Hiçbir makamın yasaları uygulamama hakkı yoktur -2-

Yayın Tarihi: 01/07/12 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Konu hakkındaki görüş ve yasal dayanakları açıklamaya başlamış olduğum geçen haftaki yazımda özellikle bazı belediyeler çeşitli kamu kurum ve kuruluşları tarafından işveren ve/veya vergi sorumlusu sıfatıyla çalışanların ücretlerinden kesmiş oldukları ve sosyal güvenlik fonları ile Vergi Dairesine ödenmesi gereken kamu niteliğindeki borçlarını yıllardan beri ödememelerine rağmen ilgili Dairelerin bu devlet alacaklarını (kamu alacaklarını) tahsil etme yönünde hiçbir işlem başlatmamış olmalarının yaratmış olduğu sosyal huzursuzlukları finansal kayıpların etkilerini belirtmeye çalışmıştım.

Bu konuya bugünkü yazımda da devam etmeye ve 48/1977 sayılı Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Yasası'nın tahsilattan sorumlu Dairelere tanımış olduğu "zorla tahsil" kuralları ile diğer yasalardaki ilgili kurallar hakkında açıklamalar yapmaya devam etmek suretiyle politik rant uğruna ve/veya beceriksizlik nedeniyle KKTC'nin bugünkü sosyo-ekonomik çıkmazına nasıl neden olunduğunu belirtmeye çalışacağım.

Bahse konu Yasa, tahsil edilemeyen kamu alacaklarının zorla tahsil ilkelerine ilişkin çeşitli kuralları ve bu kurallara verilecek ceza hapislik kurallarını düzenlenmektedir. Daha da önemli bir kural ise adı edilen yasada "Takibatın Durdurulamayacağı" yanbaşlığı ile düzenlenmiş olan 45'inci maddede yer almıştır. Bu madde kuralları aşağıdadır.

"45. Yargı organınca verilen tecil kararı dışında bir kamu alacağını zamanında ödemeyen vergi borçlusuna Ödeme Emri gönderildikten sonra hiçbir makam, yazılı dahi olsa takibatı durdurmak için yetkili kamu görevlisi kişilere emir veremez. Takibat ancak borcun tamamen ödenmesi ile durdurulur.

Aksi hareket eden kamu görevlileri görevini kötüye kullanmış olur ve Ceza Yasasının ilgili maddesi gereğince hadiseye muttali olan kamu görevlileri durumu Başsavcılık Dairesine ihbar etme zorundadır. Bu ihbar üzerine Başsavcılık tarafından soruşturma ve takibat için gereken yapılır."

Yukarıdaki kurallardan da anlaşılacağı gibi önemli olan birer kamu alacağı olan elektrik ve su borcunu ödemeyenlere bu hizmetleri kesme önlemi yerine veya ek bir önlem olarak ilgili borçluya sözkonusu yasa uyarınca ödeme emri gönderilmesi suretiyle zorla tahsil işlemlerinin başlatılması için ilgili Yasa'ya istinaden mahkemeye başvurmaktır. Keza, ayni Yasa kuralları işverenler tarafından çalışanlardan yapılan sosyal sigorta, sosyal güvenlik ve vergi kesintileri için de geçerlidir. Bu kapsamda yapılan hukuki işlemler tahakkuk etmiş olan kamu alacakları oldukları için "kullandım-kullanamadım" veya "kazandım-kazanamadım" gerekçelerine bakılmaksızın ödemelerin yapılması mahkemeler tarafından belli bir sürede karara bağlanır. Şayet, bazı kurumların yasalarında malvarlıklarına haciz konmamasına ilişkin özel kural olmuş olsa dahi bunların bazı gelirlerine veya üçüncü şahıslardan olan alacaklarına haciz konmamasına ilişkin kural mevcut değildir. Dolayısıyla, adı edilen Yasa'nın 26. maddesine istinaden bu kuralın uygulanmasına engel yoktur.

Benzeri uygulama yöntemleri sosyal sigorta, ihtiyat sandığı ve vergi alacakları için de geçerlidir. Diğer bir anlatımla, bazı Belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarının vergi sorumlusu sıfatıyla çalışanların ücretlerinden ve diğer ödemelerden kestikleri sosyal güvence primleri ile katkı paylarını ve gelir vergisi miktarlarının tahsilâtı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Yasası'nın ilgili kuralları uyarınca pratik ve süratle gerçekleştirilebilir. Ayni kurallar kamu kurum ve kuruluşlarından elektrik, su ve benzeri hizmet alan ve bu hizmet bedellerini ödemeyenler hakkında da uygulanabileceğini ilgililerin ve yetkililerin bilmeleri gerekir. Bunu bilmemek ise mazeret değildir.

Yasaların öngördüğü sorumluluklara dayanarak vergi sorumlularının yaptıkları ödemelerden devlet adına yaptıkları kesintileri hiç kimsenin veya kurumun finansal kaynak olarak kullanma hakkı yoktur. Bu kural sadece özel sektör işletmelerine münhasır olmayıp tüm kamu kurum ve kuruluşlarını da kapsamaktadır. Bu kurumların yasalar karşısında herhangi bir ayrıcalıkları, muafiyetleri veya istisnaları yoktur. Belediyeler Yasası'nın 31(2). maddesinin Belediyelere tanıdığı haciz istisnasının kapsamı da daraltılmalıdır. Aksi takdirde bu madde arkasına sığınan belediyeler her zaman hükümetlerin baş ağrısı olamaya devam edecektir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım sözkonusu yasa kurallarına ilaveten ayni konuya ilişkin aşağıdaki mevzuatta da etkin kurallar vardır.

(a) 24/1982 sayılı Gelir Vergisi Yasasında 6'cı madde;

(b) 27/1977 sayılı Vergi Usulü Yasasında 12'inci madde;

(c) 16/1976 sayılı Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasasında 90(3) madde;

(d) 73/2007 sayılı Sosyal Güvenlik Yasasında 28/8 ve madde 30 maddeler.

Özetle, başta 48/1977 sayılı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Yasası olmak üzere bu Yasa, devlete vergi, resim, harç, kira, Sosyal Sigorta, İhtiyat Sandığı, elektrik, su ve benzeri kamu alacaklarının tahsil edilmesi kurallarını düzenlemiştir. Sözkonusu tahsilât yetkilerine rağmen ilgili "Alacaklı Kamu İdaresi'nin" Tahsilâttan Sorumlu Dairesi tarafından uygulanmasından kaçınılması dolayısıyla kamu alacağını tahsil edememenin hiçbir gerekçesi olamaz. Keza, teknoloji ve iletişimin en yaygın olduğu günümüzde bu küçücük ülkemizde 37,000 adet motorlu aracın seyrüsefer harçlarının tahsil edilememesinin şikâyetini kabul etmek mümkün değildir.

Tekrar ediyor ve bir kez daha vurgulamak istiyorum. Herkes yasalar önünde eşittir ve yürürlükteki yasalar her türlü kamu alacağının tahsili konusunda hiç kimseye ayrıcalık tanımamaktadır. Önemli olan hükümet edenlerin bu ülkeye ve geleceğine karşı duydukları düşüncelerdir. Ülkelerini sevenler ve geleceğinin daha iyi olmasına inananlar yasaların öngördüğü yükümlülükleri ve sorumlulukları yerine getirmek ve hamasetle uğraşmamaları gerekmemektedir.

Ayrıca, sosyal güvenlik fonları ve vergi yasaları uyarınca çalışanlara yapılan ücret ve benzeri ödemelerden devlet adına kesinti yapmaları için sorumlu tutulanlar bu sorumluluklarını yerine getirmeyenler dolaylı olarak "emaneti suiistimal etme" ve/veya "emaneti zimmete geçirme" suçu da işlemektedirler. Diğer bir anlatımla, yasaların bu kurum ve kuruluşlara devlet adına tahsilât yapma amacıyla verilen yetkileri kullanarak yapmış oldukları kesintileri başka amaçlarda finansal kaynak olarak kullanmakla suç işlemektedirler. Bunlara bu olanağı tanıyan ilgililer ve yetkililer de bu suça ortak olmaktadırlar.

Politik gelecek uğruna kamu alacaklarının zamanında tahsil edilmesi yönüne gitmemenin hesabı acaba ne zaman sorulacaktır? Yoksa kalkınmış olan! KKTC ekonomisi nedeniyle bu alacakların tahsilâtına gerek kalmamış mı? Hükümet edenlerin ve bazı kurum ve kuruluşları yönetenlerin bu anlayışları değişmedikçe KKTC'de sosyo-ekonomik kalkınmadan söz etmek komedi olmaktan ileri gidemez ve hiç kimse bu duruma neden olanlara güvenemez. Ne demiş atalarımız, "VATANINI EN ÇOK SEVEN, İŞİNİ EN İYİ YAPANDIR". Acaba bizi yönetenler işlerini en iyi şekilde yapıyorlar mı?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.