KKTC'deki denetimsizlik sadece mali kayıplara neden olmaz

Yayın Tarihi: 11/02/15 15:42
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+

Son aylardaki haftalık yazılarımın büyük bir kısmında denetim konusunun önemine yervermiş ve denetimin her konuda, sürekli, bağımsız ve etkin şekilde yapılmasını açıklamaya çalıştım.

"Denetim" kelimesi genelde her ne kadar da bizlere "mali denetimi" anımsatırsa da bunun her konuda yapılmasının gerekli olduğu gerçeğini gözardı etmek mümkün değildir. Bu nedenle, denetim ülkenin kamu hizmetlerinin ve özel sektör faaliyetlerinin her safhasında yeralması gerekir. Dolayısıyla, mali, sağlık, eğitim, ulaştırma, gıda, trafik, inşaat ve diğer konularda özellikle yönetsel, verimlilik, güvenlik konularında olmak üzere başta devlet olmak, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının da yasalarda kendilerine verilen yetkileri azami düzeyde, mesleki ciddiyet ile tarafsızlık ilkeleri kapsamında kullanılmalıdır. Yasaların tanıdığı yetkilerin yetersiz olduğunu veya sair mazeretler ileri sürerek bu yetkileri kullanmaktan kaçınmak mümkün değildir. Bu mazeretler, günümüz gerçeklerine ve koşullarına göre uymuyorsa bunlarla ilgili gerekli yasal düzenlemeler ve önlemler ile organizasyonlar yapılmalı veya güçlendirilmelidir.

KKTC'nin bugünkü durumuna bakıldığı zaman hiçbir konuda gerek dâhili gerekse harici denetimlerin hiç yapılmadığı veya gerektiği gibi yapılmadığını ve boyutunun her geçen gün artış gösterdiği görülmektedir. Bu konuda bugüne kadar ileri sürülen mazeretlerin başında devlet kurumları veya kurumlar arası yetki kargaşası, çatışması, yasal boşluk ve benzeri konular ile nemelazımcılık davranışları gelmektedir.

Bu mazeretler daha doğrusu bu konulardaki isteksizlikler sonucundan oluşan denetimsizlik ortamının giderilmemesi nedeniyle sadece kişiler, işletmeler ve genel anlamda ülke ekonomisi zarar görmekle kalmamakta, ayni zamanda can kayıplarının veya ağır yaralanmalar ile kalıcı sakatlıkların da meydana gelmesine neden oluşturulmaktadır.

Yukarıda belirtmiş olduğum konularda yapılmayan, eksik veya gerektiği gibi yapılmayan denetimler ile gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda son yıllarda özellikle kanser hastalığının hızla yaygınlaşmasına, inşaatlarda ve diğer mesleklerde meydana gelen iş kazaları nedeniyle kaybedilen canlar ile yaralanmaların veya sakatlanmaların süratle artış göstermesine neden oluşturulmaktadır. Bu konu gerekli etkin denetimlerin yapılmasını sağlama yükümlülüğü hükümet edenler ile kamu kurum ve kuruluşlarına aittir.

Basında yayımlanan istatistiklere göre KKTC'deki iş kazalarının en son bilançosu şöyledir:

Yıl Yaralı Ölü

Sayısı Sayısı

2011 270 6

2012 214 4

2013 230 7

2014 205 5

2015(Ocak) 4 1

Toplam 923 23

Yukarıda belirtilen yaralı sayısı içerisinde çalışma gücünün çok büyük bir kısmını sürekli kaybedenlerin sayısı zannedersem yüksek rakamlardadır. Sonuç itibarıyla, iş kazası nedeniyle meydana gelen yaralanmalar ile ölümler sadece kişilerin ve onların yakınlarının acı ve mağduriyetler yaşamasına neden olmamakta, ayni zaman da işverenlere, sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarına da parasal maliyetler oluşturmaktadır.

Özetlemeye çalıştığım iş kazalarının acaba devletin ve ilgili kamu kurum ve kuruşlarının alacağı önlemlerle önlenemez mi? Elbette önlenebilir. Bunu en iyi açıklayan İngiliz atasözü şöyledir: "PREVENTION IS BETTER THAN CURE". Bunun Türkçe anlamı ise şudur. ÖNLEM (VEYA ÖNLEME) TEDAVİDEN DAHA İYİDİR. Biliyormusunuz ki İngiltere'de ve birçok Avrupa ülkesinde bu atasözü gerek aileler gerekse anaokullarından başlayarak çocuklara telkin edilmekte, bireyler ve bunlardan ileride yönetici olacak olanlar dâhil bu inanç içerisinde hayatlarını veya görevlerini sürdürmektedirler.

İnşaatlarda meydana gelen iş kazalarının önlenmesine (yani iş güvenliğine) ilişkin hangi kamu kurum ve kuruluşlarının doğrudan ve dolaylı ilgili ve yetkili olduğu konusunda yapmış olduğum araştırmada bu konu hakkında aşağıdaki bilgiler ile yasalarla yetkili kılınan kurumları ve makamları buldum.

  1. 51/1995 sayılı Belediyeler Yasası:

Bu Yasa'nın 97(1). maddesi kuralları Belediyeler Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası ile bu Yasa altında düzenlenen mevzuat uyarınca "Yetkili Makam" olarak görevlendirilmiş olup bu amaçla yapı izni ve denetleme harcı tahsil edilmektedir. "Harç" kelimesinin en basit anlamı, devletin veya kamu kurum ve kuruluşlarının bir hizmet karşılığı olarak hizmeti alanlardan tahsil ettiği ücret olarak tanımlanmıştır.

Diğer bir anlatımla, herhangi bir Belediye, kendi hudutları içerisinde yapılan her türlü inşaat projesinin uygunluğuna onay vermesi yanında ilgili inşaatın projede öngörülen ölçü ve yapı malzemeleri standartlarına gerçekleştirilmesinin sağlanması hususunda da denetleme yapma zorunlu tutulmuştur.

Nitekim, bu zorunluluk Belediyelerin Fasıl 96, madde 3 kurallarına istinaden düzenlediği İnşaat Ruhsatı Belgesinin 2'ci maddesinde de açıkça belirtilmiştir. İlgili madde aynen şöyledir:

" Temeller kazıldıktan hemen sonra ilgili makama (yani Belediye'ye) yazılı müracaatla kontrolü istenecek ve yazılı izin alınmadan temellerin doldurulmasına başlanmayacaktır."

Keza, Belediyeler Yasası'nın 97(4). maddesi uyarınca ilgili İnşaat Ruhsatında öngörülmüş olan ve/veya öngörülen koşullara uymayanlara Belediyenin inşaatı mühürleme yetkisi de dahil birçok ceza kesme yetkisinin verilmiş olduğunu belirtmekte yarar görmekteyim. Ancak, fiiliyata bakıldığı zaman bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi amacıyla normal bir konutun İnşaat Ruhsatı ismi altında ilgili Belediye yaklaşık 7000-7500 TL arası ödemede bulunulmasına rağmen hiçbir Belediye özellikle temel kazma, demir bağlama, kalıp ve beton dökümünde hazır bulunmak suretiyle denetlememektedir. Diğer bir anlatımla Belediyeler sadece İnşaat Ruhsatı almayı kendilerine verilen görev ve sorumlulukları yerine getirmemeyi bilirler. Zaten bu durum sadece Belediyelere mahsus bir anlayış değildir. Bu anlayış devletin tüm katmanlarında kural haline gelmiştir. KKTC'ni yöneten Devlet, Belediyeler ve kamu kurumları ile kuruluşlarında maalesef bu anlayış kökleşmiştir.

Bu denetimsizlik anlayışı sonucunda başta inşaat sahibinin herhangi teknik bir kusur, ihmal veya kasıtı dolayısıyla uğrayabileceği zararın meydana gelmesi önlenememektedir. O zaman ilgili Belediye bu kadar yüksek İnşaat Ruhsatı harcını neden talep etmektedir?

  1. Fasıl 96 – Yollar ve Binalar Yasası:

Bu Yasa'nın 9'uncu maddesi uyarınca "yetkili makam" olarak yetkilendirilen Belediyelere inşaatın usulüne göre gerçekleştirilmesi için her türlü koşulu koyma hakkı tanınmıştır.

Bu koşul koyma ve yaptırım uygulama yetkisi kapsamında Belediyelerin adı edilen Yasa'nın 9(b)(ii). maddesi uyarınca binanın herhangi bir kısmının sağlamlık açısından hangi malzemelerden inşa edileceğine ilişkin ek koşul koyma hakkı vardır.

Daha da önemlisi adı edilen Yasa'nın ayni maddesinin (ix) alt bendine istinaden "Yetkili Makam" olarak görevlendirilen Belediyelere İNŞAATTA ÇALIŞTIRILAN KİŞİLERİN GÜVENLİĞİ" ile ilgili her türlü denetimi yapma hakkı verilmiştir.

Ancak, bugünkü uygulamalara bakıldığı zaman yukarıda belirtmiş olduğum hiçbir konu ile ilgili olarak önlem alındığını veya denetim yapıldığını hiç görmedim. Bir gören veya duyan varsa lütfen beni veya kamuoyunu aydınlatsınlar. Alınan önlemler sadece kâğıt üstünde kalmaya mahkûm edilmiştir.

Öteyandan, bu Yasa'nın 21. maddesi kuralları "Yetkili Makam" olarak yetkilendirilen (bu durumda Belediyelerin) ilgili yasa ve tüzük kurallarına uymadıkları takdirde cezaya çarptırılacakları öngörülmüştür. Yıllardır ihmal edilen bu uygulama da hiç hayata geçirilmemiştir. Yani popülizm ve nemelazımcılığın bir başka versiyonudur.

  1. 35/2000 sayılı Çalışma Dairesi Yasası:

Bu Yasa'nın 2. ve 6. maddeleri, iş ve iş aletlerinin teftişinin ve denetiminin Çalışma Dairesi personeli tarafından yapılacağını kurala bağlamıştır. Kadrosunda 57 Müfettiş ve Çalışma Memuru bulunan veya bulunması gereken bu Dairenin temel görevi iş güvenliği, yani insan hayatını korumak ve iş kazalarını önlemektir. İnşaat sektörünün faaliyetleri de insan unsuruna dayandığı için bu sektördeki faaliyetleri de iş güvenliği kapsamında neden ciddi denetimlere tabi tutulmamaktadır? Dünyada insan hayatından daha önemli ne olabilir ki? Bu konuda tasarruf yapmak veya personeli gerektiği gibi çalıştırmamak hiçbir zaman ne mantıki ne de vicdani bir mazerettir.

  1. 21/2005 sayılı Mimar ve Mühendisler Birliği Yasası:

Bu Yasa'nın 18(2)(B). maddesi, adı edilen Birlik Kuruluna inşaatlar konusunda özellikle denetim yapma konularında icraat yapma yetkisi tanımıştır. Ancak, bu Kurulun da inşaatların denetimine ilişkin etkin veya sonuç alıcı ciddi girişimler yapmadığını gözlemlemekteyim.

  1. 18/1998 sayılı Müteahhitler Birliği Yasası:

Bu Birliğin Yasası incelendiği zaman 4'cü maddesi bu Birliğin Kuruluş amacını düzenleyen 4(2)(C). maddesi de Birliğin inşaatlar konusunda denetim ve iş güvenliği ile ilgili etkinlikler düzenlemesi konusunda görevlendirilmiştir. Gözlemleyebildiğim kadarıyla bu konuda Birliğin iş güvenliği ile ilgili herhangi eğitsel etkinlikte bulunmamıştır.

Özetle, KKTC'deki İnşaatların gerek genel anlamda gerekse iş güvenliği bakımından fiili denetlemesi yapılmamaktadır. Siyasiler ve ilgili makamlar sadece, bir iş kazası sonucunda hayatlarını kaybedenler veya yaralananlar için taziye ve üzüntü beyanatları verilmekte ve bir gün sonra herşey unutulmaktadır.

Özetin de özeti, KKTC halkı, yöneticilerine siyasileri maalesef denetimi gerek fiiliyat gerekse teoride dahi hiç sevmemekte ancak başkalarının denetlenmesini de istemektedirler. Böyle ikiyüzlülük olmaz ve bu şekilde devam ettiği sürece ülkemiz ve halkımız her bakımdan daha birçok acılar ve mağduriyetler yaşamaya devam edecektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.