Gar sendromumuz

Gar veya daha incelerek söyleyeceksek "kar" yağınca insanlarımız gar moduna girerler. Kim kar ile ilgili en fazla ne yapabilirse yarışı. Dün bayağı dikkatimi çekti. Herkes kamerasını alıp resim çekmeye gitmiş. Facebook ve twitter'de herkes sabahtan akşama kadar çektikleri karlı resimlerini koydular. Uydudan çeken de oldumu? Dağlardaki büyük bayrak görünüyormuydu hala? Karla kaplanmış ise Rumlar bir gün olsun sevinmişlerdir göremediler diye.

Kimisi kardan adam ( kardan kadın yokmuş gibi) yaparak yanında resim çektirdi, kimisi arabasının üstüne koyup eriyene kadar şehrin içinde tur attı.

Kar'ın içine yatanlar.

Kartopu oynayanlar.

Erimesin diye buzdolabına koyup turşu gibi saklayanlar.

"Sevgilim gar yağdı gel şampanya patlatalım" diyenler.

Peki bukadar insan dağlara hücum edince acaba dairelerde kim çalıştı?

Bu kadar boşta gezen insanımızın olduğunu bilmiyordum doğrusu.

İnsanlarımızın bu kadar sorun içinde biraz deşarj olmaları ne kadar güzel.

Buz tutmuş yollarda gabak lasdikli arabalarla trafiğe çıkmaları da ayrı bir olaydı.

Bunu dün de sormuştum.

Sigorta şirketleri acaba gerekli teknik donanımı ve güvenliği olmayan birçok aracın herhangi bir kazaya suçlu veya suçsuz dahil olması halinde ne tür bir işlem yaparlardı diye merak ettim.

İyiki birşey olmamış.

Madem ki artık ülkemizde kar yağıyor, arabalarımızı da ona göre ayarlamamız lazım.

Seneye kayak turizmine de başlarız.

Turizm fuarlarına katılmak için bir sebebimiz daha olur.

Beşparmak Dağlarına ski liftleri yapılır.

Aşağıda yer kalmadığı için, dağların tepesine oteller de yapılabilir.

St. Hilarion ve Kantara kaleleri zaten çok eskidiler.

Onları yıkıp daha modern birşeyler inşa edilebilir.

Eski Eserler Dairemizin umurunda bile olmaz.

Olsaydı Nuh'un Gemisi diye bir otel yapılırken yıktırılan Azize Thekla Şapeli için ortalığı ayağa kadırırlardı.

Uuuups. Konuyu saptırmak istememiştim ama olmadı.

İyi ki kar daha çok yağmamış yoksa birçoğumuz servis dışı kalacaktı.

Bu doz yeterliydi.