Aşırı vergi ve harç yükünün olumsuz etlikeri

Yayın Tarihi: 20/12/11 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

İşletmeler, ticari faaliyetlerini yürütürken her zaman mal veya hizmet satışlarının hâsılatlarını azami düzeye çıkarmak, buna karşın da maliyetlerini asgari düzeye çekmek veya bu düzeyde tutmak için çaba gösterirler.

Keza, ilk kez işyeri inşaatı veya tesisi yapanlar da ilerideki üretimlerinin maliyetlerini düşük tutmak için azami dikkat harcarlar.

Sonuçta, bu çalışmalar işletmelerin maliyetlerini ve brüt satış karlarını oluşturur.

İşletmelerin brüt satış kârlarının üzerine, varsa sair gelirler eklenir ve ilgili dönemde kârın elde edilmesi ile ilgili yapılan harcamalar ve vergi mevzuatının tanıdığı miktarlar brüt kârdan düşülmek suretiyle işletmelerin Net Kârı veya Net Zararı saptanır.

İşletmelerin, net kârları olması halinde bu kârlar üzerindeki devletin alacak payı hakkının hesaplanarak ayrılması ve ödenmesi gerekir.

Devletin bu kârlar üzerindeki alacak payı haklarına Kurumlar Vergisi ve/veya Gelir Vergisi denir.

Hesaplanan bu vergi, işletme, işletme sahibi, ortakları veya şirketin tüzel kişiliğinin tasarrufundan çıkarılarak bir defada veya belirli sürelerde devlete ödenir. Diğer bir ifade ile devlet işletmelerin doğal ortağıdır.

Devlete ödenen vergi miktarı, işletmelerin bu vergiyi hesaplamak amacıyla elde ettiği dönem Net Kârına veya Net Mali Kârına bölünmesi suretiyle işletmenin elde ettiği Net Kâr üzerinden ne kadarlık bir oranda vergi ödediğini gösteren rakam, işletmenin "vergi yükünü" oluşturur.

Vergi yükünün saptanması aşağıda belirtilen iki türde hesaplanması halinde işletme yetkililerine daha gerçekçi veriler sağlamak bakımından önemlidir.

1. Ödenen Verginin Net Ticari Kâra olan vergi yükü oranı;

2. Net Mali Kâra olan vergi yükü oranı.

Bu iki tür kavram arasındaki fark şöyledir. Vergi Yükünün Net Ticari Kâr oranı esası, işletmenin vergi mevzuatındaki gider kısıtlamaları dikkate alınmadan yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanan miktardır.

Vergi Yükünün Net Mali Kâr oranı ise ilgili Net Ticari Kazançtan geçmiş yıl veya yılların zarar mahsubu (5 yıla kadar) yapıldıktan vergi mevzuatının öngördüğü yasal amortismanlar, yatırım indirimleri yapıldıktan v.s. teşvikler dikkate alındıktan sonra hesaplanan miktardır.

Birinci türde yapılacak hesaplama normal ticari işlemler sonucu ödenmesi gereken vergi yükü oranının, ikinci türdeki vergi mevzuatının işletmelere sağladığı dolaylı veya dolaysız teşvikler sonucu ödenmesi gereken vergi yükü oranından çok daha yüksek olduğu açıkça görülecektir.

Diğer bir anlatımla, söz konusu vergi yükü oranı vergi mevzuatındaki indirimler ve teşvikler ile büyük ölçüde düşmektedir; yani devlet Net Kârlar üzerinden alması gereken vergilerden işletmelerin doğal ortağı olması nedeniyle işletmeler leyhine dolaylı vergi fedakârlığı yapmaktadır.

Böyle olmasına rağmen vergi işletmeler için bir maliyet unsuru olduğu dikkate alındığında, bu maliyeti asgariye indirmek için işletmeler vergi mevzuatında yer alan haklardan faydalandıkları zaman Anayasa'nın ve diğer yasaların kendilerine sağlamış olduğu bir haktan yararlanmış olurlar.

Ancak, ödemeleri gerekli vergi miktarını asgariye indirmek amacıyla yasaların dışına çıkıldığı veya yasalara aykırı işlem yapıldığı zaman ise işletmeler devletin, yani kamunun, hakkı olan alacağını haksız bir şekilde kendi tasarruflarında tutmak istiyorlar demektir ki bu tür eylemler sadece devlet gelirlerini azaltmaz, ayni konumda olan işletmelerin ödedikleri vergi miktarları birbirinden açık şekilde farklılık gösterdiği için kayıt dışılık yanında haksız rekabet unsuruda ortaya çıkarmaktadır.

Hiç şüphesiz gelir kaybını ve haksız rekabeti önlemek de devletin en başta gelen görevidir.

Devletin bu alacak hakkını devletin tasarrufuna geçirmek ve eşit rekabet koşulları yaratmak için eğitimli, vergi ilmine vakıf, vizyon sahibi ve mesleğine bağlı vergi inceleme elemanlarının görevlendirilmesi ile mümkündür.

Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi yükü dışında bir de sosyal güvenlik kurumlarına ödenen primler ile Belediyelere çeşitli isimler altında ödenen ve yılda yüksek miktarlara ulaşan vergi, resim ve harçlar vardır.

Bunlar yetmezmiş gibi çeşitli sıkıntılara katlanarak yeni işyeri binası ve/veya tesis yapanların Belediyelere "İnşaat Ruhsatı" ile "Final Approval" (Nihayi Tasvip) Harcı ve Elektrik Kurumuna ödenen elektrik bağlama ücreti ile trafo katkı payı olarak ödenen çok yüksek miktarların da ödenmesi KKTC'nin mal ve hizmet üretim maliyetlerine tuz biber ekmekte ve ülkeyi rekabet edemez ortama sokmaktadır.

Bir de su sayacı takılması için ödenen ücretlere ne demeli?

Yukarıda belirttiğim hizmetlerin ve malzemenin tümü inşaat sahipleri tarafından karşılanmakta, sözkonusu kurumlara yapılan bu ücret ve harç ödemeleri ise en çok 30 dakikalık süre içinde birer sayacın takılması hizmetinin karşılığını oluşturmaktadır.

Bu finansal yüklere telekomünikasyon hizmetlerini dâhil etmedim.

Telekomünikasyon Dairesine telefon hatları ve bağlantısı için ödenen miktarlarda diğer kurumlardan geri kalmamakta üstelik de hizmet sunma hantallığında da ön sıralarda yeralmaktadır.

Özetle, ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve istihdama amacıyla ideal ölçülerde ve çağdaş normlar çerçevesinde inşa edilen işyerlerinin belediyelere ve Kıb-Tek'e ödemek zorunda kaldıkları miktarların toplamı ile normal bir apartman dairesi satın alınabilir.

Bu durum başta gençler olmak üzere kişilerin işyeri inşaa etmeleri caydırılmaktadır.

Bu yüksek harçların oluşturduğu yüksek maliyetler ise kira yönetimi ile çalıştırılacak işyerlerinin kira bedellerinin yüksek olmasına da neden oluşturmaktadır.

Bu uygulama bu şekilde devam ettiği sürece bu ülkenin sosyo-ekonomik iyileşmesini beklemek mümkün değildir.

Bir de anlayamadığım husus Belediyelerin ve Kıb-Tek'in bu kadar astronomik harç tahsil etmelerine rağmen borç şampiyonluklarını başkalarına kaptırmamalarının neden ve niçinlerini anlamak mümkün değildir!!!

Hala daha önlem alınmamasını da gerçekten anlamadım.

Ek mesailerin kısıtlanması ve hayat pahalılığı ödemeyenin dondurulması haricinde aşırı harcamaların azaltılması ve vergi gelirlerinin mâkul ve mantıklı düzeyde artırılması için şimdiye kadar hükümetin hiçbir yönetsel, mali veya vergisel düzenleme yapmadığı üstelik sözkonusu vergi, resim ve harçların da her yıl artmakta olduğu gözlemlenmektedir.

Belediyeler ve Kıb-Tek dâhil hükümet sosyo-ekonomik kalkınmamızın esasını teşkil eden harç ve vergilerin yeniden düzenlenmesi için genel bir vergi reformuna ihtiyaç vardır.

Bu konuda hükümet tarafından oluşturulan ve varlığı ile yokluğu tartışılan Ekonomik Koordinasyon Kurulunun da bu hususta herhangi somut bir çalışmasını henüz görmüş değilim.

Zaten bu Kurulu oluşturan müsteşarların günlük işlerle uğraşmaktan geriye ne düşünecek ne de üretecek zamanları kalır.

Kaldı ki, mali ve ekonomik uzmanlardan veya sivil toplum örgütleri temsilcilerinden yoksun bu oluşumdan pek fazla bir şey de beklememek gerekir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.