"İntihar" sessiz ölümdür

Yayın Tarihi: 30/09/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Ekonomik Protokol çerçevesinde aktarılan ama halen bir türlü gelmeyen para bir yandan, New York'taki görüşmeler ve Kıbrıs konusunda Ekim'de üçlü Kasım'da beşli zirve konuşmaları sürerken, UBP'nin kendi içindeki iç hesaplaşmalar ve cumhurbaşkanı adayı krizi derken, hatta hatta aslında bir birine zıt oluşum içinde olan DP-YDP ittifakı gündemdeyken sessiz sedasız bir genç daha aramızdan intihar etmek suretiyle ayrıldı.

Bakınız size kaç tane başlık saydım. Bunların her birini ayrı ayrı işleyip yazımı en çok okunanların arasına koyabilirim. Bu benim için çok ama çok kolaydır. İstediğim konuyu içine biraz gerçek biraz da kulis katarak meraklı gözlerin okuyacağı ama gerçekten uzak yaşayanların önüne koyabilirim.

Sıkça da yaptığım bir iştir gizlenenleri açığa çıkarmak ama her cinayet ve her intihar olayı yaşandığında içim kararır ve canım çok sıkılır. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz gün karı koca taammüden adam öldürme suçundan ömür boyu hapis cezası aldılar.

Peki bu olaydan geriye ne kaldı? Hiç şüphe yok ki dağılan iki aile. Cinayet sonucu hayatını kaybeden bir kişinin ardında bıraktığı çocuklar ve eşi, diğer taraftan cinayeti işleyen bir anne babanın ardında bıraktığı çocukları.

Peki sonuç? Her ne mazeret alt alta sıralanırsa sıralansın geriye kalan eksik yaşanacak ve kaybedilmiş hayatlar.

Bunları kimse ne okumak ister ne duymak ister.

Hafta sonu ise Gönyelideki bir genç kendi hayatına son verdi. Sebebi her ne iseydi kurtarılabilir miydi bilemiyoruz ama ille ki her olayda her vakada bir umut vardır değil mi?

Defalarca kez yazdım, cinayet de intiharda bulaşıcıdır.

Bu konuları defalarca kez yazdım. Çünkü ne kadar ilginçtir düşen bir uçağın ardından peşi sıra düşen uçaklar, işlenen bir cinayetin ardından peş peşe gelen cinayetler, tekrarlayan intihar vakaları ve tecavüz olayları acaba rastlantısal mıdır?

İntihar sessiz ölümdür kimse duymak istemez

Evet, ne kadar acıdır ki intihar haberlerini kimse ne görmek ister ne yazılanları okumak ister, çünkü zaten ölümün kendisi başlı başına itici ve rahatsız edicidir. Yaşadığımız şu hayatın aslında ne kadar kısa olduğunu bilmemize rağmen ya kendi canımıza ya da bir başkasının canına kıyarız. Bu olaylar olduktan sonra da herkes ama herkes yaşananları unutur.

Hâlbuki yaşamak Tanrı'nın izin verdiği sürece yaşamaktır doğru olan, hatta yaşatmaktır. Ölmemek öldürmemektir doğru olan. Sebebi her ne olursa olsun.

İntiharlar artabilir dikkat

İntihar bulaşıcıdır. Evet, yanlış duymadınız. Ardı ardına intihar yaşanmaya başladıysa bu bir süre devam ediyor; çünkü bu tür eğilimler bir günde çıkmıyor ortaya. Eğer bir insan intihar etmeyi kafasına koymuşsa bir süre bu düşünceyle mücadele ediyor ve sonrasında ya vazgeçiyor ya da intihar etmeyi deniyor. Eğer kendini öldürmeyi başarırsa olay bitiyor zaten ama öldürmeyi başaramadığı durumda bunu yaptığına çok pişman oluyor. Tekrardan deneyenlerin sayısı da az değil.

Keza cinayetler de öyle. Bir insan bir başka insanı bir günde vurmaya karar vermiyor meğerki ani bir sinir krizi yaşanmasın.

En önemlisi de bu tür eğilimlere sahip olan insanların ciddi psikolojik sorunlarının ya da açmazlarının oluşu yatıyor bu olayın gerisinde.Yani hiçbir cinayet ya da intihar bir anda olmuyor.

Defalarca kez yazdık antidepresan ilaçlarının satışında çok ciddi bir artış var, tedaviye ihtiyacı olan ancak kendini hasta görmeyen inanın binlerce insan var bu ülkede diye.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın bu yönde hiçbir çalışması olmadı. Umarım yeni Bakan Faiz Sucuoğlu gençlerin kendilerini öldürmelerine seyirci kalmaz ve bir şekilde sorunlu gençlere yardım etmenin yollarını bulur.

Çünkü intihar ya da cinayet aslında uzun süre devam eden fiziki ya da psikolojik şiddetin sonucunda gelişiyor.

Ölüm ne şekilde olursa olsun soğuk ve iticidir. Çoğu zaman trafik kazaları da bir intihar eylemidir aslında. Bu cümle üzerine uzun uzun konuşabiliriz ama kişinin kendi kendini öldürmesi başlı başına bir dramdır.

Herhangi bir intihar vakasının ardında duygusal problemlerle birlikte ekonomik problemler de yatabilir. Ya da tedavi edilmeyen, geç kalınan ruhsal sorunlar. Kıbrıs'ta birçok ruhsal problemi olan ve bu yüzden ya kendi hayatına ya da bir başkasının hayatına son veren onlarca insana şahit olduk. Hem de arkalarında büyümemiş çocuklar bırakmak pahasına.

Dedim ya bu tek kelimeyle bir dram. Peki, devlet bu dramın neresinde, oluşmasında nasıl bir rol üstleniyor ya da önlenmesinde ne kadar başarılı olabiliyor.

Uzmanların çoğu herhangi bir intihar ya da cinayet vakasının olmadan önce kendini haber vere vere geldiğini söylüyorlar.

Şüphesiz bu durum çoğu zaman doğru.

Akıl en büyük sermayedir derler ama doğrudur. Allah akıl yolundan şaşırtmasın da derler o da doğrudur. Toplumun en az yarısının antidepresan kullandığını tahmin edebiliyoruz geriye kalan diğer yarısının da büyük ihtimal hayatında birkaç kez tedavi gördüğünü de biliyoruz. Peki, bunu nereden mi biliyoruz? İntihara teşebbüs sayısından. Yapılan istatistiklere göre her ay 18 intihara teşebbüs gerçekleşiyor bu ülkede. Bunların büyük bir çoğunluğu basında yer almıyor ama hastane kayıtlarına geçiyor.

****************

Günün Sözü

Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir.

Mevlana

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları