Sosyal güvenlik fonlarının güven vermeyen durumu(2)

Yayın Tarihi: 08/08/16 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Aynı başlık altında geçen haftaki yazımın içeriğinde hergeçen gün kötüye gitmekte olan KKTC sosyal güvenlik fonları hakkında görüşlerimi açıklamaya başlamış ve bu fonların Sosyal Sigortalar, Sosyal Güvenlik ve İhtiyat Sandığı yasalarından oluştuğunu belirtmiştim.

Bu bağlamda bahse konu fonların kötü duruma düşmesinin nedenlerini yasaların ilgili kurumlara tanımış olduğu denetim ve tahsilat yetkilerinin gerektiği gibi kullanılmadığı, düşük ücret veya gelir beyan eden işverenler hakkında inceleme yapmadığını ifade etmeye başladım.

Ayrıca, söz konusu sosyal güvenlik fonlarının kötü duruma düşürülmesinin en büyük nedeni hükümetler tarafından siyasi rant uğruna yapılan uygulamalardan kaynaklanmış olduğunu ifade ederek, bu çıkmazdan kurtulmak amacıyla da bugüne kadar hiçbir önlem veya düzenleme yapılmadığına dikkat çekerek sosyal güvenlik fonlarını yöneten kurumların aylık yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla yerel bankalardan her ay ortalama %13 faizlerle artan miktarlarda borç para almaya devam ettikleri üzerinde durmaya çalışarak, bu uygulamayı "Cevizcinin Çuvalından Oynama" örneği ile tanımlamıştım.

Anımsadığım kadarıyla 28 Ocak 2015 tarihli Yeni Düzen Gazetesinde Sosyal Sigortalar Dairesi Müdürünün yayımlanan açıklamasına istinaden 2011-2014 yılları arasındaki yıllık prim ve gecikme zammı tahsilat toplamı ile yıllık toplam emekli aylığı ödemelerini gösteren bir tablo yeralmıştır. Bu tabloda yıllar itibarıyla gelir gider açığı şu şekilde belirtilmiştir.

2011 yılında - % 57.31

2012 yılında - % 44.78

2013 yılında - % 45.40

2014 yılında - % 48.87

Yukarıdaki rakamlardan da görüleceği gibi Sosyal Sigortaların mali kaynak açığı her yıl artmıştır. Ancak, 2014 yılından sonra bu konuda herhangi bir istatistiki bilginin kamuoyu ile paylaşıldığını pek görmedim. Halkın malı olan bu fonların mali durumu hakkında bilgilendirilmesi en doğal bir hak olmasına rağmen 2014 yılından sonra göreve gelen hükümetler halka bu konu hakkında resmi bilgiler vermemişlerdir.

Her ay çığ gibi artan sosyal güvenlik yükümlülüklerinin karşılanabilmesi için bazı işverenlerin ödemedikleri sosyal sigorta primleri ile işveren katkı paylarının etkin tahsilatının 48/1977 sayılı Kamu Alacakları Usulü Yasası kuralları kapsamında etkin ve süratli şekilde gerçekleştirilebileceği hususunda bu Yasa'nın ilgili kurallarına da atıfta bulunarak görüşlerimi açıklamıştım. Sadece etkin tahsilatın ve denetimin sosyal güvenlik fonlarını içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtaracağını iddia etmek de mümkün değildir.

Bu konunun öneminin herkes tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için "sosyal güvenlik" kavramının ve ilkesinin hukuksal önemini de dikkate alarak uzmanlık gerektiren bu konuda özel bir sektör olan sigortacılık sektörü kapsamında faaliyet gösteren aktüeryal kuruluşlardan danışmanlık hizmetleri alınması kaçınılmazdır. Bugünkü kamu idarelerinde çalışanların veya siyasilerin bu konuda bilimsel değerlendirme ve çözüm önerilerinde bulunabilme olanak ve yetenekleri yoktur. Var olduğu iddia edilse bile bu sadece "tahmini hava raporu" türünde olabilir ki bu kapsamda yapılacak düzenlemelerin başarı olanağı çok zayıftır.

Hükümet edenler artık Sosyal Sigorta Fonlarının krizde olduğunu kabul etmeli ve acilen bir "Kriz Yönetimi Planı ve Programı" hazırlatmalıdır. Bu aciliyetin nedenini daha iyi anlayabilmek için "Sosyal Güvenlik" kavramının ne olduğunu şu şekilde kısaca tanımlamak yararı olacaktır.

"Kamu tüzel kişiliği tarafından istenilen ve bireylerin yaşamı boyunca karşılayabileceği hastalık, kaza, ölüm, işsizlik, gibi riskler ile yaşlılık ve emeklilik gibi durumlarda yaşam koşullarını güvence altına almak amacıyla oluşturulan güvenlik sistemidir."

Yukarıdaki tanımlama dikkate alındığında neden bu konuya bu kadar önem verdim kolayca anlaşılacaktır. Çünkü tüm bireylerin sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması en doğal haklar olup bu hakları tüm ülkelerin Anayasalarında mevcut olduğu gibi KKTC Anayasasının 55. Maddesinde de aşağıdaki içerikte yeralmıştır.

KKTC Anayasası Madde 55:

"Sosyal Güvenlik 55. Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu

Hakkı hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve

benzeri sosyal güvenlik kurumları ile sosyal

yardım örgütleri kurmak ve kurdurmak

Devletin ödevlerindendir."

Ayrıca, 34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası'nın "Amaç" kurallarını düzenleyen 3. Maddesi aşağıdaki gibi yeralmıştır.

"Amaç

74/2007

6/2010

3.

Bu Yasa ile yerli istihdamına teşvik ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde istihdam edilen müstahdemlere, işverenlere ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlara, sosyal güvencelerin sağlanması ve emeklilik veya yaşlılık aylığı alma hakkı kazandıkları zaman yatırımlarına karşılık emeklilik ikramiyesi almaları amaçlanmıştır."

Öteyandan Sosyal Sigortalar Yasası ile Sosyal Güvenlik Yasalarının "Amaç" kurallarını düzenleyen 3. Maddesi ise aşağıdaki gibidir.

16/1976 sayılı Kıbrıs Türk Sosyal Sigortalar Yasası Madde 3.

"Amaç

3.

İş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, işsizlik, analık, malullük, yaşlılık, evlenme, ölüm hallerinde bu Yasada yazılı şartlarla Sosyal Sigorta yardımları sağlanır."

73/2007 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası Madde 3.

"Amaç

3. Bu Yasanın amacı, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları

bakımından kişileri, sosyal sigorta riskleri karşısında

güvence altına almak, bu sigorta kollarından

yararlanacak kişileri ve sağlanacak sosyal sigorta

haklarını, bu haklardan yararlanma koşullarını, sosyal

güvenlik finansman ve karşılanma yöntemlerini

belirlemek, sosyal güvenliğin işleyişi ile ilgili usul ve

esasları düzenlemektir."

Gerek Anayasamızın ilgili kuralları gerekse yürürlükteki sosyal güvenlik yasalarının kuruluş amaçları dikkate alındığında esas olan kişilerin gelecekteki yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve maruz kalacakları çeşitli riskler ve olumsuzluklar karşısında korunmalarını sağlamaktır.

İddia edildiği gibi düşük gelir beyanı ve kayıtdışı çalışanların yarattıkları finansal olumsuzluklar ile 13'ncü maaş ödeneklerine karşılık 12 aylık prim ve işveren katkı payı elde edilmesinin sosyal güvenlik fonlarının düşürülmüş olduğu olumsuz ortamın yegâne gerekçesi olarak kabul etmek mümkün değildir.

Peşinen şunu anımsatmak isterim ki yürürlükteki yasalara istinaden sosyal güvenlik fonlarına ödenmek için çalışanların ücretlerinden kesilen primler ile işverenlerin katkı payları tamamen çalışanlara ait olup maalesef bu miktarlar bazı işverenler tarafından bahse konu fonlara ödeneceği yerde özel veya başka amaçlar için harcanmaktadır. Özellikle de birçok büyük işletmenin ve hertürlü teşvikten yararlandırılan bazı eğitim kurumlarının sosyal güvenlik fonlarına büyük miktarlarda borçlarının olduğunu ancak bu kurumların bu konuda gerekli önlemleri almamalarını basından öğrenmek çok üzücüdür.

Düşük gelir beyan eden ve ödenmesi gereken miktardan daha az prim ve işveren katkı payı ödeyenlerin incelenmesi amacıyla alınacak çok çeşitli önlemler, yöntemler ve kurallar olmakla beraber bu konuda idarenin isteksiz veya aciz durumda olması da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Devlet kurumlarının bir bütün olduğu dikkate alındığında özellikle Gelir ve Vergi Dairesi ile diğer kamu kurumlarıyla işbirliği ve koordinasyon sağlanması halinde gerek bu borçlar gerekse kayıtdışı gelir elde edenlerin ödemeleri gereken gerçek primler ve işveren katkı payları tahsil edilebilir; yeter ki politik kararlılık ve hukukun üstünlüğüne bağlılık olsun.

Sosyal güvenlik fonlarının ne kadar kötü durumda olduğunun veya kötü duruma düşürüldüğünün daha kolay anlaşılabilmesi için Sosyal Sigortalar Dairesinin Haziran 2016 ayı sonu itibariyle toplam borç miktarı ile diğer bazı istatistiki bilgiler ile diğer veriler ve tereddütler aşağıdaki gibidir.

  1. 7 adet Bankaya Toplam Borç: 142.000.000 TL

İhtiyat Sandığından alınan Borç Toplamı: 100.000.000 TL

Toplam: 242.000.000 TL

  1. Bankalara ödenen borçların faiz oranları ve komisyon miktarlarının ortalaması %13.

  2. İhtiyat Sandığından alınan 100.000.000TL borç karşılığı faiz uygulaması ve oranı hakkında tam bir bilgi elde edilememiş olduğundan bu konuda yatırım yapan çalışanların hakları da istismar edilmekte olduğu kanaatindeyim.

  3. Mart 2016 ile Haziran 2016 döneminde 3 aylık borç artışı 9.500.000 TL olarak gerçekleşmiştir.

  4. Haziran 2014 ile Haziran 2016 döneminde iki yıllık borç artışı 72.000.000 TL olmuştur.

  5. Bankalara olan 142.000.000 TL borç toplamının faizleri her ay ödenmekte ve borç senetleri yenilenmektedir. Bunun anlamı her ay takriben 1.285.000 TL civarında faiz ödenmektedir. Ayrıca, faiz karşılığı BSİV ve ödenip ödenmediğini de merak etmekteyim.

Özetle,

  1. Asgari Ücret düzeyinde geliri olan yaklaşık 4.370 kişinin ödediği primlerin ve işveren katkı payları toplam faiz olarak bankalara ödemekte veya,

  2. 3.500 aylık geliri olan yaklaşık 2.160 kişinin primleri ve işveren katkı payları toplamı faiz olarak bankalara ödenmektedir.

Yukarıda belirtmiş olduğum bilgilerin daha da kötüleşmemesi için acilen önlemler alınması gerektiğine inanmaktayım. Diğer bir anlatımla sosyal sigorta uygulamaları "veresiye iş yapmaktan" ve "günü kurtarmaya yönelik uygulama" anlayışından kurtarılmalıdır.

(DEVAM EDECEK)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.