KKTC seçmeninin tüm siyasilere verdiği ikinci ders

Yayın Tarihi: 07/07/14 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Ben siyasi bir kişi değilim ve siyasetten oldukça uzak durmaya çalışıyorum. Benim en önem verdiğim husus, KKTC'deki sosyo-ekonomik durumun çağdaş düzeye ulaşmasında ve ülkemizin muhtemel bir çözüm durumunda AB normlarının uygulamasında geriye düşmemesi için bilgi ve tecrübelerimi bizi yöneten siyasilere basın yoluyla aktarmaktır. Maalesef, gerek benim gerekse birçok akademisyen ile sivil toplum örgütünün hiçbir görüş ve önerileri siyasiler tarafından dikkate alınıp değerlendirileceği yerde "ben yaparım olur" ile "en iyi ben bilirim" düşünceleri yeralmıştır. Bu görüş ve önerilerin bazılarını şöyle özetleyim:

  • Hükümet edenler yaklaşık 11 aylık sürede sözde ekonomik düzenleme gerekçesiyle etkin olmayan ve makyajlamadan öteye gitmeyen bazı yasal düzenlemeler ile hükümetin iş yapar gibi görülmesine çalışmışlardır.

  • Seçim bildirgelerinde ve protokollerde verilen sözlere uymamak suretiyle "sözlerinin eri" olmadıklarını kanıtlamışlar ve halka yaptıkları "cek-caklı" açıklamalarla sözde hükümet etme yöntemini seçmişlerdir.

  • Halkımızın balık hafızalı olmadığı ve zamanı geldiğinde bu gerçeğin sandık sonuçlarında siyasilerin yüzüne vurmak suretiyle halkın hafızasının yerinde olduğu gerçeği kanıtlanmıştır.

  • Gelmiş ve geçmiş tüm siyasilerin gerek bir önceki milletvekilliği gerekse son yerel organların seçimi ile Anayasa referandumu sonuçlarından artık gerekli dersleri çıkarmalarının ve süratle kendilerine çekidüzen vermeleri zorunlu olmuştur.

  • Seçim sonuçlarının tüm siyasilere ve özellikle iktidarda olanlara bir kez daha açık bir "GÜVENSİZLİK" mesajı verdiği gerçeğinin dikkate alınarak bugünkü siyasi yapının ve mentalitenin artık iflas ettiği bir kez daha vurgulanmıştır.

  • Kıbrıs Türk halkının herşeyi sineye çeken pasif bir karakterde olmadığı, yıllarca vatan savunmasında göze aldığı hertürlü özveriyi ve karalılığı zamanı geldiğinde ülkenin geleceği için de her türlü hakkını savunmak amacıyla neler yapılacağını gayet iyi bildiğini tekrar kanıtlamıştır.

  • Birkaç genç milletvekili elde etmenin hükümet etmeye yeterli olmayacağı, esas olanın takım ruhunun tüm milletvekilleri ile ayni anlayış, enerji ve yeteneklere sahip olunmasının kaçınılmaz olduğu gerçeği kanıtlamıştır. Örneğin, dünyanın bir numaralı futbolcularından olan Messi ve Ronaldo'yu KKTC'nin bir futbol takımına transfer etmiş olsak acaba bu takımımızın Avrupa veya Kıbrıs Şampiyonu olmasına yeterli olur mu? Bence hayır; çünkü takımın geri kalan 9 futbolcusu onların ne forum düzeylerine, ne de bilgi ve yetenek düzeylerine sahip değildirler. Kaldı ki, rakip takımlar da bu sporcuların safdışı edilmeleri için ellerinden gelen sakatlama tekniklerine başvurmaktan geri kalmayacaklardır. Gerçek bu olunca da, sözkonusu dünya yıldızları sakatlanmamak ve saha dışında kalmamak için çoğunlukta olan oyuncuların çalışma temposuna ve oyun taktiğine uymayı tercih etmek suretiyle geriye kalan futbolcuların düzeyinde oynamaya gayret edeceklerdir.

  • Halkın artık gözboyayıcı, palyatif, ve gerçeklerle ilgisi olmayan uygulamalar ile yasal düzenlemelere artık hiçbir Kıbrıslı Türk Seçmeninin rağbet etmediği ve etmeyeceği gerçeği bir kez daha vurgulanmıştır.

  • Anayasa'da yapılan değişiklik düzenlemelerinde aşağıdaki sorulara da cevap verilmesi gerektiğine inanıyorum.

  • Neden siyasiler için ikinci iş yapma yasağı öngörülmemiştir?

  • Neden siyasilerin malvarlığı bildirimlerinin kendilerini seçen halkın bilgisine getirilmesinden kaçınılmıştır?

  • Belediye başkanlarının mali usulsüzlükleri dolayısıyla görevden alınabilmeleri için bütçelerinin %10'unu aşma koşulu öngörülmüştür. Yani, Belediye Başkalarına %9.999'a kadar mali usulsüzlük yapabilmeleri için istisna tanınmıştır. Usulsüzlük usulsüzlüktür. Bunun istisnası yoktur. Bu istisna oranı dünyada hangi ülkelerde vardır? ve bu orana nasıl kararverilmiştir? Bir suçun veya istismarın istisna limiti hangi demokratik ülkede mevcuttur?

  • Sanki KKTC'de düzenlenmesi gereken daha önemli konular yokmuş gibi Kamu görevlilerine siyasi partilere üye olma ve siyaset yapma yasağının kaldırılmasının öngörülmüş olmasına ne demeli? Bir taraftan üçlü kararname yöntemleri ile üstkademe atama yetkisinin daraltılması veya kaldırılması hususunda tüm partilerin yıllardan beri halka verdikleri sözlere rağmen, kamu görevlilerine siyaset yapma olanağının bu küçük ülkemizde neden olacağı olumsuzluklar dikkate alındımı? Diğer bir anlatımla, kamuya üçlü kararname yöntemiyle yapılan müdür ve müsteşar gibi üstkademe yöneticilerine ilaveten sözkonusu anayasal düzenlemeyi halkımız onaylamış olsaydı bundan sonra ilgili Bakanın, Müsteşarın veya Müdürün yetkisi ile kamu görevlisi siyasi yandaşlara veya yandaş gibi görünenlere hak etmedikleri görevler verilmek suretiyle diğer siyasi görüşte olanlar kamu görevlileri ise pasifize edileceklerdi.

Bu durum her iktidar değişikliğinde yaşanacağı için zaten dibe vurmuş olan kamu hizmetlerinin verimliliği yerin dibine girecektir. Bu durumun en büyük mağdurları başta Kıbrıs Türk halkı dolayısıyla da ülkemiz olacaktır. Kamu görevlileri dışında yüzlerce eğitimli gençlerimiz vardır. Siyasiler onlardan neden yararlanmamaktadır? Kaldı ki kamu görevlilerinin seçimlere katılma ve kazanamamaları halinde görevlerine dönme hakkı tanınmış bulunmaktadır.

  • Siyasilere ve belediye başkanlarına neden görev yapma süresi sınırı getirilmemiştir? Siyasiler ile Belediye başkanlarının mutlaka sandıkta mı temizlenmeleri gerekir? Bu zahmeti her zaman halka havale etmek yazık değil mi?

  • Birçok ülkenin Anayasasında herkesin "vergi verme ödevini" düzenleyen kurallar arasında iktidarların alacağı kararlar ile vergi düzenlemelerinin işletmeleri ve/veya ülkenin sosyo-ekonomik durumunu mahvetmesini önleyen veya sınırlayan bir kuralın yeralması neden düşünülmemiştir?

Yukarıda belirtmiş olduğum hususlar siyasilerin ve hükümet edenlerin alması gereken derslerden bazıları olup bunlara almaları gereken daha birçok dersler eklenebilir?

Bankalar ile müşterileri arasındaki borç ilişkileri ve uygulamasına ilişkin yasal düzenlemeye bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen kesin çözüm getirme iradesinden yoksun bir hükümetin ve Meclisin bu konuda yapmış olduğu çeşitli yasal düzenlemelerin ülkemizin çağdaş bir faiz yasasına kavuşturulmaması iktidarın "iktidarsızlığını" göstermesi bakımından önemli bir gösterge olup bu durum halk nezdinde siyasiler hakkında ne derecede güvensizlik yarattığı da dikkate alınması gereken çok önemli bir husustur. Bu irade yoksunluğunun nedeni de iyice araştırılmalıdır.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım hususlardan siyasilerin çıkarması gereken en önemli ders artık halkın makyajlamalara ve "ben yaparım olur" ile "en iyi ben bilirim" inanışına dayalı icraatlarının iflas etmiş olmasıdır. İflas eden kurumlar tasfiye olur ve yerlerine yenileri kurulur.

Halkın son milletvekilliği seçimlerinde siyasilere vermiş olduğu mesajdan ders almayanlar herhalde bu hafta yapılan yerel organlar seçimleri ve Anayasa referandum sonuçlarından artık gerekli dersi aldıklarına inanmak istiyorum. Almamış olanların artık bu ülkede siyaset yapmaları abestle iştigal, aldıkları maaşlar ise haramdır.

Halkın hükümetten ve siyasilerden beklediği yegâne şey planlı, programlı sosyo-ekonomik düzenlemeler ile çağdaş, şeffaf ve adaletli uygulamalar yapmasıdır. Özetle, hükümetler, Belediyeler ve kamu kurum ve kurumları artık ISRAF yerine İNSAF, SADAKAT yerine LİYAKAT ilkelerine önem vermelidirler.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.