Kamuda zimmete para geçirmeye devam (1)

Yayın Tarihi: 08/10/12 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Yıllardan beri kamu hizmetlerinin kötüleşen durumu hakkında görsel ve yazılı basında ve özellikle iç denetim (internal audit) ve denetim tekniklerinin önemi (importance of auditing techniques) hususlarında birçok eleştiri ve önerilerde bulundum.

Neredeyse her ay basın bültenlerinde çeşitli yasadışı olaylara ilaveten "zimmete para geçirme" ile ilgili haberler yeralmaktadır. Sağolsun, basınımız nezaket veya etik davranma düşüncesinden mi ne bir suçu veya suça teşebbüsü çok nazik kelimeler kullanarak halkı haberdar etmeye çalışmaktadır. Örneğin, "sirkat etme", "zimmete para geçirme", "haksız menfaat elde etme" gibi tanımlamaların halk lisanında en basit ve net ifadesi "çalmadır" yani "hırsızlıktır". Dolayısıyla ister kamunun isterse özel sektörün paralarını, malvarlıklarını ve diğer kaynaklarını çalmak veya haksız kullanıma alma fiilinin en basit ifadesi "hırsızlıktır".

Bugün tüm demokratik ülkelerin kamusal hizmetlerin yürütülmesinde önemli yer tutan unsur denetimdir. Denetimle ilgili önlemler ve düzenlemeler yapılırken çok dikkatli ve etkin olunmasına azami özen gösterilmelidir. Maalesef bu önlemlerin hiçbirinin KKTC'de alınmış olduğunu söylemek mümkün değildir. Şayet bu olmuş olsa idi amirleri tarafından para tahsilâtı ile görevlendirilen kişilerin büyük miktarlarda para hırsızlığı yapmaları mümkün olamazdı; yani vatandaşlarımızın dişinden, tırnağından kesip vergi, resim, harç ve ceza olarak devlete ödedikleri paraları çalmazlardı.

Peki, devletin alacağını tahsil eden, kamunun parasını, malvarlığını korumak ve en verimli şekilde kullanılmasından sorumlu makam olan Maliye Bakanı ve diğer hükümet yetkilileri hergün çeşitli devlet kurumlarında ve özellikle Maliye Bakanlığına bağlı Vergi Dairesinde artan para hırsızlıkları için ne önlemler almıştır? İş işten geçtikten sonra olayı Maliye Teftiş Kuruluna veya benzeri kurumlara havale edip durumu polise ve adli mercilere iletmek yeterli değildir. Bu hırsızlıklara olanak yaratılmaması veya denetlenmesi için gerekli önlemleri almayanların hiç mi suçu yoktur?

Son günlerde basında yeralan haberlere göre Gelir ve Vergi Dairesinin Polis, Trafik Müdürlüğü'nün Girne Şubelerinde meydana gelen ve bu yönetim anlayışı sürdüğü sürece devlet kasasından daha birçok para hırsızlıkları meydana gelecektir. Nitekim, bu gibi olayların son birkaç yıldan beri devletin çeşitli kurumlarında hızla artış gösterdiğini gözlemlemekteyiz.

Gelmiş geçmiş hükümetlerin siyasi rant v.s. çıkarlar uğruna neden olduğu kamusal laçkalık dolayısıyla devletin taşınır ve taşınmaz malvarlığı yolunacak tavuğa dönüştürülmüştür. Öteyandan, artan bu hırsızlık olayları KKTC ekonomisinin gerilemiş olduğunun diğer göstergesidir. Bir düşünün… zaten gereksiz ve lüks harcamalar dolayısıyla sürekli açık veren devlet bütçesinden para çalmak suretiyle bu kara deliklerin artmasının sonuçları nereye varacaktır?

Sn. Maliye Bakanı ve diğer hükümet yetkilileri sürekli bütçe disiplininin sağlandığından ve ekonominin kayıt altına alınmaya başlandığından bahsetmektedir. Bütçe disiplini sadece zorunlu giderleri kısma, mal ve hizmet alımlarının bedelini aylarca ödememe veya "bugün git yarın gel" diyerekten üreticilerin ve işletmelerin devletten alacaklarını erteleme değildir. Bütçe disiplini uygulaması içinde en önemli unsur etkin denetim önlemlerinin alınması suretiyle devletin parasına ve malına sahip çıkmaktır. Genel anlamda denetim adalet ve disiplindir. Disiplin ise gelişme, hesap verebilirlik ve malvarlığının korunmasını sağlamak suretiyle kalkınma ve gelişme demektir.

Bir gazetecinin dediği gibi sadece KKTC'nin kara ve deniz sınırları kalbura dönmüş değil, devletin ve kurumlarının kasaları da tedbirsizlikler dolayısıyla kalbura dönmüştür. Özellikle son yıllarda zimmete para geçirme olarak tanımlanan ancak halk tabiri ile devletin parasının çalınmasına ilişkin fiiller bir denetim sonucu ortaya çıkamamaktadır. Bu olaylar "rastgele", "şans eseri" veya "bir kaza" olarak tanımlanan nedenler sonucu ortaya çıkmaktadır ki bu hususta üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Ya rastgele, şans eseri veya kazaen ortaya çıkmamış olanlar varsa buna ne demeli? Bu gibi fiillerin olmadığından nasıl emin olunmalı?

Devletin, Maliye Teftiş Kurulu, Başkanlık Denetleme Kurulu ve Sayıştaylık gibi denetim kurumları vardır. Bu kurumlar yetki ve personel bakımından güçlendirilmeli ve sadece devlet daireleri değil, yerel kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşları da sürekli denetim şemsiyesi altına alınmalıdır. Hatta, acil önlem olarak bahse konu kurum personelinden en az birer-ikişer denetçinin özellikle para ile uğraşan kurumlarda günlük denetim yapmaları için görevlendirilmelidir. Bu uygulamanın 1974 öncesi bazı dairelerde ve kurumlarda uygulandığını çok iyi hatırlıyorum.

Bu tür uygulamaya "dâhili denetim" (internal audit) denir ve denetimle ilgili görevliler her türlü yetki ile donatılmak suretiyle sadece ilgili kurumun en yüksek makamına karşı sorumlu tutulur. Bu konuda en uygun yöntem hükümetin "dâhili denetim" konularında ihtisaslaşmış bir kurumu veya sürekli olacak bir sistem hayata geçirmek için yasal düzenleme yapması ve gerekirse Maliye Teftiş Kurulu ve/veya Başbakanlık Denetleme Kurulu Yasası da ele alınarak tek çatı altında daha bağımsız olacak şekilde yeni bir yapılandırma yönüne gidilmelidir.

Gelelim başka önemli bir konuya. Geçici işçi statüsünde istihdam edilen ve hiçbir bilgi ve yeteneği ölçülmeyen kişilere özellikle mali ve parasal konularda görev yapma yetkisinin verilmesi yasalara aykırıdır. Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından atanmamış görev ve sorumlulukları saptanmış kadrolu personel statüsündeki kişiler haricindekilere para tahsilât yetkisi verilmesinin esas sorumlusu bu kişilere bu yetkiyi verenlerdir ve onlardan da hesap sorulmalıdır.

Hesap sorulacak diğer kişi ve makamlar ise devletin para ve malvarlığının korunması ile ilgili gerekli güvenlik önlemlerini zamanında gerektiği gibi etkin şekilde almayan, ihmal eden, mevcut önlemleri güçlendireceği yerde onları daha da suiistimale açık olacak şekilde devamını sağlayanlardır. Sadece çalanlar mı suçludur? Onlara bu olanağı veya olanakları yaratanlar veya yaratılmasında göz yumanların hiç mi suçu yoktur?

Demokratik ülkelerin bu konudaki uygulamalarından bir örnek verecek olursam, bazı hırsızlık davalarında Mahkemeler sadece hırsızlık yapanları değil, evinin veya işyerinin güvenlik önlemlerini gerektiği gibi almayan, yani kapısını, penceresini, kasasını iyice kilitlemeyen mal sahiplerini de hırsızlığı tahrik etmesine neden oluşturdukları gerekçesiyle cezaya çarptırılmaktadır.

Üzerinde durulması gereken diğer önemli bir husus ise devletten mal ve para çalanların yargı karşısına çıkarılmasındaki gecikme durumlarıdır. Savcılık ve mahkemeler özellikle ve öncellikle bu konulardaki davaları ele almalı ve erken sonuca kavuşturmalıdır.

Elde etmiş olduğum bilgilere göre bundan yaklaşık bir yıl önce Gelir ve Vergi Dairesi Gazimağusa şubesinden zimmetine para geçiren, yani para çalan kişinin açığa alınma süresi dolduğu ancak mahkeme davayı henüz karara bağlamadığı için devletten maaşını tam olarak almaya başlamış olduğunu, fakat henüz göreve başlamadığını öğrenmiş bulunmaktayım. Herhalde bu kişi yakında görevine de başlar!! Belki de daha yetkili bir göreve de atanır!!

Geçmiş yazılarımda ve çeşitli nedenlerle görsel medyada belirtmiş olduğum görüş ve önerilerimin özetini bir kez daha KKTC'ni yönetenlerin bilgisine ve kamuoyunun takdirine sunmayı uygun gördüm.

Kıbrıs'ın maliye yönetimine baktığımız zaman 1980'li yılların sonuna kadar zimmete para geçirme olayları hiç denecek kadar az olmuştur. Neden bu böyle olmuştur? Çünkü çok dar olanaklara rağmen, o zamanki devlet yönetimi ile kamu kurum ve kuruluşlarının üst kademe yöneticileri idari ve mali konularda iç denetim gereklerine büyük önem göstermek suretiyle yöntem ve yönetimlerini buna göre geliştirmiş, çalışanların görev ve sorumluluklarını suiistimal etmelerine veya yasal olmayan yollardan zimmetlerine para geçirmelerine, yani devletin mal ve hizmetlerinin çalınmasına olanak vermemiştirler. Bu gibi yolsuzlukların ve hırsızlıkların önlenmesinde diğer etkili bir husus ise bu eylemleri yapanlara zamanında taviz verilmemesi ve görevden azil dâhil çeşitli yöntemlerle en ağır ceza uygulamaları büyük katkı sağlamıştır.

Özetle, hiçbir neden yolsuzluk ve hırsızlık yapmak için gerekçe oluşturmadığı gibi hiçbir neden de yolsuzlukların ve hırsızlıkların önlenmesine yönelik gerekli önlemlerin alınmaması için gerekçe oluşturmaz.

(DEVAMI GELECEK HAFTA)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.