Vergi adaletinin önemi

Yayın Tarihi: 13/01/14 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Vergi İdarelerinin gerçekleştirdikleri vergi uygulamaları aşamasında ayni gelir kaynağına ilişkin vergilendirme işlemlerine tabi tutulan yükümlülerin hiçbir kimseye veya işletmeye herhangi bir ayrıcalık yapılmadığı hususunda rahat olmalarını sağlamak büyük önem taşımaktadır. Vergi İdaresinin tamamen yasalara bağlı esas ve kıstasların tarafsız bir ortam kapsamında gerçekleştirildiği uygulamalarda vergi adaletinin azami düzeyde sağlanmasına yönelik işlemlerin gerçekten sürdürüldüğü inancına toplumun kavuşturulması zorunludur. Bunu da sağlayacak olan yine vergi idaresidir ve onun bağlı olduğu Maliye bakanlığıdır.

Toplum içerisinde bu konuda meydana gelebilecek adaletsiz veya hukuk dışı uygulamalar sonucu yapılan değerlendirmeler vergi bilincinin gelişmesini olumsuz yönde etkilerken, diğer yandan da halkın vergi sistemine ve uygulayıcılara olan güveni de azalmak suretiyle büyük sorunlar yaratmaktadır. Özellikle de KKTC gibi çok küçük ülkelerde bu tür durumlar daha da olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Öteyandan, bir ülkede tahsil edilen vergi, resim, harç ve fonların kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesinde halkın yararına olacak şekilde etkin değerlendirildiği, gereksiz harcamalar yapılmadığı, yani israfa yer verilmediği, mali ve ekonomik kaynakların en verimli şekilde ve titizlikle kullanıldığı konusunda bilgilendirilmeleri ve bundan emin olmalarının sağlanması da hükümetlerin başta gelen sorumluluğudur.

Mali ve ekonomik kaynakların gerektiği gibi etkin kullanılmadığı hususundaki değerlendirmeler ve inanışlar özellikle KKTC'de olduğu gibi vergi verme bilinci yeteri kadar gerçekleşmemiş toplum kesimleri bakımından olumsuz etkiler yaratmakta ve vergi verme alışkanlığı ile vergi kültürünün oluşmasında büyük engeller oluşturmaktadır. Konu hangi bakımdan ele alınırsa alınsın, adaletin vergi uygulamaları ve vergi kaynaklarının hangi kamusal alanlarda kullanıldığına ilişkin bilincin toplumun vergi idaresinin çalışmaları hususunda yükümlüler üzerinde yaratacağı olumlu veya olumsuz etkiler bakımından büyük önem taşır.

Vergi yükümlülerinin vergi uygulamalarıyla ilgili tutum ve davranışlarını belirleyen bir diğer husus ise bu uygulamalara ilişkin pratiklik, basitlik ve bürokratik işlemlerden arınmışlık derecesidir. Büyük bir vergi yükümlü kesiminin vergi idaresi karşısında kendilerini yeterince bilinçli ve güçlü görmemeleri, vergi uygulamalarını yeterince bilmemeleri, yüksek vergi ödemek durumunda kalabilecekleri endişesiyle sıkıntıya düşebilecekleri veya iktidardaki siyasilerden destek almanın yollarına başvurmak gibi nedenlerle kendilerini vergi kapsamından olanaklar ölçüsünde uzak tutma girişimlerine neden oluşturmaktadır.

Bilgisizlik yanında gerek Vergi İdaresi'nin gerekse bazı siyasilerin yanlış tutum ve değerlendirmelerin neticesi olan bu durum, kayıt altına girme endişesine bağlı olarak vergi kaçırma veya vergiden kaçınma şeklinde sonuçlar da yaratabilmektedir. Vergiden veya vergi işlem ve bürokrasisinden, şahsi davranışlara bağlı olarak oluşabilen "çekingenlik" ve "güvensizlik" duygusu olarak da yorumlanan bu durum, vergi ilkeleri ve vergi uygulamaları bakımından bazı sorunların meydana gelmesine neden olabilmektedir. Vergi hukukunun yapısı, sistemi ve özellikleri ile Vergi İdaresinin uygulamaları konusundaki yaklaşımları ve vergi uyuşmazlıklarının çözümleme hızı yükümlülerin vergiye ilişkin ödevlerini yerine getirmede etkili olabilmektedir.

Vergi verme bilincini ve adaletini olumsuz yönde etkileyen bir diğer önemli husus ise bir ülkede yaşanan yüksek enflasyonun yarattığı olumuz etkileridir. Özellikle son üç aydan beri Türk Lirasının döviz karşısında süratle rekor denecek düzeyde değer kaybının neden olduğunu gerçeği ve bunun olumsuz etkisini her geçen gün KKTC'de gösteren bu durum toplumun satın alma gücü düzeyini azaltırken buna bağlı olarak gelir dağılımı da olumsuz yönde etkilenmektedir. Ancak, bu durum KKTC maliyesinin vergi ve fon gelirlerinin de artmasına neden olmaktadır. Bunun başlıca nedeni KKTC ekonomisinin büyük bir kısmının dövizle yapılan ithalatlardan alınan KDV ile vergi ve fonların hesaplanmasında her gün artış gösteren kurların esas alınmasıdır. Diğer bir anlatımla, bu durum özellikle sabit ücretliler ve Türk Lirası gelir elde eden diğer kesimler ile işletmeler bakımından ele alındığında halkın büyük bir kısmının alım gücünün azaldığı, işletmelerin ise sermayelerinin eridiği inkâr edilemez bir gerçektir. Bu durumun bu şekilde devamına tepkisiz kalındığı sürece ekonomi daralmaya devam edecek ve sonunda durağan hale gelecektir ki en büyük sosyo-ekonomik felaket işte o zaman gerçekleşecektir.

Dövizle borçlananların faizlere ilaveten her geçen gün ödeyecekleri kur farkları işletmeleri büyük ölçüde olumsuz etkilerken, döviz esasında fiyatlandırma yapan ve kredili mal ve hizmet satım ile ilgili fatura düzenleyen ancak alacağını piyasadaki olumsuzluklar nedeniyle tahsil edemeyen işletmeler tahsil etmedikleri bu gelirlerinin yürürlükteki vergi mevzuatına istinaden hesaplanacak kur geliri miktarları üzerinden de toplam %23.5 Kurumlar Vergisine tabi olacağının bilinmesinde yarar görüyorum. Hatta, bu kur farklarının KDV kapsamında işleme tabi tutulması gerektiği gerçeği ile elektrik, akaryakıt, gaz ve benzeri temel girdi maliyetlerdeki sürekli fiyat artışları da dikkate alındığında durumun ciddiyeti daha da önem kazanmaktadır. Keza, bu maddelerin tüketicilerin de temel ihtiyacını oluşturduğu düşünülürse bu durumun daha da ciddi bir şekil almaktadır.

Bir yandan devletin enflasyon nedeniyle vergi gelirleri artarken, diğer yandan halkın alım gücü daralmakta, işletmelerin bir kısmı ayakta kalmaları için fiyat artışı yapmak suretiyle satış kapasitelerini daraltma zorunda kalırken bir kısmı da kur farkı gelirleri gibi fiktif gelirler üzerinden ek vergi ödemek durumuna yitilirken diğer yandan halkın alım gücünde meydana gelen azalmalar dolayısıyla işyerlerini kapatmak durumunda kalmaktadır.

Hangi duruma bakarsak bakalım bu konuda hükümete büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bunların başında konu ile ilgili uzmanlardan ve sivil toplum örgütleri ile akademisyenlerden oluşacak bir "ekonomik kriz komitesinin" oluşumunun süratle gerçekleştirilmesi ve bu olumsuz durumu hafifletmek için çözümler üretmek gelmektedir. Bu yapılmaz ise sadece sosyo-ekonomik olumsuzluklar artmayacak aynı zamanda KKTC'nin lokomotifi olan turizm ve eğitim sektörleri de olumsuz yönde etkilenecektir. "Ne yapalım Türk Lirası'nın kontrolü bizde değil" gerekçesinin arkasına sığınarak hiçbir önlem almamak hükümet edenleri haklı kılmaz. Önemli olan, piyasayı enflasyonun olumsuz etkilerinden olanaklar ölçüsünde korumak ve piyasanın ayakta durmasını sağlamak için temel mal ve hizmetlerin ucuzlatılması suretiyle piyasadaki para sirkülasyonunu desteklemek için gerekli vergi ve finansal düzenlemeleri yapmaktır.

Zamanında alınmayan önlemler, sonradan alındığı zaman bunun hiçbir etkisi olmadığı gerçeğinin hükümet edenler tarafından dikkate alınmasının zamanı çoktan gelmiş hatta geçmiştir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.