Hükümetlerin başarı derecesi çözüm üretme becerisiyle ölçülür

Yayın Tarihi: 24/08/15 08:00
okuma süresi: 15 dak.
A- A A+

Hükümetlerin temel görevlerinden en önemlisi ülkede meydana gelecek olan olumsuzlukların giderilmesinde acil ve etkin çözümler üretmek suretiyle halkın yaşam düzeyini iyileştirmek kolaylaştırmak ve en azından aynı düzeyde kalmasını sağlamaktır. Bu olumsuzluklar arasında savaş durumları dışında ülkede meydana gelen deprem, yangın, su baskını, yaygın hastalıklar gibi doğal afetler ile finansal krizlerin meydana gelmesiylesosyo-ekonomik durumun kötüleşmesi yeralmaktadır.

Ülkeyi yöneten iktidarların sorumluluğu hangi nedenle olursa olsun, hangi tür olumsuzluk olursa olsun,bunların yaratacağı olumsuzluklara engel olmak veya engel olunamıyorsa bu olumsuzlukların yaratacağı etkilerin şiddetini ve yaratacağı tahribatın büyüklüğünü asgari düzeye indirmektir.

Bu amaçla, ciddi icraat yapma amacında olan hükümetler bahse konu olumsuzlukların önlenmesi veya etkilerinin asgari düzeyde tutulması amacıyla konuya göre ilgili Bakanlıklar bünyesinde ve/veya Devlet Planlama Örgütünde (DPÖ) "İZLEME VE ERKEN UYARI" sistemi oluştururlar. Nedeni ise herhangi bir olumsuzluğun ülkeyi hazırlıksız yakalamasını önlemek ve onun yaratacağı olumsuzluklara karşı önlemler almaktır.

Örneğin, başka ülkeler deprem, tsunami, fırtına, yangın gibi doğal afetleri izleme, önlemler alma ve halkı uyarma gibi organizasyonlar yanında sosyo-ekonomik konularda da dünyada ve özellikle ilgili ülkenin bulunduğu coğrafya ile rakip ülkelerde meydana gelen ekonomik gelişmeleri izleme, değerlendirme ve uyarma konularında önceden önlemler alma amacıylasistemler veya organizasyonlar oluşturmaktadırlar.

KKTC'nin kamusal yapısına bakıldığı zaman ekonomik konulara ilişkin kurumlar olmasına rağmen bu hususlarda bünyelerinde gerekli organizasyonlar veya sistemler mevcut değildir. Asli görevleri arasında yer alması gereken ve çağımızda ekonomik konuları izlemek, stratejiler geliştirmek ve hükümete gerekli uyarılar ile düzenlemeler hakkında önerilerde bulunmak amacıyla "İzleme ve Ekonomik Stratejiler Belirleme" ismi veya buna benzer tanımlar altında sürekli görev ifa eden kurumlar oluşturulmaktadır. Bahse konu amaç için KKTC'de belirtmiş olduğum bir kurumun olmadığı bir yana, Ekonomi ve Maliye Bakanlıkları ile Devlet Planlama Örgütü Müsteşarlığı arasında da bu hususta herhangi bir etkin koordinasyon, işbirliği ve çalışmanın olduğunu söylemem mümkün değildir.

Şayet böyle bir durum olmuş olsa idi en azından son aylarda Türk Lirasının döviz karşısındaki değer kaybı dolayısıyla geçmiş ve şimdiki hükümetler tarafından ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz sosyo-ekonomik durumu için bazı hafifletici önlemler alınması gerekirdi. Geçtiğimiz günlerde Sn. Başbakanın Havadis Gazetesi yazarlarından Hüseyin Ekmekçi'ye vermiş olduğu beyanatında TL para biriminin Türkiye Cumhuriyetine ait olduğu için hükümetin yapabilecek birşeyi olmadığı mealinde açıklamada bulunmuştur. Ayrıca, son Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası basına vermiş olduğu beyanatta "Elimizde pek fazla birşey yok" demiştir.Bu son beyanatında Sn. Başbakan en azından fazla olmasa da bazı önlemlerin olduğunu ifade etmiştir. O zaman bu önlemleri neden uygulamaya geçirilmediği sorusu akla gelmektedir.

Anladığım kadarıyla Sn. Başbakan'ın bu beyanatlarında gerek ilgili Bakanlar gerekse danışmanları kendisine yeterli bilgi vermedikleri veya bu makamlar ile kişilerin de yeterli bilgi ve mesleki vizyon sahip olmadıklarıdır.

Bu durumda ve koşullarda özellikle Ekonomi Bakanlığına ve DPÖ Müsteşarlığına çok büyük görevler ile sorumluluklar düşmektedir. Bu konuda Maliye Bakanlığından önlemler almasının beklenmesi pek mümkün değildir. Bunun başlıca nedeni ise son yıllarda KKTC maliyesini yönetmekle görevli olan gelmiş geçmiş tüm Maliye Bakanlarının anlayışına göre her ne pahasına olursa olsun bütçeye en pratik, ucuz maliyetli ve kestirme yollarla (Gümrük vergileri, fon, KDV, kaynakta vergi kısmı) paralar elde edip özellikle verimsiz kamu hizmeti yapanlara maaş yetiştirmektir. Bu amaçla da KKTC'ne yapılan ithalatların büyük bir kısmı dövize bağlı olduğu için bugünkü döviz kurlarındaki artışlar dolayısıyla gümrük işlemleri sırasında Maliyenin hergünkü KDV, Vergi Stopaj ve Fon gelirlerinde sürekli artışlar olduğu için ülkedekisosyo-ekonomik faaliyetlerin durma noktasına gelmekte olduğu gerçeği bu Bakanlığı pek ilgilendirmemektedir. Diğer bir anlatımla, ülkemizin sosyal politikalarının geliştirilmesi, gerek Maliye gerekse Ekonomi Bakanlarınıve iktidarın siyasilerini veya bunlara danışmanlık yapmakla görevli olan kılavuzlarını hiç ilgilendirmemektedir.

Yaklaşık 9 aydan sonra hükümet asgari ücreti gündemine alarak alım gücü büyük ölçüde azalan asgari ücretlilerin gelirlerine aylık brüt 55 TL artış yapmaya karar vermiştir. Bu miktardan Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı kesintisi de yapılacağı dikkate alındığında bu artışın net miktarı aylık yaklaşık 44 TL'na düşmektedir. Bu konuda mal ve hizmet alımlarını ucuzlatmak veya hızlı fiyat artışını asgariye indirmek amacıyla düzenlemeler yapılmaz ise zaten gerçeklerle bağdaşmayan bu artış bir aydan önce etkisini yitirmiş olacaktır. Öteyandan, geçmişte uygulanan Hayat Pahalılığı ödeneğinin tekrar uygulanmaya konması halinde tam olmasa dahi kamu çalışanlarının alım gücüne bir nebze katkı sağlarken, biraz da piyasaya para akışına neden olacaktır.

Yapılan asgari ücret artışının yetersizliğini ve Hayat Pahalılığı uygulanamamasının gerçeklerini yürürlükteki yasaların yetersizliğine bağlanması geçerli bir gerekçe olarak kabul edilemez.Geçmişte, "Ekonomik olumsuzluklar" ileri sürülerek vergi affı da dâhil olmak üzere Yasa Gücünde çeşitli Kararnameler yürürlüğe geçirilmiştir. Böylesi önemli bir konuda da Yasa Gücünde Yasalar ile önlemler alınmasın mı?

Özellikle, döviz krizi dolayısıyla büyük çapta etkilenen piyasanın canlanmasını ve ekonomik çarkların yavaş da olsa işlemesini sağlamak amacıyla piyasaya sıcak paranın akıtılması olmazsa olmazlardır. Bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması beklenirken KKTC'de monopol olan ve özerkliğini ilan etmeye çalışan KIB-TEK'in kötü ve tedbirsiz uygulamaları dolayısıyla oluşan zararının giderilmesi için elektrik ücretlerine artış yapılması konusunun gündeme gelmesi halkımızın ve sektörlerin büyük tepkisine neden olması KKTC'nin mevcut sosyo-ekonomik durumuna "tuz-biber" eklemiştir.

Mevcut ekonomik olumsuzluklar karşısında "hiçbir şey yapmama" düşüncesini biryana bırakıp hükümetin asli görevi olan "olaylara çözüm üretme becerisi" konusu bugün ülkemizin içinde bulunduğu olumsuzluklar nedeniyle büyük önemarzetmektedir. Bu nedenle, hükümetin çözüm üretme becerisi yoksa (ki olmuş olsa idi bu konuda gerekli düzenleme ve uygulamalar yapılırdı) bu konuda mesleklerinde uzman kişilerden, akademisyenlerden ve meslek kuruluşları temsilcilerinden oluşacak bir çalışma grubu veya "ekonomik kriz masası" oluşturulması gerekirdi.

Yine de, belki yararlı olur ve hükümet edenler ile diğer ilgililer dikkate alır umuduyla dövizin TL karşısında değer kazanması, diğer bir anlatımla TL'nin değer kaybetmesi nedeniyle KKTC'de oluşan sosyo-ekonomik olumsuzlukların "kötüden daha kötüye" gidişinin olumsuz etkilerini olanaklar ölçüsünde yavaşlatmak veya azaltmak amacıyla kanımca aşağıda özetlediğim bazı önlemlerin alınması halinde ekonomik faaliyetlere istikrar kazandırılması bakımından yararlı olacaktır.

  • KKTC'nin hertürlü mal ihtiyaçları büyük ölçüde ithalata dayanmakta olduğu ve bu malların bedelleri genellikle dövize bağlı olarak gerçekleştiği için Gümrük, Fon, KDV ve kaynakta vergi kesme(Vergi Stopaj) işlemlerinin TL esasındaki matrahını oluşturan hesaplamalarda dikkate alınan cari efektif döviz kurlarının bahse konu krizin etkisi giderilinceye kadar yapılacak yasal bir düzenleme ile sabit kurlara bağlanmasına ilişkin düzenleme, mal ve hizmet alımlarında fiyat istikrarı sağlayacak veya fiyat artışlarını yavaşlatacaktır. Benzeri uygulama taşınmaz mal devirlerinde Tapu Dairesine Sterline bağlı rayiç bedel değerlemesi sonucu TL hesaplamalar içinde yapılmalıdır.Keza, devletin dövize bağlı vergi, resim, harç ile taşınmaz mal kiralama işlemleri de aynı esaslara bağlanmalıdır.
  • Döviz kurunun yaratacağı maliyet artışının azaltılması amacıyla mal ve hizmet teslimlerinde uygulanan KDV oranları belli bir süreyle makul bir düzeye indirilmeli, özellikle gıda, temizlik, giysi ve diğer zaruri ihtiyaç mallarının KDV oranları sıfıra indirilmelidir.
  • Dövize bağlı kredi işlemleri dolayısıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından ödenen faizlerden Devletin almakta olduğu Banka ve Sigorta İşlemleri Vergisi oranı düşürülmeli, gerekirse belli bir süre bu oran sıfıra çekilmelidir.
  • Esas amacı muhtemel akaryakıt ve tüketim mallarının fiyatlarında meydana gelebilecek fiyat artışlarının tüketicilere istikrarlı fiyatlarla arzını sağlamak olan 26/1978 sayılı Fiyat İstikrar Fonu Yasası'nın ek bir vergi türü gibi uygulanmasından vazgeçilerek bu Yasa'nın esas amacı (madde 3) doğrultusunda kullanılmasına başlanması gerçekleştirilmelidir.
  • Devletin KKTC'deki tüm yükseköğretim kurumlarına sağladığı vergi, resim, harç muafiyetleri ve sağladığı diğer teşvik unsurları dikkate alınarak döviz esasında saptanan eğitim ücretlerine ilişkin döviz kurlarının da belli süre sabitleştirilmesi ülkemizin yükseköğretim öğrencilerinin potansiyelini artıracak veya en azından azalmasını durduracaktır.
  • Bankaların mevduat sahiplerine verdikleri faiz oranları dikkate alınarak kredi faizleri için uyguladıkları faiz oranlarının makul düzeye indirilmesi suretiyle mevduat-kredi makasının daraltılması için gerekli telkinler ve/veya önlemler alınmalı, bu uygulamaya kamu bankalarından başlanmalıdır. Merkez Bankası da bu amaçla para maliyetleri doğrultusunda düzenlemeler yapmalıdır.
  • Yıllardan beri KKTC'nin kanayan yarası olan, gerek halkımızı gerekse işletmelerimizi çok yakından ilgilendiren bireysel ve işletme kredilerinin faizlerinin uygulanmasını çağdaş esaslara bağlayacak olan ve yıllardır yasallaşması gerçekleştirilmeyen kalıcı bir Faiz Yasa'nın da acilen yasalaşması sağlanmalıdır. Ancak, bu düzenleme yapılırken ülkenin gelecekteki genel ekonomik durumu da dikkate alınmalıdır.

(8) Halkın alım gücünün azalmasını yavaşlatma çalışmaları yanında her statüdeki üreticilerin de girdi maliyetlerinin daha fazla artmaması veya düşürülmesi amacıyla gerekli teşvik ve/veya vergi indirimleri gerçekleştirilmelidir.

Elbette ki bu önlemlere ilişkin daha bazı önlemler de gündeme gelebilir. Gerek kişilerin gerekse kurum, kuruluş ve işletmelerin en doğal refleksi her ihtimale karşı tedbirli olmaktır. Tedbirli olmayanlar her zaman tedbirsizliğin bedelini ödemek zorundadırlar. Bu bağlamda hükümetlere de tedbirli olma görev ve sorumluluğu düşmektedir. Bugünkü sosyo-ekonomik durum ve bu ülkeyi yönetenlerin beyanatları dikkate alındığında, hiçbir tedbir almadıkları ve bu konuda herhangi etkin tedbirler almaya pek niyet, kararlılık veya yetenekleri olmadığı anlaşılmaktadır. Tedbirli olup olunmadığı ve olumsuzluklara çözümler üretme yeteneğinin bulunup bulunmadığı ancak zor koşulların meydana gelmesinden anlaşılır.

Özetle, her geçen gün döviz krizinin yarattığı sosyo-ekonomik olumsuzlukların azaltılması için hükümet, yukarıda özetlemeye çalıştığım öncelikli önlemlerle halkın alım gücüne katkı sağlayacak olan mal ve hizmet fiyatlarının artışını yavaşlatmak veya asgari düzeye indirilmesini sağlamak zorundadır. Ayrıca, ekonomiye canlılık getirmek amacıyla çeşitli yöntemlerle taze para akışı için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Ekonomik ve sosyal hayatın düzenlenmesinde önlemler almak için Anayasamızın 47. ve 134. maddelerinde yeterli yetkiler mevcuttur.

Kamu maliyesini yönetmekle görevli Sn. Maliye Bakanının da yukarıda belirtmiş olduğum önlemler dolayısıyla vergi kaybına uğrayacağı endişesi veya kılavuzlarının telkin veya önerilerinin deyersiz olacağı durumudur. Sn. Maliye Bakanı mesleği gereği finansçı olması nedeniyle ne demek istediğimi anladığı kanaatindeyim. Yaklaşık iki yıl süren ve KTTO tarafından uzmanlara hazırlattırılan KayıtdışıEkonomi Raporlarındaki öneriler uygulamaya geçirilirse bu endişeye hiç gerek kalmaz.

Belirtmiş olduğum ve çok acil yapılması gerektiğine inandığım bahse konu önlem ve düzenlemelerin yapılmaması halinde;

  • KKTC'deki tüm yatırımların ve mal ile hizmet alımlarının da durma aşamasına geleceği;
  • Belirsizliğin tüketimin önünü tıkayan en büyük etken olduğu için ekonomik faaliyetlerin duracağı;
  • Ekonomik durgunluğun ise her bakımdan KKTC'nin aleyhine gelişmeler yaratacağı,

gerçeği dikkate alınarak siyasilerinsiestalarındanuyanmaları veya uyandırılmaları vehamasi beyanatları vermekten vazgeçip bu ülke için birşeyler yapmaya başlamalıdırlar. Çaresiz olanlar ise havlu atıp KKTC'ni yönetmekten vazgeçsinler.

Tedbirsizlik ve sorunlara çözüm üretme yeteneğinin olmayışı halkın siyasilere karşı olan mevcut güvensizliğini daha da azaltmaktadır. Zaten bu güven derecesi sıfır civarında seyretmektedir.

Bakanlar ve onlara destek veren siyasiler çözümler üretme yerine ya hiç konuşmuyorlar yâda bugüne kadar hiç veya çok az konuşanlar, halkımıza "bizde artık Bakan olarak varız" diyebilmek için neredeyse hergün çeşitli basın araçlarını kullanarak slogana dönüşen bildik, basma-kalıp ve teoriye dayalı beyanatlar vermeye devam etmektedirler. Herhalde bu yöntem içerisinde bulunduğumuz Ağustos Böcekleri dönemi olmasından kaynaklanmaktadır.

KKTC Hükümetleri ülkede meydana gelen olumsuzluklara çare üretme yetenekleri olmadığı sürece halk daha çok zorluklar yaşayacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.