Kafamızı mannos etme taktiği

Yayın Tarihi: 07/03/12 07:58
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Biri çıkar Külliye der, herkes elindeki işi bırakıp o tarafa yönelir.

Önüne gelen televizyon, radyo programlarında onu konuşur.

Her parti başkanı, milletvekili dönüşümlü olarak kanallar arasında mekik dokuyup ayni şeyleri tekrar ederler.

Sonuç??

Bir anda iki küçük kızın tacizi ortalığı karıştırır.

Herkes pür ateş sonra balon söner.

İki gün sonra, petrol dolum tesisi yapılacak denir, külliye unutulur.

Petrol tesisi protestoları sürerken bir kahraman Türkiye'ye bağlanacağız deyince de petrol, kızlar, külliye tumba. Dikkatler başka yöne çekilir.

Bunu başaranları kutlarım. Bir toplumu bu kadar enayi yerine koymayı başaranlara bravo.

Bizde ise unutkanlık madalya alır. Alzheimer halt etmiş.

Sabah kahvaltıda ne yediğimizi bile hatırlamayız öğleyin.

Bakan Tatar kadınlarımıza "iltifat" etmiş, hemen dikkatler o yöne.

Şiddetle kınayanlar, Tatarın akli dengesi üzerine yorum yapanlar bir anda çoğaldı.

Bir gün sonra herkes kalkıp işine gider, gavesini içerken sanki hiçbirşey olmamış gibi muhabbetine devam eder.

Görüşme günlerini basın ile dalga geçilen en önemli günler olarak görüyorum.

Basınımız da saf saf her seferinde sonucun ne olacağını bile bile tam takım, uydu, mikrofon, muhabir, kamera görüşmelere koşarlar.

Sanki de uzaydan uçan daireler inecekmiş gibi heyeceanlı heyecanlı anlatırlar.

Her defasında " aha bu sefer artık bir sonuca varılacak" denir.

Her seferinde hava..

Bir de o meşhur kapı var ya. Orası çok mühim.

Görüşmeler bitince herkes o kapının önüne çıkar ve sanki da dünyanın en iyi anlaşan iki tarafıymış gibi el sıkışmalar, gülücükler, el sallamalar.

Basın getirilebilecek ne kadar merdiven, ısgaloşa ne varsa getirir. Kim daha iyi görüntü alacak yarışı.

Tokalaşma, el sallama bitince herkes rahatlar ve sakin sakin evine köyüne gider.

Ondan sonra da tarafların birbirine top atışı başlar.

Basın ile dalga geçme buna denir işte.

Bir gün de basın kendi arasında anlaşıp da bu görüşmelere gitmese ne olurdu sanki.

Arşivlerinde o kadar resim var onları kullansalar kim anlar.

Rahat bırakın görüşmecileri…

O yıkılan Şapelciğin daşcıklarını toplayıp yeniden yapacayık deye bir söz verilmişti.

Ne münasebet.. Kimse öyle birşey söylemedi. Biz yanlış hatırlıyoruz.

Girne'de tarihi eserler yıkılıp yerine başka binalar yapılıyor.

Apstolos Andreas Manastırı da Çarşamba Pazarına döndü.

İşportacılar cirit atıyorlar.

Kimin umurunda veya başka yerinde…

Bir de bu çevrecilerimiz var ya. Onlara da çok kızıyorum.

Tarım bakanlığının Koruçam bölgesinde çam kurduna karşı kimyasal ilaçlama yapmasını engellemişler. Şimdi de ormanı kurtlar kemirmiş. "Anlayana"

Bakan da onlara çok kızmış.

Sizi gidi çevreciler. Bakanı kızdırmak ne haddinize sizin..

Birşeyi hatırlamamıza fırsat kalmadan başka bir olay yaratılıyor.

Yukarıdan bazı güçler her ay sonu bir düğmeye basıp kafalarımızı sıfırlıyor.

Maaşlar ödenebilecek mi sorusu ile bütün memurların kafası donuyor. Geçim derdi başlıyor.

Zemberek boşalana kadar kurmalı oyuncak ayıcıklar gibi bir ay oynuyoruz.

Ayın ilk günü yeni bir gün. Maaşlar alınınıca zembereğimiz tekrar kuruluyor ve oyunun başına dönüyoruz.

Geçen ay ne olduğunu hatırlayan var mı?

Mesela Bulut İnşaat neydi acaba?

İşte yapılacak olan büyük işler de bizim dikkatlerimizin dağıldığı anlarda yapılıyor. Küçük gösterip büyük vurarak.

İş işten geçince de isteyen istediği kadar bağırsın.

Biz buyuz.. Daha fazlasını yazamam..

Muz, ülkemizden hiç eksik olmasın..

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları