Mali disiplin kaçınılmazdır (2)

Yayın Tarihi: 23/09/13 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Geçen haftaki yazımda "bütçe disiplini" ile "mali disiplin" arasındaki farkı açıklamış ve bütçe disiplininin dar kapsamlı olduğu, kamu maliyesinin ancak "mali disiplin" olarak tanımlanan ilkeler kapsamında ülkeye yararlar sağlayabileceğini belirtmiştim.

Özellikle siyasi popülizm ve tasarrufa önem verilmemesi nedeniyle mali disipline gerektiği gibi önem verilmemesinin kamu maliyesinde büyük açıkların oluşmasına neden olduğu için gerekli kamu harcamalarının vergilere, fonlara v.s. kamusal gelirlere artış yapılmasını sorunlu hale getirmesi dolayısıyla bu durumu birçok sosyo-ekonomik sakıncaları olduğuna vurgu yapmıştım.

Gerek devlette gerekse belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarında mali disiplinin sağlanabilmesi amacıyla alınması gereken bazı önlemleri özetlerken kanımca iç ve dış denetimlerin sürekli ve etkin şekilde yapılmasının zorunlu olduğuna da vurgu yapmıştım.

Kamu da mali disiplin konusunun zorunluluğuna değinmişken buna ilişkin belirtmiş olduğum görüş ve önerilerimin özel sektör işletmeleri için de geçerli olduğunu belirtmekte yarar görüyorum. Hatta mali disiplinin aile bütçeleri için de geçerli bir ilke olduğunun da gözönünde bulundurulması çok önemlidir. Kurumlaşmamış ve mali disiplini olmayan işletmelerin de piyasada uzun süreli başarılı faaliyetlerde bulunmaları mümkün değildir.

Özetle, mali disiplinsizlik sonucu meydana gelen bütçe açıkları, ek finansman sorununu oluşturmaktadır. Mali disiplinsizlik sonucu meydana gelen finansman ihtiyaçlarını karşılamak için devletler para basma, bazı kamu kaynaklarını satma, uzun vadeli kiralama, borçlanma veya vergilerini artırma yönüne gitme durumunda kalmaktadırlar. KKTC'nin para basma gibi bir durumu yoktur. Bazı kamu kaynaklarının satışı veya kiralanması oldukça sınırlı ve bir defaya mahsus bir işlem olduğu da dikkate alındığında geriye sadece borçlanma ile vergi, resim, harç ve fonları artırma olanağı kalmaktadır.

Borçlanma yöntemi ise Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası'nda öngörülen kısıtlamalara tabi tutulduğu zaman geriye vergi, resim, harç ve fonları artırma ile T.C.'den borçlanma veya yardım alma seçeneği kalmaktadır. Yardım talep etmenin ve alabilmenin de bir sınırı, yöntemi ve etiği vardır ki buna bazı nedenlerle çok dikkat edilmesi gerekir. Bu olanakların dışında KKTC'nin başka kaynaklardan finansman sağlaması ise olanaksızdır.

Bu gerçeklerden hareketle, yeni kurulacak hükümetin kamu reformunu ve mali disiplini sağladıktan sonra ülke gerçeklerini de gözönünde bulundurarak hazırlayacağı ekonomik plan ve programlara dayalı gerçekçi bütçeler ve kayıtdışı ekonomi ile mücadele ile çeşitli yatırım projelerine ilişkin ihtiyaç duyulacak ek finansman kaynaklarının T.C.'den daha süratli sağlayabileceğine inanmaktayım. Aksi takdirde, gerçeklerle bağdaşmayan, plan ve program olmadan T.C.'den para talep edilmesi veya sadece mevcut vergi oranlarını yükseltmek suretiyle finansal ihtiyaçlara çözüm getirme yöntemine başvurulması halinde halkın mevcut alım gücü daha da azalacağından KKTC'nin ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir. Ülkemizin geleceği bakımından yapılması gereken düzenlemeler gerçekleştirilirken bu düzenlemelerin AB normlarında olmasına özen gösterilmesi ve bunlara ilişkin düzenlemelerin gerçekleştirilmesi Kıbrıs müzakerelerinin sonuçlanma tarihine veya sonrasına endekslenmemelidir.

Mali disiplinsizliğe dolaylı olarak yol açan veya bunu teşvik eden diğer önemli bir husus da devlette ve kamu kurum ve kuruluşlarında iç denetim (internal audit) ile dış denetimin olmayışı ve geçmiş hükümetlerin maalesef bu konuya da hiç önem vermemesidir. Hâlbuki KKTC'nin kamusal denetimle ilgili kurumlarına bakıldığı zaman birçok ülkede bulunmadığı kadar denetim kurumlarına sahip olduğunu görmekteyiz. Örneğin, Maliye Teftiş Kurulu, Başbakanlık Denetleme Kurulu ve Sayıştaylık gibi kurumların mevcut olduğunu görmekteyiz. Ancak, her ne hal ise en çok yolsuzlukların, haksız kazanç elde etmelerin ve zimmete para geçirmelerin en yoğun olduğu ülkeler arasında KKTC gelmektedir.

Geçmiş iktidarın yapmış olduğu gibi:

  • Bütçe disiplininden dem vurup sınavsız ve liyakatsız personel istihdam etmek suretiyle bütçedeki kaynakların siyasi rant ve gereksiz amaçlar uğruna harcanması sonucu doktor, polis v.s. zorunlu personel istihdamı için kaynak bırakılmaması,

  • Birçok Bakanlığın oniki aylık döneme ait akaryakıt, izaz-ikram v.b. bütçe tahsisatlarının beş ayda tüketilmesi,

  • T.C. ile imzalanan Ekonomik Protokolde öngörülen ve KKTC olarak uygulanması için taahhüt edilen aylık icraat takvimine (matrise) beş aylık sürede gerektiği gibi uyulmaması,

  • Devlette ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iç denetim (internal audit) ve dış denetimlerle ilgili etkin hiçbir önlemin alınmamış veya kurumlaştırılmamış olması ve denetim hakkında Maliye Teftiş Kurulu'nun, Başbakanlık Denetleme Kurulu'nun ve Sayıştaylık kurumunun gerektiği gibi desteklenmemesi veya görevlendirilmemesi suretiyle pasif durumda tutulması,

  • Lefkoşa Türk Belediyesinin gün ve gün mali batağa doğru gidişini durdurmak için hiçbir önlem alınmaması,

  • KTH Yollarının iflasına neden olanları yargı huzuruna havale etmekten kaçınılması,

  • Sistemsizliğin sistem haline dönüştürülmesine göz yumulması ve bunun siyasi rant amacına dönüştürülmesi,

devlet yönetme ciddiyeti ile bağdaşmadığı gibi ülkenin geleceğine duyulmaya başlanan inançsızlığın da bir göstergesidir. Yukarıda belirtmiş olduğum örnekler mali disiplinsizliğin en somut kanıtlarından bazıları değil mi? Hangi konuda olursa olsun, her disiplinsizliğin veya suçun bir cezası vardır. Bu yapılmazsa disiplinsizliğin veya suçların önüne geçilemez.

Halk dilinde "harvurup harman savurma" tabiri ile ifade edilmek istenen mali disiplinsizlikle ayni anlamdadır. Mali düzensizliğin önlenmesi ancak ciddi önlemlerle gerçekleştirilebilir. Bu disipline uymayanlar, kim olursa olsun gerekli cezalar mutlaka uygulanmalıdır.

Mali disiplinin sağlanması için öncelikle kararlılık gerekir. Her konuda olduğu gibi varlıkların ve işletmelerin de bir yük kaldırma kapasitesi vardır. Bu yük kaldırma kapasitesi aşıldığı zaman o varlığın veya işletmenin ayakta kalabilme ve faaliyete devam edebilme yeteneği kaybolur, çöker veya iflas eder. Örneğin her motorlu aracın ve özellikle yük ve yolcu taşıma araçlarının yasalarla saptanmış yük ve yolcu taşıma sınırları vardır. Bu nedenle de sözkonusu araçların görülebilecek yerlerine "istiap haddi" olarak ifade edilen bir ağırlık veya yolcu miktarı yazılır. "İstiap" kelimesinin anlamı "en çok alabileceği miktar" dır. Bunun amacı trafik mevzuatı uyarınca taşıtlara fazla yük ve yolcu almak suretiyle araçlara zarar veya kazalara sebebiyet verilmesini önlemek ve trafik polislerine denetimlerde kolaylık sağlamaktır.

Şayet bu araçlara "istiap haddini" (kaldırabilme sınırını) aşan yük ve yolcular alınırsa bu araçların normal çalışabilmesi veya hareket edebilmesi için fazla ağırlık miktarının boşaltılması, şayet bu bir işletme ise gereksiz varlıkların elden çıkarılması veya ücret v.s. giderlerle ilgili gerekli tasarruf önlemlerinin alınması gerekir. Hayatta kalabilmek ve hizmetleri gerektiği gibi sürdürebilmek için kişisel mağduriyetleri ile bazı sosyal olumsuzlukların oluşacağı gerçeğine rağmen bazı yolcuların araçtan indirilmesinin uygun bir yöntem olduğu herkes tarafından kabul edilmelidir. Zaten bu yolcular sıraya girip bilet almak suretiyle araçlara binmemişlerdir. Maalesef gelmiş geçmiş hükümetler, belediyeler ve kamu kurum ile kuruluşları iktidarlarını sürdürme ve koltuklarını koruma uğruna kurumlarının gerçek "istiap haddini" aşmak suretiyle kurumsal hizmetlerin çökmesine veya iflasın eşiğine neden olmuşlardır.

Konuya meşhur bir Türk atasözü ile son vereceğim. Ne demiş atalarımız? "Ayağını yorganına göre uzat". Bizim siyasilerimiz ayaklarını değil yorganın dışına yatağın da dışına çıkarmışlardır. Yorganı ve yatağı uzatmak mümkün olmayacağına göre ayakları içeriye çekmeliyiz. Her türlü kamusal hizmet bedellerini ödeyen halkımızın bu hizmetleri gerektiği gibi alamamadaki veya yararlanamamaktaki suçu nedir? Tek suçlu veya suçlular mali disipline önem vermeyen siyasiler ile kamu kuruluşlarını yönetenler ve bu duruma düşülmesine göz yumanlardır.

Temennim, yeni hükümete bağlanan umutları boşa çıkarmamak ve başarının temelini oluşturan "halkın yönetime güven ve adalet duygusunun" en üst düzeye çıkarılması, halkın hayatının kolaylaştırılması için ciddi ve gerçekçi icraatlara başlanmasıdır. Bunların başında da mali disiplin gelmektedir.

NOT: Bu yazıyı, hükümet programı Mecliste okunmadan önce kaleme almıştım. Bu programda mali konulardaki görüş ve önerilerimin yeralmış olduğunu görmek beni sevindirmiştir. Ancak, esas olan bunların uygulanmaya geçirilmesidir. Bu konuların birçoğu geçmiş iktidarın hükümet programlarında da yeralmış olmasına rağmen maalesef kâğıt üzerinde kalmıştır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.