Düz oranlı vergi sistemi tartışılmaya açılmalıdır (2)

Yayın Tarihi: 26/08/13 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Bu yazımın geçen haftaki kısmında yeni kurulacak hükümetin yapması gereken yasal düzenlemeler arasında vergi reformunun da gerekli olduğunu ifade ederek birçok ülkenin de özellikle dolaysız vergi hukukunda "Flat Tax Rate" olarak anılan "Düz Oranlı Vergi" sistemini getirmeleri için çalışmalar yaptıkları ve bazı ekonomistler ile uzmanların bu konuda çeşitli gerekçeler belirterek sistemin yararları hakkında görüşlerimi açıklamaya ve bilgiler vermeye çalışmıştım.

Ancak, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için sözkonusu olan iki vergi tarifesi sisteminin özelliklerini bir kez daha aşağıda özetlemeyi uygun mütalaa ettim.

  • Artan Oranlı Vergi (Progressive Tax Rates) Sistemi, vergi matrahındaki artma veya azalmaya bağlı olarak vergi oranının da ayni doğrultuda artmasını veya azalmasını öngörmektedir. Vergi matrahı yükseldiğinde, "Efektif Ortalama Vergi Oranı (Effective Avarage Tax Rate)" yani toplam matrah üzerinden hesaplanan vergi de artıyor ise vergiye tabi gelirin vergilendirilmesinde uygulanan yöntem "Artan Oranlı Vergi" sistemi demektir. Bu sistemi düzenleyen mevzuata Vergi Cetveli veya Vergi Tarifesi (Tax Schedule) denir. Diğer bir anlatımla, Vergi Tarifesi, ödenecek vergi tutarının belirlenmesi için vergi matrahına uygulanan oran ölçüleri olarak tanımlanabilir. Ayni durumdaki yükümlülerin farklı vergi yükü altında kalmamaları veya farklı durumdaki yükümlülerin ayni vergi yükü altında bırakılmaması yönündeki düşünce ve görüşler Vergi Tarifelerinin önemini artırmıştır.

Vergi Tarifeleri "Artan Oranlı", "Düz Oranlı" ve "Azalan Oranlı" olmak üzere üç sistemden oluşmaktadır. Bugünkü yazımda özellikle Düz Oranlı Vergi Tarifesi sistemi üzerinde duracağım. Artan Oranlı Vergi Tarifelerinde en düşük oran ile en yüksek oran arasındaki fark "Vergi Yükseklik Farkı" olarak tanımlanmıştır. En düşük matrah ile en yüksek verginin uygulandığı matrah arasındaki fark ise "Vergi Uzunluk Farkı" olarak tanımlanır.


  • Düz oranlı, yani "Eşit Oranlı" veya "Tek Oranlı Vergi" (Flat Tax Rate) olarak tanımlanan bu sistemde, matrah miktarına bakılmaksızın vergi oranının ayni kalması suretiyle verginin eşit hesaplanmasını öngörmektedir. Sözkonusu sistemde matrah miktarı ne olursa olsun marjinal birimin vergi sonrası yarattığı faydanın ayni kalması esasına dayanır. Bu sistemin temel esası eşit oranlı fedakârlık görüşünün bir yansımasıdır.


Bazı kişilerin "Düz Oranlı Vergi" sistemine yönelik en önemli eleştirisi adaletsiz olduğu yönündedir. Bunun nedeni, gelir miktarı ne olursa olsun kişilerin ayni oranda vergilendirilmesini öngörmüş olmasıdır. Yani matraha uygulanan vergi yükü oranı aynidir. Hâlbuki yüksek gelirli bir kişinin gelirinin bir parasal biriminin faydası, düşük gelirli bir kişinin gelirinin bir biriminin marjinal faydasından daha düşük olduğu ve bu nedenle vergi sonrası düşük gelir sahibinin katlandığı fedakârlığın daha yüksek olduğu savunulmaktadır. Ancak, bu durumda gelirin marjinal faydasının nasıl ölçülebileceği ve "fayda" kavramının sübjektif olması da ayrı bir tartışma konusunu oluşturur.

Diğer önemli bir husus ise yasalar önünde gerçek ve tüzel kişilerin, birkaç özellikli durum dışında, hukuksal bakımdan ayni haklara sahip oldukları dikkate alındığında ve özellikle vergiye tabi gelirlerinin ayni mevzuat ile ayni esas ve kıstaslar kapsamında hesaplandığı gözönünde bulundurulduğunda şirketler ile diğer kurumlara uygulanan düz vergi oranı sistemi neden gerçek kişilerin vergilendirilmesinde de uygulanmasın? Kanımca, bu uygulama ile sektörler arası eşitlik büyük ölçüde sağlamış olacaktır. Ayrıca, bu sistem uygulandığı zaman, vergiden kaçınma amacıyla ekonomiye hiçbir yararı olmayan birçok özel limited şirket veya ortaklık tescillerine de gerek duyulmayacak veya vergi kaybı oluşumuna yol açacak çeşitli yöntemlere başvurmaya, yani vergiden kaçınmaya (tax avoidance) gerek kalmayacaktır.

KKTC vergi hukukumuzu gelir, servet, tüketim ve bir tür vergi olarak öngörülen fonlardan oluşmaktadır. Şöyle ki, gelir üzerinden alınan vergiler (Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi), servet üzerinden alınan vergiler, (Taşınmaz Mal Vergisi, Veraset Vergisi), tüketim üzerinden alınan vergiler, (KDV, Motorlu Araç Ruhsatları, Banka ve Sigorta İşlemleri Vergisi, Pul Vergisi, Fiyat İstikrar Fonu ile benzerleri) oluşturmaktadır.

Vergi hukukumuzda gerek hükümetin gerekse Belediyelerin v.b. kuruluşların çok çeşitli vergi, fon, harç ve ücret adı altında uyguladığı yükümlülükler vardır. Bu durum vergi yükünün ağırlaşmasına, dolayısıyla mal ve hizmetlerin pahalılaşmasına neden olmaktadır. KKTC'deki vergi oranlarının yüksekliğine ilaveten sosyal güvenlik prim katkı payları da dikkate alındığında KKTC'deki vergi yükü oldukça ağırdır. Bu yük özellikle bodrolu ücretliler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ağır vergi yükü vergi kaçakçılığına, vergiden kaçınma fiillerine ve dolayısıyla kayıtdışı ekonomiye neden olmaktadır. Ayrıca, ağır vergi yükü tasarrufları, yatırımları ve çalışma arzusunu da olumsuz yönde etkiler.

Öteyandan, Anayasamızın 75(3). maddesi yasaların öngörmüş olduğu "yukarı ve aşağı sınırlar içinde kalma ölçü ve ilkelere uygun olmak koşuluyla" mali konularda Tüzük veya Tüzük değişikliği yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği kuralını öngörmüştür. Ancak, uygulamada gördüğüm kadarıyla siyasal iktidarların bazı vergi, resim ve harç oranlarına ilişkin yasal sınırlarını vs. kriterlerin bulunup bulunmadığını dikkate almadan, oranları diledikleri zamanlarda ve diledikleri miktarlarda artırabilmekte, öteyandan siyasi rant uğruna bazı kesimlere muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin çeşitli düzenlemeler yapma yönüne gitmeleridir.

Mevcut vergi hukukumuz, sistemimiz ve özellikle uygulanmasına ilişkin kurallar güncelliğini büyük ölçüde kaybettiği için ülkemizin Vergi İdaresinin fonksiyonlarında da önemli sorunların meydana gelmesine neden olmaktadır. Bunun da başlıca nedeni yine politik rant elde etmek amacı ile kamu yönetimindeki hantallık, işbilmezlik ve tabiri caiz ise yozlaşmadır. Diğer nedenleri ise bürokratik işlemlerin çokluğu, insan kaynaklarının kalitesine ve yönetimine önem verilmemesi, etkisizlik, denetimsizlik, ceza ile ödüle hiç önem verilmemesi ve dünyadaki teknolojik gelişmelere rağmen gereksiz bütçe harcamaları yapılırken yıllarca otomasyona hiç yatırım yapılmaması olarak sıralayabiliriz.




Özetle, geçen haftaki yazımda Düz Oranlı Vergi Sistemine ilişkin açıklamış olduğum hususlara ilaveten bazı ek yararları da aşağıda belirtmeyi uygun gördüm.

  1. Bu sistem, gerek Vergi İdaresi gerekse vergi yükümlüleri açısından ortaya çıkan uygulama maliyetlerini (donanım, personel, işlem maliyetleri v.s.) azaltmaktadır. Yönetsel maliyetlerin azalması, devlet tarafından maliyet tasarrufu bakımından dolaylı olarak bütçesel bakımdan daha fazla mali kaynak yaratılması anlamına gelmektedir. Kanımca vergi yükümlüleri açısından bakıldığında ise vergiye ilişkin uygulama maliyetlerinin azalması sonucu kullanılabilir gelirin (gelirin marjinal faydası) artması demek olduğundan vergi maliyetlerinin azalması dolayısıyla artan tasarrufların yatırımlara yönlendirilmesine dolaylı olarak teşvik etmektedir.

  2. Sözkonusu vergi sisteminde ilke olarak istisnalara ve muafiyetlere yer verilmemesi, bu sistemin herkes tarafından daha kolay uygulayabileceği düzeyde basit ve anlaşılır hale geldiğinden vergi hesaplamasına ilişkin vergi mevzuatı ile vergi bürokrasisi de büyük ölçüde azalmış olmaktadır.

  3. Bu sistem, vergi adaleti bakımından da uygun bir sistemdir. "Yatay Adalet" ve "Dikey Adalet" olarak tanımlanan genel adalet ve/veya eşitlik ilkelerine uygun bir vergidir. Bazı görüşlerin aksine düz oranlı vergi adil bir vergidir (1). Diğer bir anlatımla, bu sistemin herkese hiçbir ayrım gözetmeksizin, hiçbir ayrıcalık ve özel imtiyazlar tanınmaksızın eşit olarak uygulanması bu görüşü destekleyen en önemli unsurdur.

Yukarıda belirtmiş olduğum hususlar ve birçok sorunlar ile nedenler her konuda olduğu gibi KKTC vergi hukukunun, sisteminin ve uygulamasının yeniden yapılandırılması için köklü bir vergi reformuna ihtiyaç olduğunu açıkça göstermektedir. Kanımca, bu reform yapılırken "Düz Oranlı Vergi Sisteminin" de gündeme alınması gerek vergiden kaçınma veya kayıtdışı işlemlerle ilgili birçok sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca yapılacak vergi ve diğer reformların başarıya ulaşması için öncelikle "kamu yönetiminin" yeniden yapılandırılması olmazsa olmazlardandır.

Bu nedenle, yeni oluşacak hükümetin bu konuda ülkenin sosyo-ekonomik gerçeklerini dikkate alarak sivil toplum örgütleri temsilcilerinden, akademisyenlerden ve uzmanlardan oluşacak bir ihtisas komitesine çalışma yaptırılması uygun bir yöntem olacağı kanısındayım.

  1. Kaynak: Prof.Dr. C. Can Aktan, 21 Yüzyıl için Radikal Vergi Reform önerisi –Düz Oranlı Vergi, Ankara TOSYOV Yayımları

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.