Çifte vergilendirmeyi önleme andlaşmaları ve önemi

Yayın Tarihi: 30/03/15 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Daha önceki yazımda vergilendirme yetkisinin bir ülkenin egemenlik göstergelerinden biri olduğunu ve Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına ilişkin müzakerelerde kurucu devletler arasındaki dolaysız vergilendirme hukukunu düzenleyecek olan konularda bu andlaşmaların önemini vurgulamıştım.

Bugünkü yazımda ise bu andlaşmalar hakkında daha geniş bilgiler vermeyi yararlı gördüm. Günümüzde ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler hızla artış göstermekte olup sermaye, teknoloji ve işgücü hem kapsam hem de özellik bakımından daha da uluslararası önem kazanmıştır. Mal ve hizmet unsurlarının uluslararası boyutlarda hareketlilik göstermesi ülkeler arasındaki ekonomik ve buna ilişkin sorunların yanısıra vergisel sorunların ve uyuşmazlıkların da ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Her devlet, kendi ulusal sınırları içinde, egemenlik haklarına dayanarak mutlak bir vergileme yetkisine sahiptir. Uluslararası vergi hukukuna göre devletlerin egemenlik hakkına dayanıp vergileme yetkileri aşağıdaki şu ilkelere dayanmaktadır:

  1. Kaynak (Source);
  2. İkamet (Residency);
  3. Uyrukluk (Citizenship);

Diğer bir anlatımla, devletler kendi ülkelerinde elde edilen gelirlerden vergi alma hakkına sahip iken kendi ülkesinde mukim (yerleşmiş) olan yabancı uyruklu veya vatandaşlarının yurtdışından elde ettikleri gelirlerden de vergi alma hakları vardır. Gerek yürürlükteki vergi yasalarınızda gerekse uluslararası vergi hukukunda bir kişinin dolaysız vergi uygulaması bakımından "mukim/yerleşmiş" kapsamında vergilendirme işlemine tabi tutulabilmesi için ilgili ülke sınırları içinde bir vergilendirme dönemi içinde sürekli veya aralıklarla 6 aydan (183 günden) fazla ikamet etmiş olmaları gerekir. Bu ilkelerden herhangi birine dayanarak, vergileme yapılması sonucu, ayni vergi yükümlüsünden ayni vergi konusu ile bağlantılı olarak belli bir zaman devresi içinde birden fazla devletin vergi alması durumu, çifte vergilendirme (Double Taxation) olgusunu ortaya çıkarmaktadır.

Hiç şüphesiz ayni gelir üzerinden iki devlete hatta bazen daha fazla devlete vergi ödenmesi zorunluluğu işletmeleri ve özellikle de yatırımcıları olumsuz yönde etklilemekte ve yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacı olan ülkeleri daha da etkilemektedir.

Devletler bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla bir yandan kendi vergi sistemlerinden yabancı ülkelerden elde edilen gelirlerin vergilendirilmemesi veya vergilense dahi yabancı ülkelerde ödenen vergilerin kısmen veya tamamen mahsubuna veya yabancı ülkelerden elde edilen gelirlerin ikamet ülkesinde vergilendirmeden muaf tutulmasına olanak veren düzenlemeleri gerçekleştirmek ve ileride oluşması muhtemel iktilafları gidermek için ilgili devletler andlaşma yoluna gitmektedirler. Genellikle de bu konuda andlaşma yapma isteminin ilk adımı kalkınmakta olan ülkelerden başlamaktadır. Ekonomileri ayni düzeyde olan devletler de çifte vergilendirmeyi önleme amacıyla andlaşmalar yapma yönünde eşzamanlı kararlar almaktadır.

Sözkonusu andlaşmaların esas içeriğini özellikle hangi gelir türlerinin, nasıl ve hangi oranlarda vergiye tabi veya muaf tutulacağı konuları oluşturmakta olup bu andlaşmaların düzenlenmesi uluslararası Birleşmiş Milletler veya OECD modellerinden birine uygun olarak andlaşmaya taraf iki ülkenin mutabakatı ile gerçekleştirilmektedir.

Çifte vergilendirmeyi önleme andlaşmalarının kalkınmakta olan ülkeler bakımından başlıca amacı yabancı sermaye yatırımlarını en uygun koşullarda yurda getirebilmek ve kendi açısından en az vergi fedakârlığıyla bu işi başarabilmektir. Bu amaçla, KKTC Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Yasalarının düzenlenmesinde, KKTC'nin uluslararası ekonomik dezavantajlarını da dikkate alarak, kendi yükümlülerini çifte vergilendirme olgusundan kurtarabilmek için "tek taraflı kredi/(mahsup) yöntemini" (Unilateral Tax Relief) kabul ederek yurtdışında elde edilen ve vergilendirilen kazançlara ilişkin vergiler bu kazançlar üzerinden KKTC'de ödenmesi gereken benzeri vergiden mahsup edilmesini, bazı koşullara bağlı olarak, kurala bağlamıştır.

Bu nedenle, KKTC'nin tek ticari ve ekonomik ilişkiler içinde olduğu T.C. firmalarını çifte vergilendirme yükünden arındırmak ve ülkemizde iş kurmayı cezbetmek suretiyle yatırım yapmalarını teşvik etmek amacıyla bu konuda vergi andlaşması yapılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Nitekim 30.12.1988 tarihinde iki ülke yetkilileri tarafından imzalanarak yasalaşmış olan bu andlaşma Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.01.1989 tarihi ile başlayan vergilendirme döneminden itibaren "KKTC-TC Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaybını Önleme Andlaşması" ismi altında her iki ülkede de yürürlüğe girmiştir. Ancak, benzeri bir andlaşmanın dost olarak kabul ettiğimiz Türk Devletleri veya İslam Ülkeleri ile de yapılması için şimdiye kadar hiçbir çaba yapılmamıştır. Öteyandan, 1988 yılında T.C. ile imzalanan sözkonusu andlaşma ise bugüne kadar güncelleştirilmemiş ve/veya etkinleştirilmesi veya daha fazla yararlanılması yönünde Vergi Dairesi'nin ve dolayısıyla Maliye Bakanlığının hiçbir girişimi gözlemlenmemiştir. Kanımca sözkonusu Daire personelinin büyük bir kısmının Yasa gücünde olan bu andlaşma'nın mevcudiyetinden ve/veya içeriğinden dahi haberi yoktur.

Örneğin, andlaşmada ulaştırma kurumlarının vergilendirilmesi ile ilgili mütekabiliyet esasına dayandırılan vergi muafiyeti uygulaması, K.T.H.Y.'nın iflas ettirilmesi ile durmuş olan faaliyetlerine rağmen T.C. hava ulaştırma işletmelerine verilmesine KKTC tarafından devam edilmektedir. Hâlbuki bu maddenin değiştirilmesi veya iptali için KKTC Maliyesi çoktan girişim yapması gerekirdi.

T.C Gelir İdaresinin ise bu konudaki işlemlerle ilgilenen Daire Başkanlığı bulunmakta olup yaklaşık 60 ülke ile imzalanan veya imza aşamasında bulunan Vergi Andlaşmaları mevcut olup bunların daha da artırılması için temas ve çalışmalar hızla devam etmektedir. Güney Kıbrıs Yönetiminin de bu konuda çeşitli ülkelerle imzalamış olduğu yaklaşık 35 tane andlaşması mevcuttur.

Son zamanlarda KKTC'nin çeşitli İslam ülkelerinde ve bazı Türk devletlerinde ticari temsilcilikler açmış ve açacak olduğunu basın organlarımızdan öğrenmekteyiz. Merak ettiğim konu şudur; acaba bu ticari temsilciliklerin açılış görüşmelerinde veya faaliyetlerinde bu ülkeleri KKTC'de yatırım yapmalarını, ticari ve ekonomik ilişkilere girmelerini ve/veya iş ortaklıkları kurmalarını teşvik etmek için vergi andlaşması yapılması hususunda herhangi bir girişim yaptılar mı? Kanımca bunun cevabı hayırdır; çünkü maalesef gerek hükümet yetkilileri gerekse sivil toplum örgütlerimiz tamamen klasik teşvik unsurları veya mevzuatı (Serbest Liman Bölge Yasası, Uluslarası İşletme Şirketleri ve Uluslararası Bankacılık Birimleri Yasaları) üzerinde odaklaşmış olup, Vergi Andlaşmalarının da sözkonusu teşvik unsurlarına çağdaş ve tamamlayıcı bir alternatif teşkil ettiği gerçeği dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim.

Siyasi veya diğer yetkililerimize ışık tutmak ve bilgilendirmek amacıyla yabancı ülkelerle ve özellikle islam ve Türk devletlerle vergi andlaşmalarının yapılması için gerekli girişimler yapılmalı ve ambargolar ile KKTC'nin tanınmamışlığı v.s. gerekçelerin arkasına sığınarak klimalı odalarda oturmaya devam edilmemelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.