Yatırılmayan vergiler ne olacak? (2)

Yayın Tarihi: 26/11/12 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Yukarıdaki başlık altında Belediyelerin yatırmadıkları vergiler ile ilgili geçen hafta açıklamaya başladığım yazımda LTB Başkanı ile yetkililerinin ve Yerel Yönetimlerden sorumlu İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı ile ilgili Müdürlüğün seyirci kalması nedeniyle yürürlükteki yasaları dikkate almadan, sırf siyasal popülizm ve sair çıkarlar uğruna ayaklarını yorganına göre uzatmayıp ayaklarını yorganın dışına çıkarmasına neden olduklarını belirtmiş, bundan dolayı da LTB iflasa sürüklenerek Lefkoşa halkı çöplerle yaşamaya mahkum edilmiştir. Bu durumun çözümü için hükümet hiçbir etkin önlem alma yönüne gitmediği gibi BES ile de bir anlaşma yönüne gitmemiş olması hükümetin pasifliğini ve ciddiyetsizliğini bir kez daha kanıtlamıştır.

Ayrıca, çalışanlara anayasal haklarının verilmesini sağlayamayan bir hükümetin grev yapanları cezalandırma hakkının olmadığını belirtmiş ve bu anayasal zorunluluklardan bir tanesinin çalışanların maaş ve ücretlerinden vergi kesintilerinin Vergi Dairesine yatırılmamasının da sosyal güvenlik kesintilerinde olduğu gibi ödenmemesinin bir kamusal suç (Emanetçi Tarafından Hırsızlık) teşkil ettiğini belirterek BES yetkililerinin kesilen ancak yatırılmayan vergilerin de ödenmesi konusunda talepte bulunmalarının gerektiğini, Kamu Alacakları Tahsili Usul, Gelir Vergisi ve Kamu Görevlileri yasalarındaki kurallarına atıfta bulunarak bu konunun ciddiyetini açıklamaya çalıştıktan sonra görev ve sorumluluklarını ihmal eden veya pasif kalmak suretiyle görevini kötüye kullanan veya kullanılmasına göz yuman kamu görevlileri ile bunlara bu konuda neden görevlerini yapmadıkları hakkında hesap sormayan ilgili Bakanlar hakkında da yasal işlem başlatılması gereğini vurgulamıştım.

Her ne hal ise KKTC vatandaşları ve yöneticileri olarak kafamız kayaya çarpmadan veya işler dibe vurmadan hiç birşey yapmayız ve hiçbir önlem almayız. Nedeni ise çok basit; çünkü herşey popülizme, çıkara ve "Allah kerim" ilkesi gibi kaderciliğe bağlı bir yönetim anlayışının KKTC'de halen egemen olmasıdır.

Öteyandan, Belediyelerin yıllık bütçeleri Bakanlar Kurulu'nun onayına tabi tutulması yasa gereğidir. Bunun temel amacı yerel kuruluş statüsünde olan Belediyelerin mali faaliyetlerini izlemek ve sağlanan gelir kaynaklarının bütçe amaçları doğrultusunda gerektiği gibi kullanıldığını denetleyebilmektir. Belediyelerin kendi yasalarına göre "özerk statülerinin" bulunması Sayıştaylık dışında herhangi bir denetime tabi tutulmayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, Sosyal Güvenlik Kurumlarının müfettişleri, Vergi Dairesi inceleme memurları, Başbakanlık Denetleme Kurumu ve Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu elemanları da herhangi bir konuda Belediyelerde denetim yapma hakkına yasalarla yetkili kılınmışlardır.

Ayrıca, yerel yönetimlerin özellikle bütçesel faaliyetlerini izleme, değerlendirme ve denetim amaçları bakımından hükümet adına İçişlerine ve Yerel Yönetimler Bakanlığına yetki verilmiş olduğundan bu Bakanlık bünyesinde bir de Yerel Yönetimler Müdürlüğü kurulmuş olup bu kurum bir müdür yönetiminde yıllardan beri görev ifa etmekte!! veya etmesi gerekmektedir.

Soruyorum, ve yetkililerden cevap bekliyorum. Yerel yönetimlerden sorumlu müdürün ve kadrosunun görev ve yetkileri nedir? Bugüne kadar hangi Belediyelerde ne gibi denetimler yapmış? Bulguları hakkında ne gibi önlemler almıştır? Şayet birçok Belediyenin özellikle de mali konulardaki çıkmazları ile ilgili herhangi bir önlem alma yönüne gidilmemişse Yerel Yönetimler Müdürü kadrosuna gerek var mı? Bu makam ve kadrosuna maaş v.s. harcamalar için halkın ödediği vergilerinden Devlet neden harcama yapılsın? Kamu hizmeti görevlerindeki yeteneksizlik, beceriksizlik ve siyasi popülizmin neden olduğu toplumsal mali ve manevi kayıpları neden halk ödesin?

Yasa Gücünde Kararnameler yayımlamak KKTC'de artık moda haline getirilerek bir tür "mali günahlardan arınma" yöntemi olmuştur. Yasa Gücünde Kararname yayımlamanın KKTC'deki anlamı şudur. Hükümet olarak geçmişte yapılan vahim hatalar dolayısıyla ülkede bozulan sosyo-ekonomik durum suçlularının kendileri olduğunu kabul etmelerinin en açık göstergesi yasa gücünde kararname yayımlama enflasyonudur. Hal bu olunca da suçu işleyenlerin hesap vermeleri gündeme mutlaka gelmelidir. Hükümet edenlerin ve yetkililerin işledikleri suçlar şayet yapanların yanına kalırsa Kıbrıs Türkü daha çok Yasa Gücünde Kararname ile karşı karşıya kalacaktır.

16 Ekim 2012 tarihinde yayımlanan Yasa Gücünde Kararname ile LTB çalışanlarının maaş veya ücretlerinden yatırılmayan Sosyal Sigortalar ve Sosyal Güvenlik katkı payları ile İhtiyat Sandığı Fonlarının geriye dönük olan milyonlarca TL karşılığı prim ve katkı paylarının ödenmesi Sosyal Sigorta ve Sosyal Güvenlik uygulamaları sekiz yıl, İhtiyat Sandığı uygulaması ise onbeş yıl süreye bağlanmıştır. Diğer bir anlatımla, bahse konu Sosyal Güvenlik Fonlarının bütçelerindeki mali kaynak sıkıntıları daha yıllarca devam edecek, dolayısıyla devlet de bu fonlara kaynak sağlamak için resim ve harçları artırmaya devam edecektir. Bunun diğer bir anlamı ise, ülkede ekonomik istikrar ve fiyat ucuzlaması beklenirken devlet dolaylı ve dolaysız vergiler ile resim ve harçlara "okkalı zamlar" yapmaya devam edecektir.

Yasalara ve ekonomik akla paralel olarak hareket etme gerekliliği başta hükümetler olmak üzere tüm mal ve hizmet üretici sektörlerinin ve halkın en başta gelen görevidir. Görev ve sorumluluklarını gerektiği gibi yerine getirmeyenleri adli mercilere havale edecekleri yerde hak arayanları tehdit etmek veya mağdur olanları gelişi güzel devlet kadrolarına geçici olarak aktarma yönünde teklifte bulunmak devlet adamlığı ile bağdaşmaz.

Geçici önlemlerle devlet yönetmeye devam etmenin zamanı çoktan geçmiştir. Zaten, ekonomik akla ve gerçeklere dayalı somut hiçbir sosyo-ekonomik planı, projesi ve stratejisi olmayan bir hükümetin bir de Yasa Gücünde Kararnameler ve/veya geçici işçi istihdamları ile ülkeyi yönetmeye çalışması ülkemizin hayrına ve geleceğine olumlu katkı yapması mümkün değildir.

LTB'nin ve diğer bazı Belediye çalışanlarının maaş veya ücretlerinden kesmiş oldukları ancak sosyal güvenlik ve vergi miktarlarını ilgili Dairelere yıllardır ödememelerinin bir suç olduğu aşikardır. Bu ülkeyi yönetenlere sormak istiyorum; her gün yerel gazetelerimizde okumaya alıştığımız Polis Bültenlerinde konu edilen ve bir örneği aşağıda verilen "Emanetçi Tarafından Hırsızlık" başlıklı haber ile yukarıda belirtmiş olduğum eylemler arasında ne fark vardır?

" Emanetçi Tarafından Hırsızlık

2012 yılı Temmuz ayı içerisinde Gazimağusa'da meydana gelen olayda H.Ö'nün (E-41), ikamet etmekte olduğu apartmana ait koridor ve asansör elektriğinin faturasını ödeyeceğini söyleyerek aynı apartmanda sakin Süleyman Mustafa'dan 100 Sterlin ve Mustafa Kayar'dan 150 TL para alıp elektrik faturasını ödemeyerek almış olduğu paraları çaldığı tespit edildi.

H.Ö. tutuklandı."


Vatandaşa, esnafa, zanaatkâra, çiftçiye ve işletmelere uygulanan yaptırımlar kamu kurum ve kuruluşlarının başkalarına ve bunların üst kademe yöneticileri ile buna engel olan siyasilere de aynen uygulanmalıdır. Zaten yasalarda Belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarının diğer şahıs işletmelerinden ve şirketlerden herhangi bir dokunulmazlık özelliği veya ayrıcalığı yoktur. Yasal ödevlerini ve diğer zorunluluklarını gerektiği gibi yerine getirmeyenler için bugüne kadar ne gibi yaptırımlar yapılmıştır? Bildiğim kadarıyla hiç. Hâlbuki bankalarda olduğu gibi denetimsiz ve kurumlarını zarara sokan kişilerin neden oldukları zarar ve kayıplar nedeniyle özel mal varlıkları ile sorumlu olmalıdırlar.

Özetle, yasalar tüm kesimlere ayni kapsamda ve ayni şekilde uygulanmadığı sürece bu halk daha birçok mağduriyetler yaşamak durumunda kalacaktır. Bu anlayış ve uygulamalar devam ettiği sürece KKTC'nin sürdürülebilir bir sosyo-ekonomik kalkınmışlığa kavuşması asla mümkün değildir ve olamaz. Nedeni çok açık ve basittir şöyle ki: "ESASI MENFAATE DAYANAN SİSTEM BAŞARILI OLAMAZ"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.