Vergilendirmede zamanaşımı

Yayın Tarihi: 30/06/14 08:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+
Özellikle borç-alacak ilişkilerinde veya kamu alacaklarında zamanaşımının yeralması gayet doğal bir kuraldır. Zamanaşımı konusunda kurallar öngören hukuksal düzenlemelerden bir tanesi Fasıl 15 Zamanaşımı Yasası'nda yeralmış olup, bu yasada genellikle faturalı veya senede bağlı alacakların, alelade alacakların, banka alacaklarının, mahkeme hükümlerinin uygulanmasının geçerlilik süreleri düzenlenmiştir. Bunun başlıca nedeni gerek borçlar hukukunda gerekse vergi hukukunda, ister özel ilişkiler dolayısıyla, isterse devletin, kamu kurum ve kuruluşların mal ve hizmet karşılığı tahsil etmeleri gereken herhangi bir kamu alacağı olsun, bu alacakların belli bir zaman dilimi içerisinde tahsil edilmesi için alacağın veya vergi türüne göre çeşitli kurallar mevcuttur.

Bu kurallardan bir tanesi vergi hukukumuzda yer alan ve eski tabiri ile "müruruzaman" olarak ifade edilen, yeni tabiriyle "zamanaşımı" olarak tanımlanan kuraldır. Bu kural bazı vergi yasalarında 12 yıl olarak düzenlenmiş, bazılarında ise bu konudaki kurala yerverilmemiştir. Zamanaşımına bazı vergi yasalarında yerverilmemiş olması büyük bir eksikliktir. Sözkonusu eksiklik dolayısıyla kamu alacaklarına ilişkin zamanında tarh ve tahakkuk ettirilmeyen veya ettirilmesinden kasten veya gerekli dikkatin gösterilmemesi nedeniyle kaçınılan durumlar sadece kamu gelirlerinin daha az tahsil edilmesine neden oluşturmamakta, ayrıca yükümlülüklerin vefatları, ülkeden ayrılmaları, mali zorunluklar içerisine düşmeleri dolayısıyla bu alacakların tahsili çok zorlaşmakta hatta imkânsız hale gelmektedir.

Belirtmiş olduğum nedenlerden dolayı Vergi Dairesi ve diğer kamu kurum ve kuruluşların üstlenmiş oldukları görevleri gerektiği gibi yerine getirmek, yükümlülerin de tahakkuk etmiş olan kamu borçlarını bir an önce ödemelerini sağlamak amacıyla kamu alacaklarını düzenleyen yasada zamanaşımı kuralının yeralması gereklidir. Birçok ülkede bu kurala gereken önem vermediği için alacağın zamanında ve gerektiği gibi tahsil etmeyen kamu görevlileri hakkında ise görevi ihmal ve kamuyu zarara uğratmaktan dolayı adli kovuşturma ve cezai işlemler uygulanmaktadır.

Uluslararası vergi hukukunda zamanaşımı nedir? Zamanaşımı süresi geçmiş olması dolayısıyla vergi ve diğer kamu alacaklarının ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Diğer bir anlatımla, ilgili vergi yasalarında öngörülen zaman süresi içerisinde tarh-tahakkuk işlemleri ve/veya bunların tahsil edilmesi ortadan kalkmaktadır.

Birçok ülkenin vergi hukukunda "tahakkuk zamanaşımı" ve "tahsil zamanaşımı" olmak üzere iki tür zamanaşımı kuralı mevcuttur. KKTC'de ise bir tek zamanaşımı kuralı mevcut olup buna ilişkin düzenlemeler bazı vergi yasalarında ve Vergi Usul Yasası'nın 56'cı maddesinde yeralmaktadır. Örneğin, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde zamanaşımı kuralı yeralmış olmasına rağmen, Katma Değer Vergisi, Banka ve Sigorta İşlemleri Vergisi ve daha birçok vergi yasalarında bu kural yeralmamıştır.

Zamanaşımının yeralmış olduğu bahse konu yasalarda bu süre 12 yıl olarak öngörülmüştür. Ancak, 37/2014 sayılı Kurumlar Vergisi (Değişiklik) Yasası 10 Ocak 2015 tarihinden itibaren kurumların (şirketlerin vs. tüzel kişi statüsündeki işletmelerin) zamanaşımı süresi, yani geriye dönük vergilendirme veya vergi kayıplarını giderme amacıyla yapılacak vergilendirme işlemlerinin yetkisi 12 yıldan 7 yıla indirilmiştir. Gelir Vergisi Yasası için de buna ilişkin Meclis gündeminde olan bir değişiklik tasarısının bulunduğunu biliyorum.

Özetle, gelir üzerinden alınan vergi türlerinde vergi kaybını gidermek amacıyla Vergi Dairesinin vergi incelemesi yapma yetkisi 2002 yılından 2007 yılına çekilmiştir. Yani, 2007 yılı için Vergi Dairesinin vergi kaybını giderme amacıyla yapacağı inceleme yetkisi süresi daraltılmıştır.

Gerek Türkiye, gerekse Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve diğer AB ülkelerinde zaman süresi 5 yıl olarak kurala bağlanmıştır. Ancak, bu ülkelerin vergi uygulamalarına ilişkin organizasyonları, personelin mesleki bilgi, performans kaliteleri, yetenekleri, lojistik olanakları ile diğer mevzuatlar o şekilde düzenlenmiş ve denetlenmektedir ki bu süre yeterli olmaktadır.

Şahsen ben de 12 yıllık zamanaşımı süresinin çok uzun bir süre olduğuna inananlardanım. Bunun da başlıca nedeni gerek Vergi Dairesine getirdiği sorumluluklar, gerekse vergi yükümlülerine getirdiği belge saklama ve konuların unutulması gibi sıkıntılar ile Vergi Dairesi görevlileri üzerinde yarattığı rehavet veya "nemelazım" ortamıdır ki bu da vergi kaybına neden oluşturmaktadır. Ancak, bu konuda gerekli etkin önlemleri almadan ve destekleyici yasal düzenlemeleri yapmadan sözkonusu sürenin 7 yıla indirilmesi konuya çözüm getirmesi yerine birçok işletmenin beyan etmiş olduğu karar veya zarar ile ilgili yılın vergi yükümlülüğünü geçiştirme avantajı sağlanmasının yaratacağı olumsuzluklar veya adaletsizliklerin kabul edilmesi her bakımdan sakıncalıdır.

Kanımca, bu yasal düzenleme yapılmadan önce Bilançoların güncelleştirilmesine ilişkin tasarının yasalaşarak yürürlüğe girmesi ve işletmeler, varsa kayıtdışı tuttukları ekonomik varlıklarının ve karlarının, hiç olmazsa belli bir ek vergi ödeme karşılığı mali tablolarına dâhil edebilmelerine olanak tanınmalıydı ki devletin vergi kayıpları hiç olmazsa asgariye düşmüş olsun. Bundan sonra bu konuda yapılacak bir düzenlemeden beklenen amacın gerçekleşmesi ise en az %50 azalmıştır.

Öteyandan, birçok ülkenin vergi ve diğer kamu alacaklarının zamanaşımı süresine ilişkin kural KKTC'de olduğu gibi sadece vergi yasalarında yeralmakla kalmamış, bu konuya ilişkin ikinci ayağı ise bu ülkelerin Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Yasalarında da yeralmıştır. Örneğin bu kural Türkiye Cumhuriyetinin 6183 sayılı Kanununda yeralmıştır. Nitekim, tahsilattan sorumlu dairelere, kamu alacağının tahsilinde zamanaşımı kuralını "kendiliğinden dikkate almak zorunluluğu" öngörülmüştür. "Kendiliğinden dikkate alınan" sorunluluğunun tanımı ise hiçbir makamdan yetki veya talimat almadan uygulama yapmaktır. Ancak, haksız fiilden, haksız iktisaptan ve sözleşmeden doğan kamu alacakları bu kapsam dışında tutulmuştur. Diğer bir anlatımla ceza mahkemesi konusu oluşturan ve Vergi Usul Yasasından "Hileli Vergi Suçu veya Hileli Vergi Suçuna Teşebbüs" kapsamındaki fiil veya eylemler sonucu vergi kaybına neden oluşturmasına ilişkin zamanaşımından yararlanma hakkı tanınmamıştır.

Bu konuda benzeri kural 1945 yılından beri yürürlükte bulunan ve İngiliz yönetiminden KKTC hukukuna intikal etmiş olan Fasıl 15, Zamanaşımı Yasası'nın 7. maddesinde açıkça yeralmıştır. Hal böyle olmasına rağmen vergi hukukuna ilişkin zamanaşımı değişiklik yasasını düzenleyen kılavuzların bu kuralı da örnek olarak dikkate almaları yeteneklerini gösterme bakımından önemlidir.

Kanımca, benzeri bir kuralın Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi ve diğer vergi yasaları ile 48/1977 sayılı Kamu Alacakları Tahsili Usulü Yasasında yeralması gerekir. Maalesef Maliye Bakanlığının kılavuzları belirtmiş olduğum bu gerekçeleri, muhtemel sakıncaları ve sonuçları dikkate almadan her yasal düzenlemede olduğu gibi "gözlerimi kaparım, görevimi yaparım" veya "ben yaparım olur" anlayışı içerisinde mevcut 12 yıllık zamanaşımı süresini 7 yıla indirmişlerdir. Bu düşünce tarzı da bu kılavuzların mesleki bilgi, tecrübe ve yeteneklerini bir kez daha ortaya koymuştur. 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 56'ıncı maddesi aşağıdaki kuralları düzenlemiştir.

"

  1. Zamanaşımı, sürenin geçmesiyle vergi alacağının kalkmasıdır.

  2. Zamanaşımı, yükümlünün bu hususta bir başvurusu olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder."


Özetle, özel hukukta olduğu gibi vergi hukukunda da zamanaşımı kuralının gerekli görülmesinin nedeni, genel hukukta olduğu gibi kamu yararı ilkesi ile yakından ilişkisi olmasıdır. Şöyle ki, devletin kamu giderlerini karşılamak üzere vergilerden doğan alacak hakkının uzun bir süre sonra talep edilmiş olması gerek Vergi Dairesi gerekse yükümlüler bakımından çeşitli sorunların ve zorlukların meydana gelmesine neden oluşturmaktadır. Vergi Dairesi kanıt bakımından zorluklarla karşılaşabileceği gibi, vergi alacağı izleme, denetleme ve tahsil edebilirlik bakımından da uzun süre olumsuzluklar içinde kalmaları ve muhasebe kayıtları ile bunların saklama zorunluluğunda bulunmaları çok büyük kayıplara neden olabilmektedir. Dolayısıyla yukarıda belirtmiş olduğum istisnai kurallar hariç bu olumsuzlukların her iki tarafça yaşanmaması için Vergi Dairesi yasalarda öngörülen zamanaşımı süresini dikkate alarak organize olması, önlemler alması ve gerekli işlemleri zamanında yerine getirmemiş olanlar hakkında etkin yaptırımların uygulanması için yasal düzenlemeler yapmak zorundadır.

Zamanaşımına gerekli önemin verilmesi dolayısıyla vergi borcunu süresinde ödemeyen yükümlülerin adalet ve eşitlik ilkelerini ihlal etmelerine olanaklar yaratıldığı gibi bunların kayıtdışı işlemlere de yönelmelerine ortam oluşturulmaktadır. Üstelik de çok sık yapılan aflar dolayısıyla da vergisini zamanında ve gerektiği gibi ödeyenler aleyhine de anti rekabet ortamı oluşturulmaktadır. Bu nedenlerden dolayı vergide zamanaşımı kuralları yukarıda belirtmiş olduğum gerçekler ve örnekler ile uluslararası uygulamalar dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli ve özellikle Vergi Usul Yasasında belirtilen "Hileli Vergi Suçu işlemler" veya "Hileli Vergi Suçuna teşebbüs" fiillerinin zamanaşımı kapsamı dışında bırakılması gerekli yasal düzenlemenin ivedilikle yapılması KKTC'nin kamu maliyesi gelirleri bakımından kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Halen mahkemelerde görüşülmesine devam edilen ve içeriğinde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak "hileli vergi suçu" veya buna teşebbüs eden fiillerin yeraldığı bazı davalar mevcut olup Vergi Dairesinin bu dava tutanaklarından yeralarak kayba uğratılan verginin zamanaşımı süresine bakılmaksızın tarh, tahakkuk ve tahsiline olanak yaratılmalıdır. Unutulmamalıdır ki Vergi Usul Yasası'nın 9(3). ve 10(2). maddeleri özel anlaşmaların Vergi Dairesini bağlamadığı gibi, vergiyi doğuran olayın yasalarla yasaklanmış olmasının da vergi ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığına ilişkin kurallar öngörmektedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.