Ücretin ve sosyal güvenlik katkılarının ödendiğine ilişkin kanıtlama yükümlülüğü

Yayın Tarihi: 13/10/14 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
"Ücretin Vergi Hukukundaki Tanımı ve Kapsamı" başlıklı bir hafta önceki yazımda ücretin Gelir Vergisi ve İş Yasalarındaki tanımını ve kapsamını açıklamış ve genelde bu tanımlar arasında benzerlikler bulunmasına rağmen özelde farklılıklar bulunduğunu belirtmiştim. Gelir Vergisi Yasası bakımından "ücret" tanımının işveren tarafından saptanan ücret dışından hizmetliye sağlanan çeşitli nakdi ödenek ve menfaatlerin de ücretin bir kısmını oluşturduğunu adı edilen yasadan alıntılar yaparak açıklamaya çalıştım.

Uluslararası vergi hukuku kurallarından bir tanesi verginin gerçek gelir üzerinden alınacağı, diğer bir tanesi ise elde edilen gelirin kanıtlanması kuralıdır. Nitekim bu konuda ülkemizin özellikle Vergi Usul Yasasında ve ilgili Vergi Yasalarında birçok kurallar mevcuttur. Benzeri kurallar genel kabul görmüş muhasebe biliminde de yeralmakta olup belgeye dayandırılmayan işlemlerin muhasebe kayıtlarında yeralması mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, belgeye dayandırılmayan hiçbir işlem, borç veya yükümlülük her zaman istismara açık olduğundan güvenirlik gerçeğinden söz etmek mümkün değildir. Keza, resmi belgeye dayalı bir kanıta bağlı olmayan hiçbir parasal işleminin denetimi de yapılmayacağı için bu işlemlerin gerçekçiliği ve onayı da yapılamaz.

Bu nedenlerden dolayı her statüdeki işletmelerin yaptıkları ücret ödemelerinin belge ile kanıtlanması gerek işveren gerekse hizmetli bakımından zorunludur. Ücret ödemek işvereninin borcu, hizmetlinin de bir alacağı olduğu gerçeği dikkate alındığında taraflar vergi idaresi ve/veya sosyal güvenlik kurumları arasında meydana gelecek bir uyuşmazlık halinde ücretin ve miktarının ödendiğinin kanıtlanması işverene aittir. Bu nedenle, işveren ücret ödeme borcunu yerine getirdiğini ücret bordrosunda veya bordro yerine geçen makbuzlarla veya ücret hesap pusulası, banka dekontları gibi belgelerle kanıtlamak zorundadır. Bu kural Gelir Vergisi Yasası'nın 34. maddesinde ve Vergi Usul Yasası'nın 166. maddesinde açıkça kurallara bağlanmıştır.

Hizmetli (işçi) ücretinin veya sosyal güvenlik prim ve işveren ödenmediğini veya az ödendiğini gerektiği gibi yerine getirmediğini iddia ettiği hallerde ise işverenin emrinde çalıştığını, sözlü veya yazılı hizmet sözleşmesine göre saptanmış olan ücret ile varsa ücret kapsamında nakdi ve ayni menfaatlerin ne olduğunu kanıtlaması gerekir. Bunun kanıtlanması halinde hak edilen ücretin ve buna ilişkin sosyal güvenlik primlerinin gerektiği gibi ödenip ödenmediğinin kanıtlanması yükümlülüğü işverene ait olur. Bunun yanında ücretin hizmetliye ödendiğinin kanıt yükü işverene ait olmakla birlikte, ücret alacağı ile miktarının ve sosyal güvenlik haklarının varlığını kanıtlamak yükü hizmetliye aittir (1).

Genel olarak bu konudaki uygulamada ödemenin yapıldığına ilişkin hizmetlinin (işçinin) bordro üzerine imzası alınır ve bordronun üzerinde ilgili kişiye ait her türlü ödemeler ile sağlanan menfaatlerin parasal miktarları ve kesintiler gösterilir. İşveren de bu bordronun şerit halindeki bir suretini veya bordro yerine geçen benzeri belge üzerinde yetkili imzanın ve işletmenin isminin bulunması gerekir.

Sözkonusu ücret pusulasında veya bordro yerine geçen diğer belgelerde ayrıca en az aşağıdaki bilgilerin bulunması zorunludur.

  • Hizmetlinin adı-soyadı ve kimlik kartı no;

  • Ödemenin tarihi;

  • Esas ücret ve yapılan ödemeler ile sağlanan ayni menfaatlerin parasal miktarı;

  • Vergi, sosyal güvenlik primleri, avans mahsubu v.b. kesintilerin miktarları;

  • İşverenin hizmetli adına ödediği sosyal güvenlik katkı payları.

  • İşveren adı-soyadı veya unvanı ile adresi ve işlemi yapanın imzası.

  1. Topcu Umut – "İşçi Alacak Davaları" 2. Baskı-Adalet Yayım evi, Ankara, 2012

İşveren, gerek Gelir Vergisi Yasası'nın 27. ve 29 (2). maddeleri kurallarına istinaden ücretten kesilen vergi ve sosyal v.s. kesintiler için hizmetliye belge vermek yükümlülüğüne ilaveten tüm bu bilgileri topluca aylık ve yıllık olacak şekilde Stopaj Beyannameleri üzerinde de ayrıca bildirmek zorundadır.

Bu konuda KKTC'deki uygulamaya bakıldığı zaman çok az sayıdaki işverenler haricinde hizmetlilere Ücret Hesap Pusulası veya benzeri belge verme zorunluluğu kurallarına maalesef uyulmamakta, bu nedenle birçok hizmetlinin çeşitli nedenler dolayısıyla yasal hakkı gerektiği gibi yerine getirmemekte ve mağduriyetlere neden olmaktadır.

Yukarıdaki işlemlere ilişkin yasal dayanaklar aşağıdadır.

  1. 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 34'üncü maddesi;

"34. İşverenler hizmetlilere ödedikleri ücretlerden 31. madde uyarınca yaptıkları vergi kesintilerini, Vergi Usul Yasasında belirtilen ücret bordrosunda veya bordro yerine geçen diğer kayıtlarda göstermek zorundadırlar. 31. maddede belirtilen ödemelerden ve 32. maddede belirtilen iratlardan yapılan vergi kesintisi, vergi kesenin kayıt ve hesaplarında ayrıca gösterilir."

"35. Vergi kesintisi yapanlar, vergi kesintisine bağlı tutulanlara gerekli bilgileri gösteren bir belge vermek zorundadırlar.

Bu konuda belirtmek istediğim önemli bir husus ise benzeri uygulamanın asgari ücret ile çalışan ve gelir vergisi kesintisine (stopajına) tabi tutulmayan hizmetlilerin ücret ödemelerinde aynen geçerli olduğudur.

  1. 22/1992 sayılı İş Yasası'nın 24. maddesi;

"24. İşveren her ödemede işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işveren işaretini taşıyan bir Ücret Hesap Pusulası vermek zorundadır. Ancak, on veya daha az işçi çalıştıran küçük işyerleri, ücret pusulası yerine ücret bordrosu imzalamakla yetinebilir. Bu pusula veya bordroda asli ücret ve eklentileri ile her çeşit kesintilerin ayrı ayrı olarak gösterilmesi zorunludur."

İlgili maddelerden de anlaşılacağı gibi ücretin belgelendirilmesi zorunluğu karşısında her iki yasanın bu konudaki kuralları örtüşmektedir. Ayrıca yukarıda belirtilen kurallara uymayanlar hakkında her iki yasada da çeşitli cezalar öngörülmüş olmakla beraber bu konuda uygulamaların yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Özelliklede yasaların öngördüğü vergi ve sosyal güvence kesintilerinin gerçek ücret ile ücret kapsamında sağlanan nakdi ve ayni menfaatlerin parasal toplamı üzerinden yapılması tüm tarafların menfaatinedir. Şöyle ki, işveren hizmetliye yaptığı tüm harcamaları gider olarak yazmak suretiyle kar ve zararını minimize etme hakkını kullanırken hizmetli de verdiği emeğin sosyal güvenlik menfaatleri bakımından gerçek karşılığını elde etmiş olacağı için Vergi İdaresi ve Sosyal Güvenlik Kurumları ile yükümlüler arasında meydana gelmesi muhtemel birçok ihtilaf da giderilmiş olacaktır.

Bu konuya Kayıtdışı Ekonomi Raporu ve Çözüm Önerileri ile Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele Planında geniş yer verilmiş olmasına rağmen aradan yaklaşık birbuçuk yıl geçtiği halde herhangi somut bir önlemin veya düzenlemenin yapılmamış olması da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

İşveren tarafından yapılan ödemelerle ilgili verilmesi yasal bir zorunluluk olan dönemsel Ücret Hesap Pusulası veya benzeri belgeye ilaveten herhangi bir nedenden dolayı işten ayrılan hizmetli içinde işveren yıl içinde almış olduğu toplam ödenekleri ve kesintiler ile sosyal güvenlik katkı paylarını belgeleyen bir belgeyi işten ayrılma vermesi yasal zorunluluktur. Bu kural, 1961 T.C.M. Şahsi Vergiler (Gelir Vergisi) Kanununa istinaden düzenlenen "ödeneklerden Vergi Tevkifi Nizamnamesinin" (Tüzüğünün) 7. maddesinde yeralmış olup yerine başka bir mevzuat düzenlenmediği için 24/1982 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nın 64(1). maddesine istinaden yürürlükte kalmaya devam etmektedir.

Gönül arzu ederdi ki hükümetin birinci yılını tamamlaması dolayısıyla hazırlanan ve basına yayımlanmış olan icraatların arasında "çek", "caklarla" dolu öngörüler yerine bu konuda da önemli icraatların yapılmış olmasını görmekti. Herşey bir yana, ben bugünkü iktidarın hükümet programında yapmayı taahhüt ettiği icraatları yapacağına ilişkin inancım kalmadığı için en azından halkın normal yaşantısını kolaylaştıracak basit icraatlar yapsın. Örneğin, kamusal hizmetlerin basitleştirilmesi, halka ait yükümlülüklerin yerine getirilmesinin basitleştirilmesi ve pratikleştirilmesi ile sağlık, ulaşım ve eğitim hizmetlerinin etkin ve verimli şekilde halka sunulması gibi müdür ve müsteşarlar düzeyinde yapılabilecek bu düzenlemelerin yerine getirilmesi sağlanmalıdır ki belki Meclis gündeminde 1988'den günümüze kadar bekleyen 133 tane Sayıştay Denetleme Raporlarının birkaç tanesi sonuçlandırılabilir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.