa dahi Türkiye de kendi ayakları üzerinde duran bir ülke ve ciddi siyasilerle iş yapmak ister. Ama gelin görün ki "abi biz fakirik, abi bize bak, abi bize para gönder, bizi muhtaç etme, sen ne dersen o" derseniz haliyle ilişkiler de öyle şekillenecektir. Bugüne kadar böyle olduğu içinde bu sağlıksız ilişki ortamı doğmuştur.

Kim bilir belki de uzun yıllar da bu durum devam edecektir zira bu durumdan şikayet eder herkes aslında memnundur da.

Zira Türkiye her ne kadar bizim siyasilere sinir olup burnunu sürtse de geç de olsa Kıbrıs Türküne gereken desteği yapıyor. Siz bakmayın menfi ilişkiler olsa dahi duygusal ilişkiler de vardır.

Hani atsan atılmaz satsan satılmaz sözü gibi.

Olması gereken bu değil ama artık gemi kayaya vurmuştur. Bizim hükümetlerin görmesi gereken budur. Artık hükümetlerimizin sen ver biz yeylim emret psikolojisinden çıkıp kendi kendine yetebilme gayreti içine girmesi gerekiyor.

Kim ne derse desin bu sağlıksız ilişki şekli daha fazla sürdürülemez.

*******************

GÜNÜN SÖZÜ

"Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış."

PABLO NERUDA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları