Yangın ve Papaz

Yayın Tarihi: 16/06/15 08:01
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

20 yıl önceki Haziran ayının sonu idi. Tatilim sona ermişti ve Kıbrıs'tan Almanya'ya dönmüştüm.

İki gün geçmemişti, acı haber telefonla geldi.

Girne Dağları'nda büyük yangın çıkmıştı.

Ilgaz köyü cıvarından Girne'ye doğru müthiş bir rüzgarın nefesi ile ilerliyordu.

Ülkem yandıkça içim tutuşuyordu.

Her on dakikada bir arkadaşlarımı arayıp yangının ne kadar ilerlediğini üzüntü içinde öğrenmeye devam ediyordum.

Sabaha kadar telefonun başından ayrılmadım.

Birşey yapamamak, eli kolu bağlı oturmak doğama ters düşüyordu.

Sabah olunca ilk işim bankama gitmek oldu.

"Ülkem yanıyor, yardım toplamak için bir bağış hesabı açmak istiyorum" dedim.

Öyle kolay değilmiş yardım hesabı açmak Almanya'da.

Binbir daireden geçip, bir düzine makamın onayını almak gerekirmiş. Epey de zaman alırmış.

Bekleyemezdim.

Düşündüm, düşündüm ve düşündüm. Kafam çatlayacaktı.

Ve sonunda aklıma oturduğum köyün papazı geldi.

Peder Vollnhals.

Hemen yanına gittim. Tanıştık. Mütevazi, güleryüzlü bir kişilik.

Kendisine durumu anlatırken yangın henüz sönmemişti.

Bana yardım edebileceğini ve bağışların Kilise aracılığı ile banka hesabında toplanabileceğini söylediğinde sevinçten ayaklarım yerden kesilmişti.

Almanya'da çıkan bütün Türkçe gazetelere ve bölgemdeki yerel gazetelere haberi, banka hesap numarası ve diğer detayları ile verdim.

Yangın hala devam ederken yakın çevrem başta olmak üzere Almanya'nın her köşesinden bağışlar gelmeye başlamıştı.

Peder Vollnhals sürekli olarak beni bilgilendiriyordu.

Kim, ne kadar bağış yapıldı ve adresleri ile bana listeleri aktarıyordu.

Yangının son dumanları yükselirken bağış hesabına binlerce Mark gelmeye devam ediyordu.

Fazla detaya girmek istemiyorum.

Vakit geldi ve Peder Vollnhals'ı alıp Kıbrıs'a uçtum.

26 Temmuz 1995 günü, yani yangından sonra henüz bir ay geçmeden, Peder Vollnhals ile Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın yanına gidip yangın için toplanan bağışların ilk taksidi olan 19.270 Mark'ı takdim ettik.

Peder Volnhalls'ı bazı bakanlar ve müdürler nezaketen yemeğe davet etmişlerdi.

Konuşulan konu yangın ve söndürmede etkili olabilecek bir "YANGIN HELİKOPTERİ" idi.

8 Eylül 1995'te ikinci taksit olan 1.930 Mark….

2 Kasım 1995 günü ise son taksit 3.800 Mark'ı da Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı'na teslim ettiğimde Almanya'dan tam ve kesintisiz 25.000 Mark (yirmibeş bin Mark) toplayabilmenin ve ülkeme yardım edebilmenin gurur ve sevincini yaşıyordum.

Almanya'da toplanan 25 Bin Mark (bugünkü 25 bin Euro alım gücüne eşit) ile yeni fidanlar dikilecekti ülkemizde.

Bir de öneri getirmiştim yetkililere…

Ülkede katkı koyan, koymayan birçok kurumun, derneğin, şahsın veya kulübün adı anayol kenarında bir ormanın önüne konmuş levhalar üzereinde "Falan Filan Ormanı" diye teşhir ediliyor.

Madem ki böyle bir geleneğimiz var, bir levhanın üzerine de "Alman Ormanı" diye yazıp birkaç ağacın önüne dikelim de Almanlara karşı bir teşekkür jesti olsun dedim. Açılışa da bir Alman Belediye Başkanı'nı davet edelim.

Herkes bir ağızdan "çok doğru Turgay mutlaka yapılmalı" dedi.

Sonuç… HAVA…

Yangından tam 20 yıl sonra Peder Vollnhals'ı ortak bir arkadaşımızın cenaze yemeğinde rastgele gördüm. Emekli olmuş.

İkimiz de çok sevindik görüştüğümüze ve sohbetimizle yangında yaşadığımız heyecanlı ve hareketli günlerimizi canlandırdık.

O günden bugüne nice yangınlar görmüştü Kıbrısımız.

Bana sohbet sırasında bir soru sordu Peder…

"Eee.. 20 yıl önce geldiğimde yetkilier bir YANGIN HELİKOPTERİ alınacağından bahsediyordu.. Herhalde alınmıştır"

Gülümsedim, kaşlarımı kaldırdım ve ona bakarken, aklımdan ülkemizin her yangından sonra vaatlerle öten gür sesli Horozlarını geçirdim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları