Hükümetin birinci yılı seyir defteri

Yayın Tarihi: 20/10/14 08:00
okuma süresi: 14 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz hafta KKTC Başbakanı ile Başbakan Yardımcısının düzenledikleri basın toplantısında okudukları ve çok lüks bir baskı tekniği ile yazıdan çok bakanların çeşitli fotoğrafları ile donatılmış olan magazin dergisi şeklindeki yazılı açıklamaları ile ilgili tepkiler çeşitli platformlarda devam etmektedir. Görülen odur ki hükümet icraatları olarak açıklanmaya çalışılan daha doğrusu kamuoyuna "yutturulmaya" çalışılanların çok büyük bir kısmı temennimden ibaret ve halk tabiriyle incir çekirdeğini bile doldurmayan konularla ilgili bazı bilgilerden öte hiçbir şey değildir.

Halkımızın bu "şov amaçlı" beyanatlar ile reklam amaçlı uygulamalara inanmasını beklemek ise hayalden öte bir şey olmadığı gibi yapılan bu açıklamalara ilişkin yayımlanan "CTP-BG ve DP-UG Hükümetinin ilk 365 Günü İcraatlarımız & Çalışmalarımız" başlıklı dergi özellikli yayına ancak "hükümetin hayali seyir defteri" denebilir. Bu nedenle sizlerle bu hayali seyir defterinde hükümetin belirtmiş olduğu ve birçok "çek", "çak", "atılan adımlar" ve "komitelere havale edilen konularla" dolu ifadeler hakkındaki görüşlerimi aşağıdaki 22 konu altında özetlemeye çalışacağım.

Kamuoyuna icraat diye takdim edilmek, aslında ise yutturulmak istenen konuların büyük bir kısmı Daire Müdürleri, hatta şube amirlikleri düzeyinde yapılan işlemlerdir. Hükümetlerin esas görevleri halkın refahını artırmak ve yaşantısını kolaylaştırmak, sosyo-ekonomik amaçları gerçekleştirmek için politikalar ile stratejiler geliştirmek ve bunları uygulamaktır.

T.C ile KKTC arasında imzalanan 2013-2015 "Sürdürülebilir Ekonomik Programından" hiç bahsedilmemiş olması çok tuhaf olduğu kadar enteresandır da Devletlerarası yapılan ve programa bağlanmış olan bir protokol de KKTC hükümetinin üstlenmiş bulunduğu taahhütlerden ne kadarının yerine getirildiği veya getirilmediği ile bunun nedenlerinden bahsedilmemiş olması herşeyden önce protokole taraf olan Türkiye Cumhuriyetine yapılan bir tür ayıptır. Unutulmamalıdır ki devletlerde devamlılık ilkesi en temel ilkelerden biridir. Üstelik de sanki 2013-2015 dönemi Ekonomik Protokole uyulmuş da şimdi de 2015-2017 protokolünün hazırlanmasında bahsedilmesi de oldukça tuhaftır.

Bazı taşınmaz malların devri ile ilgili tapu harçlarında birkaç ay süreyle indirime gidilmiş olması, vergi uygulamaları ile ilgili gerekli önlemler alınmadan üç aylık dönemle vergi, ceza ve gecikme zamlarına af getirilmesi ve bazı öğretmen istihdamları yapmak icraat sayılmayacak kadar ufak işler olup bunlar ekonominin önünü açacak ve ekonomik çarkları çalıştıracak düzenlemeler değildir. Bu düzenlemeler sadece "ne alırsak kardır" düşüncesiyle bütçeye kaynak yaratmaktır.

KKTC'ne toma getirilmesinin önlenmesi, 3-4 saatlik ralli düzenlenmesini hükümet icraatları olarak takdim etmek ciddi hükümetlere yakışan konular değildir.

Her geçen gün KKTC'de artış gösteren kayıtdışı ekonominin azaltılması ve sosyal sigortaların 56 milyon TL'na dayanmış olan banka borçlarının her ay ödenmesi gereken %15.5 ile %16 arasındaki faiz yükünden kurtulmanın plan, proje ile önlemlerden hiç bahsedilmemesi bu konuda da hükümetin hiçbir ciddi kararlılığı ile niyeti olmadığı açıkça görülmektedir.

Yakın bir zamanda TC'den gelecek olan suyun kullanılması ve işletilmesi hususunda gerekli çalışmanın tamamlanması sivil toplum örgütleri ile ekonomik aktörlerle bilimsel düzeyde paylaşılmaması hakkında hükümet icraatlarında geniş yerverilmemesi de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

İyi İdare Yasası'nın Meclisten geçirilmesi gerekli bir icraat olmakla beraber bu Yasa'nın gerçek anlamda uygulanması için özellikle kamu görevlilerinin ciddi bir eğitimden geçirilmemiş olması büyük bir eksiklik, daha doğrusu büyük bir hatadır. Yasa çıkarmak yeterli değildir. Çıkarılmış olan yasa'nın tüzüklerini ve diğer mevzuatını da tanımlamak ve uygulaması ile izlenmesi de sürekli yapmak gerekir. Maalesef KKTC hukuku da bu gibi yasalara her gün rastlanmaktadır.

Hükümet icraatlarında ekonominin önünü açacak, üretimi teşvik edecek, vergi, resim ve fonlarda yapılacak düzenlemelerle aşırı maliyetler ile fiyat artışlarını aşağı çekecek hiçbir düzenlemenin yeralmadığını görmek, buna karşılık hergün yeni müdür ve müsteşarlar atamak suretiyle müşavirler ordusunun devlete maliyetini artırmak hangi vicdan ve ekonomik mantıkla bağdaştığını lütfen hükümet edenler halka açıklasınlar ki hiç olmazsa halkın kendilerine vermiş olduğu sıfır notu belki daha da düşmez.

2007'de Anayasa Mahkemesinin kredi faizlerinin sınırlandırılmasıyla ilgili vermiş olduğu karar doğrultusunda gelmiş, geçmiş ve bugünkü hükümetin ne gibi icraatlarının olduğunu da doğrusu halkımız bilmek ister. Ancak, açıklanan icraatlar arasında bu konuda da herhangi bir açıklamaya rastlanmamıştır.

Kamuyu ilgilendiren yolsuzluklarla ilgili Mecliste oluşturulan KTHY ve diğer önemli konularla ilgili oluşturulan Araştırma Komitesinin sürekli ertelenmesi hususunda herhangi bir icraat nitelikli işlemin yapılmaması hakkında hiçbir bilgiye yerverilmemiş olması hükümetimizin bu ülkede olmadığını göstermektedir.

Hükümet, diğer bir tanımlama ile iktidar, yani Mecliste çoğunluğa sahip olanlar 133 Sayıştay Raporunun akıbeti veya durumu hakkında ne gibi önlemlerin alındığı hakkında kamuoyuna açıklama yapma durumunda olmasına rağmen bu konuda hiç değinilmemesi acaba icraattan sayılmaz mı? Kaldı ki Anayasamızın 93. ve 132. maddeleri bu konuda amir kurallar içermektedir.

Devlet kurumlarından olan Obdudsman, YAGA ve Rekabet Kurulu ile benzeri bazı kurumların durumu ve faaliyetleri hakkında da hiçbir bilgi verilmemiş olması da bu kurumların KKTC'deki gerekliliğini tartışmaya açmaktadır.

Yıllardan beri hükümetlerin kamu reformu yapacağını her fırsatta ve özellikle sıkıştıkları zaman dillerinden düşürmedikleri düzenleme hakkında bilgi verilmemiş olması halkımızın hayatını kolaylaştırmak amacı bir yana, kamu hizmetlerinin ve dolayısıyla devletin her türlü verimliliğinin de olmayacağını açıkça göstermektedir.

Mademki hükümet icraatı olarak belirtilecek kayda değer bir şey yapılmamıştır, hiç olmazsa hükümet programında taahhüt edilenlerin neden yapılamadığı hakkında kamuoyuna bilgi verilmesi şeffaflığın ve halka hesap verebilirliğin bir gereği değil mi?

Özel sektörde işgücü istihdamının teşviki ile ilgili düzenleme yapıldığı hükümet icraatı olarak gösterilirken bu teşvikin kaynağını oluşturan finansal kaynağın yabancı işçilerin hakkı olan ve işverenlerin yabancı hizmetlileri (işçileri) için her ay İhtiyat Sandığına ödedikleri prim ve katkı paylarından oluştuğunu, ancak bu primlerden ilgili kişilerin yararlandırılmadıkları için bu uygulamanın ırkçılık ve/veya ayrımcılık dolayısıyla İLO Sözleşmesine aykırı olduğu hususunda hükümetin neler düşündüğü hakkında bilgi verilmemesi veya bunun dikkate alınmaması da üzerinde tartışılacak bir başka konudur.

Devletin yurtiçi ve yurtdışı borç stokunun azaltılmasına ilişkin hükümetin ne gibi önlemeler aldığı veya projeler hazırladığı hakkında bilgilerin de bu icraatlarda yeralması gerekmez miydi?

KKTC'nin tüm kesimleri ihale yolsuzlukları ile çalkalanırken yürürlükteki ihale Tüzüğü yerine hala daha çağdaş bir ihale yasasının yapılmaması, öteyandan da AB ilke ve kriterlerinden söz edilmesi hükümetin çeşitli nedenlerle bu konuya gerekli önemi vermediğini kanıtlamaktadır.

İsrafın önlendiğine ilişkin iddia ile her gün Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararları ile yapılan harcamalar hiç de bağdaşmamaktadır. Hükümet edenler şayet israf hakkında hassasiyet göstermiş olsalardı her gün yeni üçlü kararname atamaları yapmak suretiyle müşavirler ordusunun sayısını artırmaktan kaçınırdı. Maliyenin web sitesinde yayımladığı rakamlar esasınsa tüm Bakanların halka yansıtmaları gereken asli görevleri arasında olup bunun hükümet icraatları ile ilgisi yoktur.

Her gün radyo ve TV yayınlarında sigara yasağı hakkındaki bilgiler ve cezalara ilişkin Sağlık Bakanlığının duyuruları yeralmakta ancak buna ilişkin uygulama ise gerektiği gibi yapılmamakta olduğundan "dumanlı hayata" devam edilmesine ne demeli? Buna benzer çeşitli konularda örnekler vermek mümkündür.

Devletin sağlık hizmetlerinin gelişmişliğinden bahsedecek olursam bunu basit bir örnekle açıklayım. Bir yakınımızın geçirmiş olduğu ameliyat sonucu onu Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesinde ziyaret etmek için ziyaret saatlerini öğrenmek amacıyla eşim hastanenin her iki telefonunu abartısız yarım saat süre ile sürekli aramasına rağmen sürekli meşgul sesi verildiği için hiçbir bağlantı kuramamış olduğundan en son Acil Servisine başvurmak zorunda kalmıştır. Hani hizmetler halkın yaşamını kolaylaştıracaktı? Maalesef herşey şov ve makyaj amaçlı yapılmaktadır.

İskele ilçemizde mahkeme binalarının inşaatı iki yıla yakın bir zamandan beri bitmiş olmasına rağmen bu ilçeye görev yapacak, hâkim, savcı ve gerekli kitabet kadrosunun atanmamış olması acaba tasarruf amaçlı mı? Yoksa adli konularda çok azalmalar mı olmuştur? Adalet konularında tasarrufa gitmek hiçbir ülkede ne duyulmuş nede görülmüştür.

Yapılan yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin üzerine gidilip bunları yapanların yargıya havale edileceğine ilişkin hükümet edenlerin halka vermiş oldukları taahhütler hakkında raporda neden açıklayıcı bilgiler verilmemiştir. Çünkü bu konu hiçbir somut işlem ve önlemler alınmamıştır. Yani, hesap sorma ve hesap verme icraatlarına ilişkin taahhütlere ne oldu?

Özetle, Hükümetin bir yıllık iktidar süresinde "İcraatlarımız & Çalışmalarımız" başlıklı yayınlamış olduğu lüks ve içerisi sadece bakanların resimleri ve hayali resimlerle dolu dergi türündeki sözde raporun bu şekilde yayımlanmasının başlıca nedeni, bugüne kadar her yıl TC Elçiliğinin KKTC Ekonomik Raporlarına ilişkin gerçekçi ve bilimsel yayınlarına bir tür karşılık vermektir. Ancak, Hükümetin "cofcoflu" bir görünümde yayımladığı fakat her türlü bilimsel ve geniş kapsamlı gerçekçi istatistiki bilgi ve diğer ekonomik verilerden uzak olan bahse konu rapor! TC Elçiliğinin yayımladığı raporların çok çok gerisinde kalmıştır. Esasında acayip olan husus, her yıl hükümetin KKTC'nin ekonomik ve mali faaliyetleri hakkında yayımlanması gereken raporların TC Elçiliği tarafından yayımlaması durumundur. Böyle bir durum başka hiçbir ülkede görmek mümkün değildir.

Yeni kimlik kartları çıkarılması, Dışişleri Bakanının yurtdışı seyahatlerini, Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesinin park yerinin düzenlenmesi ve benzeri konular hükümetin özel icraatları olmayıp asli görevlerinden bazılarıdır. Şayet bu konular hükümet olarak icraat olarak kabul ediliyorsa o zaman kaç tane işyeri açılışına evlenme ve sünnet düğününe, cenaze törenine, milli günleri kutlama v.s. etkinliklere gittiklerini de bu raporda yervermeleri gerekmez miydi? Tıpkı Posta Dairesinin bir yılda yapmış olduğu posta pulu basımı hakkında verilen rakamlar ile Sosyal Sigortalar Dairesinde elektronik işlemlere başlandığına ilişkin bilgiler verildiği gibi…

Reform hükümeti sloganı ile göreve gelenlerin hangi reformları yaptıklarını henüz göremedik. Bu politik rant ve popülizm düşüncesi devam ettiği sürece e hiçbir reformun da yapılması mümkün değildir. Reform yapmak için ciddiyet, vizyon ile her türlü politik ranttan aranmış düşünceye sahip olunması ve ülkeyi yürekten sevmek gerekir. Diğer bir anlatımla, sistemden beslenenler yeni sistem kuramazlar. Kurmuş olsalar dahi mevcut sistemi ancak daha da karmaşık hale getirirler.

Sonuç olarak "asli görevlerini yapamayanlar her zaman teferruatla uğraşırlar" atasözünün gerçekçiliği bir kez daha kanıtlanmıştır. Hükümet artık halkla alay etmekten vazgeçmelidir. Her türlü yolsuzlukların ve yasa dışı işlemlerin denetimi ile ilgili ne gibi düzenlemeler yapılacağına ilişkin bir cümlelik bir ifadenin bu raporda yeralmamasına ne demeli? Şayet icraat olarak kamuoyuna yutturulmak istenen sözde uygulamalar gerçek ve ciddi olmuş olsa idi bu kadar çok sivil toplum örgütü her gün eylem veya eylem tehdidi içerisinde olurmuydu? İşte bu nedenlerden dolayıdır ki hükümetin bir yıllık icraatlarına ilişkin kamuoyuna açıklamış olduğu bilgiler bir rapor değil sadece bir seyir defteridir; tıpkı gemicilikte kaptanın seyir defteri gibi.

Sayın hükümet edenler ve onların kılavuzlarına soruyorum. Dört siyasi partinin anlaşmış olduğu Anayasa değişikleri ile ilgili yapılan reformunda neden halkın büyük çoğunluğu buna "HAYIR" demiştir? Çok basit ifade ile halkın siyasilere hiç güveni kalmamış olduğunun tepkisel bir göstergesi olmuştur. Bu durumun düzeltilmesi için siyasiler ve özellikle iktidarda olanlar, yaldızlı ifadelerle hayal üretme, muhalefette olanlarda gözükapalı davranışlar içerisinde ülke gerçekleri ile bağdaşmayan eleştirilere son vermeleri ve somut icraatlarla halkın kaybolmuş güvenlerini kazanmaya başlamalıdırlar.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.