Vergi uygulamalarına ilişkin bazı önemli kavramlar

Yayın Tarihi: 29/12/14 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Özellikle son yıllarda vergide "ahlak", "etik" ve "şeffaflık" kavramları çeşitli platformlarda çok sık tartışılmaya başlanmıştır. Yaşanan ekonomik krizlerin yarattığı olumsuzluklar paralelinde medyanın, uluslararası ekonomik kuruluşların, akademisyenlerin ve ilgili sivil toplum örgütlerinin her geçen gün artan ilgisi dolayısıyla bu kavramlar daha da önem kazanmaya başlamıştır.

Vergi uygulamalarına ilişkin ilginin artması nedeniyle özellikle OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın) Şubat 2013'te yayımladığı "VERGİ TABANI AŞINDIRMASI VE KAZANÇ AKTARIMI" konulu Raporu ile bu Teşkilatın 19 Temmuz tarihli Eylem Planı önemli bir yol haritası oluşturmuş olduğundan son zamanlarda "ahlak", "etik" ve "şeffaflık" gibi kavramlar, vergi biliminde oldukça yoğun bir şekilde hızla kullanılmaya ve yaygınlaşmaya neden olmaktadır. Bunun başlıca nedeni ise çağımızın bilgiye erişimdeki elektronik gelişme olanaklarının artış göstermesidir.

Bahse konu OECD Eylem Planında aşağıda özetlenen hususlar üye ülkeler tarafından onaylanmıştır.

  • Varlıklı kişi ve ailelerin durumunu gözden geçirilmesi,

  • Yönetim yapılarının dinamik olup olmadığının gözden geçirilmesi,

  • Transfer fiyatlandırılması politikalarının gözen geçirilmesi,

  • Yerel ve küresel gelişmelerin izlenmesi, ticari faaliyetlerin rekabet gücünü olumsuz etkileyecek gelişmelerin izlenerek gerekli önlemlerin alınması,

  • Yeni bir ortam olarak gelişen "vergi şeffaflığı" olgusuna hazırlıklı olunması,

  • Kamuoyundaki olumsuzluklara karşı strateji geliştirilmesi,

  • Gelir İdareleri güncel ve etkili olacak şekilde hazırlanması.

Her ne kadar da konu ile ilgili tartışmalarda bu kavramlar ön plana çıkıyorsa da yönetenlerin kamu gücü kullanılarak vergi alınmasının da önemli bir unsur olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. Esas olan kamu gücü kullanma yetkisi paralelinde ülkenin sosyo-ekonomik gerçekleri gözönünde bulundurulmak suretiyle yükümlülerin hak ve görüşleri de dikkate alınarak bu işlemler her iki tarafı da bağlayacak olan ahlaki ve etik kurallar kapsamında gerçekleştirilmelidir.

Vergi konularında işlem ve davranışlarla ilgili kullanılan etik veya ahlaki tanımlamalar her ne kadar da ülkemizde taraftar buluyorsa da, yükümlülüklerini gerektiği gibi yerine getirmeyen kişi veya işletmeler "vergi ödemeyenler" veya "vergi kaçıranlar" olarak ifade edilmektedir. Öteyandan, devletin vergilendirme konusundaki işlemlerinin sadece bütçe gelirlerini karşılamak için yasa gücüne dayandırılması ve vergi vermenin bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilerek yasalara uyma düşüncesinin halk tarafından pek kabul görülmediği gerçeğinin de her zaman gözönünde bulundurulması gerektiği kanaatindeyim.

Diğer bir anlatımla, bir ülkede faaliyet gösteren kişi, işletme ve kurumların gerçek anlamda vergilendirilmeleri öngörülürken, vergiye bağlı kılınanların da ülke ekonomisine katkılarının devamını, gelişmesini ve sürdürülebilirliğini sağlayacak hak ve menfaatleri de adalet ilkeleri kapsamında korunmalıdır. Bunlardan birinin taraflarca dikkate alınmaması gerek yükümlünün gerekse Vergi İdaresinin vergi ahlakının ve eğitimin bozulmasına neden olur. Vergi ahlakı ve etiği kavramlarından bahsetmişken yapılan vergi ve diğer kamu alacağı afları da gerek bu kavramları gerekse içsel motivasyonu olumsuz yönde etkilemektedir.(1)

Vergi aflarının yönetime karşı neden olduğu güvensizlik ile vergi ahlakı ve vergi etiği bozulmalarına ilişkin çeşitli yorum ve tartışmaların sürekli gündeme gelmesinin nedeni, hükümetlerin gerekli vergi düzenlemelerine ilişkin yasal düzenlemeleri ve Vergi İdaresinin yapılandırılması ile ilgili önlemleri zamanında almaması nedeniyle bütçe gelirlerinin giderlerini karşılamamasından kaynaklandığı gerçeği de gözardı edilmemelidir. Diğer bir anlatımla, kamu hizmetleri finansmanının sürdürülebilir olması için bütçe açıkları ile mücadelede vergi ve her türlü kamu alacaklarına belli dönemlerde getirilen aflar bu konuda tek çözüm olmamalı, diğer ülkelerin uyguladıkları bilimsel ve adalet içeren yöntemlere başvurulmalıdır.

Afları uygulamak yerine hükümet öncelikle kayıtdışı ekonomi ile mücadeleyi ivedilikle ele alması, yürürlükteki yasal düzenlemeler ile uygulamaları çağdaş ve ülkenin sosyo-ekonomik durumunu da dikkate alarak belli bir plan ve program kapsamında gerçekleştirmelidir.

Bunu yaparken de dolaylı vergilerin ve fonların yükseltilmesi yerine ekonomik sürdürülebilirlik anlayışı içerisinde dolaysız vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsili ile denetimine ağırlık verilmelidir. Özellikle de dijital teknolojinin ulaştığı durumdan ve sunduğu olanaklardan gerek hükümetin gerekse halkın ve işletmelerin yararlandırılmasına azami özen gösterilmelidir. Bu olanaklara gerekli önemin verilmemesi halinde her zaman vergi ahlakı, vergi etiği ve vergi şeffaflığı gerek medyada gerekse sivil toplum örgütlerinin beyanatlarında ülke gündemini oluşturmaya devam edecektir. Yaklaşık 35 yıl öncesi yapılan yasalarla, yöntemlerle ve mesleki anlayış ile eğitim ve kadro organizasyonlarıyla kamu maliyesinde başarılı olmak mümkün değildir. Keza, bu yapısal ortamda ekonominin düzelmesini beklemek de sadece hayaldir.

Vergi hukuku ile ilgili her türlü yasal düzenlemelerini ve altyapılarını tamamlamış olan ülkeler, yasalarındaki gizlilik kurallarına istisna getirmek suretiyle diğer ülkelerle şeffaflığa gerekli önemi vererek bilgi değişimleri konusunda karşılıklı idari yardımlaşma sözleşmeleri imzalamaya hız vermeye başlamışladır. Global düzeyde şeffaflığı artırmak amacıyla imzalanan ülkelerarası bu sözleşmeler yükümlü haklarını da gözeterek taraf ülkeler arasında vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele amacıyla kapsamlı bir işbirliği hedeflemektedirler. KKTC'ni yönetenler bu konuda anavatan Türkiye ile dahi hiçbir girişimde bulunmamışlardır.

Diğer bir anlatımla, bilgi değişimi, eş zamanlı vergi incelemeleri, tahsilatta yardımlaşma ve tebligat işlemleri bahse konu sözleşmelerde öngörülen idari yardımlaşma yöntemlerini düzenlemektedir. Bu konudaki OECD ve Avrupa Konseyinin "Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi" 3 Kasım 2011'de Fransa'nın Cannes kentinde imzalanmış olup sözleşme içeriği taraf ülkelerin mukim ve vatandaşları ile sınırlı tutmayarak üçüncü ülke mukimleri ve vatandaşlarını da kapsamına almıştır.(1)

(1)- Kahraman Abdülkadir, KPMG Vergi Bölüm Başkanı – 8.1.2014

Amacım, yukarıda açıklamaya çalıştığım görüşler ile vergi konusundaki uluslararası kuruluşlar ve ülkelerin vergi ahlakının, vergi etiğinin ve şeffaflığının etkinleştirilmesi için sürdürdükleri faaliyetlerin sürekli devam ettirmekteki kararlılıklarını göstermektir. KKTC'deki durum ise bunun tamamen tersi olup, bugünkü iktidar da diğer iktidarlarda olduğu gibi Beşparmak Dağlarının ötesinde başka ülkelerin olmadığı ve dünyanın merkezinin de dikili taş olduğu moduna girmiş olmasıdır. Bu durumun en somut örneği yaklaşık bir yılı aşkın sürede bu iktidarın yasal değişiklik ve yasal düzenleme bekleyen çeşitli vergi yasalarında yapılması gereken değişiklikler ile Muhasebe ve Denetim Meslek Yasa Tasarısına gerekli önemi vermemesidir. Bu durumdan kendime çıkardığım en büyük ders, siyasilerimizin büyük bir kısmının KKTC'nin varlığını ve geleceğini düşünmedikleri gibi gerçek anlamda da KKTC'ni benimseyip sevmedikleridir.

Özetle, hükümet olarak halk psikolojisini hiç dikkate almadan, yapacağı düzenlemeleri sivil toplum örgütleri ile paylaşmadan, hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak yapacağı düzenlemeleri halkın anlayabileceği şekilde açıklama yeteneğinden yoksun ve her türlü yasal düzenlemeyi Anayasanın 112. maddesini ihlal ederek Yasa Gücündeki Kararnamelerle yapmayı alışkanlık haline getiren bir anlayışla başarı elde etmek mümkün değildir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.