İç denetimsizliğin sonuçları

Yayın Tarihi: 21/11/11 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

KKTC basınında neredeyse hergün çeşitli hırsızlık haberleri yeralmaktadır.

Bunlara ilaveten bir de çalışanların görevini kötüye kullanmak suretiyle menfaat elde edenlerin haberlerine de çok sık rastlamaya başladık.

Bu durumu tahlil ettiğimiz zaman özellikle şirketlerde ve kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve görevleri gereği para tahsilâtı veya ödemesi yapan bazı çalışanların işyerlerinden çeşitli yöntemlerle zimmetlerine büyük miktarlarda para geçirdiklerini görmekteyiz.

Geçmiş yıllarda bu tür yolsuzluklara çok az, hatta 1980'li yılların sonuna kadar hiç denecek kadar az rastlanırdı.

Neden bu böyle idi?

Çünkü çok dar olanaklara rağmen, o zamanki kamu kurum ve kuruluşların üst kademe yöneticileri her zaman için idari ve mali konularda iç denetim yöntemleri geliştirir ve çalışanların görevlerini suistimal etmelerine veya yasal olmayan yollardan zimmetlerine para geçirmelerine fırsat verilmezdi.

Bu gibi yolsuzlukların önlenmesinde diğer etkili bir husus da bu eylemleri yapanlara taviz verilmez ve görevden azil dâhil çeşitli yöntemlerle ağır ceza uygulamalarına tabi tutulurlardı.

Aradan geçen yıllar gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve üst kademe yöneticileri bu konuya gerekli önemi maalesef hiç vermemişler, özellikle de tahsil amirliklerinin yaptıkları parasal işlemler bir tür başıboşluğa itilmiştir.

Bu durumun bilerek mi, bilmeyerek mi oluştuğunu söylemek mümkün değildir.

Bu durumun oluşmasına yönetimlerin meydan vermiş olması araştırılmalıdır.

Ancak, gerçek olan yıllardan beridir para tahsilâtı ile görevli kamu kurum ve kuruluşlarındaki tahsil amirliklerinde hiçbir iç denetim mekanizmasının olmayışıdır.

Bu olmayınca da atalarımızın bazı söylemleri aklımıza gelir, örneğin " Başıboş bırakılan kişi veya işler ya davulcuya ya zurnacıya varır" veya "devlet malı deniz, yemeyen domuz".

Özellikle de konu devletin nakit parası olursa yasal olmayan yollardan bunları elde etme daha da cezbedici ve kolay olmaktadır.

Zimmete para geçirme olaylarına bir de gerekli önlemleri almadan manuel uygulamalardan yarıyamalak metodlarla tahsilâtların bilgisayar yöntemine geçirilmesinin de rolü vardır.

Diğer bir anlatımla, ilgili tahsil amirliğinin görev ve sorumluluklarının içeriği ve buna ilişkin güvenlik önlemleri ile geçmiş çalışma sistemleri hiç dikkate alınmadan ve/veya detaylar ve özellikler ile muhtemel suistimal olanakları gerektiği gibi araştırılmadan ilgili kurum hakkında yeterli bilgisi olmayanlar bu konuda zaten yeterli bilgisi olmayan bilgisayar programcılarına programlar yaptırılmıştır.

Bazı kamu görevlileri de bu programların zayıf yönlerini keşfederek zimmetlerine para geçirme veya menfaat sağlama yönüne gitmişlerdir.

Yetkilileri uyarıyorum.

Şayet iç denetim konusunda gerekli teknik ve idari önlemler alınmazsa bu tür girişimler daha da artacaktır.

Gerekli güvenlik önlemlerinin ve etkin iç denetim sisteminin neden oluşturulmadığına veya oluşturulamadığına gelince bu konuda siyasilerin ve üst kademe yöneticilerinin mazeretlerini duyar gibiyim; şöyle ki Sayıştaylık, Maliye Teşvik Kurulu, Başbakanlık Denetleme Kurulu dururken biz ne yapalım gibi mesnetsiz ve mantıksız görüşler ileri sürdürülür.

Ancak, unutulmamalıdır ki her önlem mahallinde ve zamanında alındığı zaman etkilidir.

Yani ülkede polis vardır diye kapılarımızı açık mı bırakacağız, yoksa güvenlik kameraları kullanmayacakmıyız?

Saydığım bu kurumların da elbette ki denetim hakları vardır ancak her tahsil amirliği için sürekli denetim yapılması hususunda bu kurumların yeterli personel ve lojistik olanakları yoktur.

Tabi ki bu durum da ayrı bir tartışma konusunudur.

Kanımca, kamu kurum ve kuruluşlarda bu konuda bir milat oluşturmak suretiyle tüm denetim kurumları bir seferberlik anlayışı içinde tahsil amirliklerini sıkı bir denetimden geçirmeli ve daha sonra bu denetimlerden elde edilecek sonuçlardan ve tecrübelerden hareketle iç denetim önlemleri uygulamaya geçirilmelidir.

Geçmiş aylarda denetimin önemi ve gerekliliği ile teknikleri konularında bu sütunlarda çeşitli bilgi ve görüşlerime yervermiş olmama ve ilgilileri önlemler almaları hususunda uyarılarda bulunmama rağmen maalesef hükümetler "ben her şeyi bilirim ve yaparım" düşüncesi ile harekete devam edilerek bugünkü durumların çoğalmasına neden oluşturmuşlardır.

Yasal olmayan yollardan zimmete para geçirme olayları sadece kamu kurum ve kuruluşlarında yeralmamaktadır.

Benzeri olaylar çeşitli işletmelerde de yeralmaktadır.

Dolayısıyla, ister kamu kurum ve kuruluşlarında olsun isterse özel sektörde olsun bu olayların temel nedeni ciddiyetsizlik, sistemsizlik ve denetimsizliktir.

Gerek kamu kurum ve kuruluşlarında gerekse özel sektörde ve sivil toplum örgütlerinin büyük bir kısmında çağdaş düzeyde bir kurumlaşmanın olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bu konuda önlemler alınmadığı sürece adi hırsızlık suçları yanında her geçen gün yasal olmayan yollardan zimmete para geçirme olaylarını da basında okumaya devam edeceğiz.

Özetle, hükümetlerin başlıca görevleri kayıtdışı ekonominin sadece kayıt altına alınması değil, ayni zamanda zaten bütçeye kaynak sağlanmasında sıkıntı çekilirken bir de yükümlülerden tahsil edilen vergi, resim ve harçlar ile diğer mali kaynakların haksız yollardan başkalarına geçmesi konusunda gerekli önlemlerin alınması ve bunu yapanlara caydırıcı olması bakımından ağır cezalar getirilmelidir.

Keza, işletme sahiplerinin veya yetkililerinin de bu tür olaylara olanak vermemek için ciddi bir kurumlaşmaya gitmeleri ve etkin sistemler geliştirmeleri gereklidir.

Ayrıca, son yıllarda siyasilerin özellikle çok sık kullandıkları ve moda haline gelen "BÜTCE DİSİPLİNİ" sloganının sadece bütçe giderlerinin kısıtlanacağı anlamı taşımadığını, devletin vatandaşlardan tahsil ettiği veya etmesi gereken vergilerden oluşan gelirler ile KKTC'nin diğer maddi ve gayrimaddi kaynaklarının da yasal olmayan yollardan zayi olmasının veya haksız yere zimmete geçirilmesinin önlenmesi amacıyla her korumda idari ve mali konularda gerekli fiili ve etkin denetim önlemlerinin alınması zorunludur.

İngilizler "Prevention is Better Than Cure" (Önleme Tedaviden Daha İyidir) atasözünü hiç de boşuna söylememişlerdir.

Zannedersem benzeri anlamda bizlerin de atasözleri vardır. Önemli olan bunu benimsemek ve ciddiyetle uygulamaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.