Vergi adaleti algısının önemli unsurları

Yayın Tarihi: 29/08/16 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Vergi adaleti oldukça karmaşık olup, her adalet gibi görecelidir. Bu adalet mekâna, zamana ve şahıslara göre değişken bir yapıya sahip olan bir düşünce şekli olup genellikle objektif değer ifade etmekten uzaktır.

Vergi yükümlülerinin vergi yükünün adil olup olmadığı konusundaki algısı vergi etiğinin oluşması bakımından önemli bir unsurdur. Bu algının oluşmasında en önemli unsurlardan bir tanesi vergi yükümlülerinin kendi vergi yüklerini diğer kişilerle karşılaştırılmasıdır.

Vergi adaleti algısının oluşmasında en önemli unsurlar vergi sisteminin karmaşık yapısı, ilgili yasalarda çok sık yapılan mali değişimler, Vergi İdaresinde çalışan kamu görevlilerinin eğitim düzeyi, yetkileri ve ahlak derecesi ile bu idarenin ne derece siyasal etki altında olduğudur.

Bu unsurların mevcudiyeti vergi kaçırma girişimlerini dolaylı olarak teşvik ederek vergi uyumunun ve etiğinin oluşmasını oldukça zorlaştırır. Özellikle de az bir nüfusa sahip olan ve neredeyse herkesin herkesi tanıdığı KKTC'de bu konu daha da etkili olur.

Öteyandan, uzman araştırmacılara göre sosyal psikoloji bakımından devletle bireyler arasında gerçekleşen mali potansiyel değişim dolayısıyla ortaya çıkan eşitsizlik, haksızlığa uğradıklarına inanlar üzerinde mağdur olma hissi yaratmaktadır. Ayrıca, bu vergi yükümlüleri katlandıkları ve ödedikleri vergi yüklerinin devlet tarafından iyi harcanmadığı algısına da sahip olurlarsa kendilerinin Vergi İdaresi tarafından kandırılmış olduğu hissiyle hareket ederek vergi kaçırma yönüne gidebilmeleri daha kolay olmaktadır. Diğer bir anlatımla, vergi adaletsizliği algılaması arttıkça vergi yükümlülerinin vergi etiği ve uyumu da o kadar azalmaktadır.

Yukarıda belirtmiş olduğum gibi vergi adaleti ile etiğinin oluşumunda vergi sisteminin işleyişinin ve uygulayıcıların adalet anlayışının da büyük rolü vardır. Vergi adaleti algısının vergi etiği üzerinde çeşitli unsurların etkisi bulunmaktadır. Bunlar:

Dikey ve yatay adalet etkisi,

Dağıtıcı adalet etkisi,

Cezalandırıcı adalet etkisi.

Bu unsurların etkilerini özetlemek gerekirse, en önemli unsurlardan biri "Dikey ve Yatay adalet" algısıdır. Adalet ilkesine göre vergilemede aynı gelir ve statü düzeyinde olanların aynı miktarda vergi ödemesi yatay adalet olarak ifade edilirken, farklı statüye ve gelir düzeyine sahip olanların farklı düzeyde vergi ödemesi dikey adalet olarak ifade edilmektedir. Diğer bir anlatımla, "yatay adalet" vergilendirme bakımından gelir türü, gider, servet, yükümlünün bakmakla yükümlü olduğu aile durumu vb. bakımından benzer durumda olan kişi veyaaynı statüdeki işletmelerin vergilendirme işlemine bağlı tutulmasını; "dikey adalet ise eşit durumda olmayan ve değişik koşullar ve statü taşıyan kişi veya işletmelerin eşitsizlik durumlarına göre farklı vergilendirme işlemleri yapılmasını gerekli kılmaktadır.

Örneğin, 47/2000 sayılı Teşvik Yasası kapsamında Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) tarafından Teşvik Belgesi verilen işletmelerin vergilendirilmesinde genel vergi teşviki olarak uygulanan %50 yatırım indirimi yerine Amortisman indirimine ek olarak normal yörelerde yatırım yapanlara % 100, Bakanlar Kurulu tarafından kalkınmada öncelikli yöre olarak saptanan yörelerde yatırım yapanlara %200 oranlarında yatırım indirimi hakkı sağlanmıştır.

Yatırım indirimi hakkı şu şekilde açıklanabilir. Teşvik Belgesine sahip işletmelerin elde ettikleri toplam kazançlarının vergilendirilebilmesi için işletme giderlerine ilaveten yapmış oldukları toplam yatırım miktarını veya özel durumlarda bu yatırım miktarının %200'ünü indirim(iki katını) konusu yapmaları yasalarca adı edilen yasa uyarınca kurala bağlanmıştır. Ayrıca, yatırım indirimi hakkının elde edilen ticari kazançtan indirim işlemi sonrası tahakkuk eden ve vergi terminolojisinde "mali veya vergi zararı" olarak tanımlanan zararın gelecek yıllara aktarılmasında herhangi bir zaman sınırından da istisna tutulmuştur.

Dikey ve yatay adalet ilkelerinin düzenlenmesinde ve uygulanmasında "vergi ödeme gücü ilkesi" önemli bir unsurdur. Verginin adil olabilmesi için toplam vergi yükünün eşit ödeme gücüne sahip olanlara eşit, eşit olmayanlarda ise değişik şekilde dağıtılması gerekir. İşte bu nedenden dolayıdır ki gelir vergilerinin tarifeleri gelir dilimlerine göre artan oranlarda düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye devlet bakımından verginin "Marjinal Yararı" (MarginalTaxUtility) yani yükümlü bakımından "vergi sonrası gelirin marjinal yararı" teorisinin büyük önemi vardır.

Çağdaş ülkeler, vergi politikalarını düzenlerken bu teoriye çok önem vermekte ve sosyo-ekonomilerini bu teoriyi ve ulaşmak istedikleri mali kaynak hedeflerini dikkate alarak gerçekleştirirler. Bizim ülkemizde böyle bir hesabın yapıldığını hiç tahmin etmiyorum. Bizim hükümetler için en kestirme yol, kümesteki "vergi yükümlüsü kazlarını yolmak" suretiyle, ne pahasına olursa olsun, bütçeye kaynak sağlamak veya TC'den kaynak talep etmektedir.

Yukarıda belirtmiş olduğum gibi yatay ve dikey vergi adaletinin geçekleşmesi vergilendirmenin yasalar kapsamında ciddi ve tarafsızlık ilkesi kapsamında yapılması ile mümkündür. Ancak, özellikle KKTC'deki vergilendirme uygulamalarının siyasal sınırları hükümetlerin doğrudan yönetiminde olması oy kaygısını da beraberinde getirdiği için devletin gerçek anlamda adaletli vergi toplaması pek mümkün olmamaktadır.

Vergi adaleti algısının oluşmasında etkili olan diğer bir unsur da "Dağıtıcı Adalet" etkisidir. Devletler halktan tahsil ettikleri vergileri toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hizmet ve alt yatırımlar olarak halklarına tekrar sağlarlar. Bu etkinin başarılı olması için devleti yönetenlerin özellikle aşırı ve gereksiz harcamalardan kaçınmaları ile mümkündür. KKTC'nin bugünkü bütçe uygulamasına bakıldığı zaman maalesef yerel vergi geliri kaynaklarının yaklaşık %75'nin maaşlara harcandığını görmekteyiz ki alt yatırımlar ile eğitim, sağlık, ulaşım ve diğer zaruri hizmetlerin sağlanması için bütçede pek kaynak kalmamaktadır.

Vergi adalet algısını etkileyen başka bir husus ise "Cezalandırıcı Adalet Etkisidir". Adalet esaslarının Devleti yönetenler tarafından ihlal edilmesi ve devlet ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait işletmelerin siyasi popülizm uğruna zarara sokulması veya mali sömürüye olanak verilmesi suretiyletahakkuk eden zararların tazmin edilmesi amacıyla sadece halkın vergileri ile karşılanması yönüne başvurma değil, aynı zamanda zararın oluşmasına ve bu adaletsizliğe neden olan kişilerin cezalandırılmaması da vergi adaleti algısını olumsuz yönde etkilemektedir.

Ayrıca, cezalandırıcı adalet algısının vergi etiği bakımından yarattığı bir başka olumsuzluk da verginin ödenmesini sağlamak için belli sektörlereyapılan çok aşırı ve gereksiz denetimler, adaletsiz ceza uygulamaları ile yeterli mesleki bilgi ve ehliyete sahip olamayan birçok vergi memurunun olumsuz tutumları vergi yükümlülüklerinde güvensizliğe neden olduğundan vergi etiği zayıflamaktadır. Diğer bir anlarımla, dürüst vergi yükümlüleri diğer vergi yükümlülüklerinin yasaları ihlal etmelerine rağmen bunların cezasız bırakıldığını veya çok düşük cezalara çarptırıldıklarını gördükleri zaman kendilerinin vergi ödevlerini yerine getirdikleri yurttaşlık görevlerine saygısızlık yapıldığını, hatta kendileriyle alay dahi edildiği hissine kapılmaktadırlar. Hele hele de vergi memurlarının herkese potansiyel vergi kaçakçısı gözüyle bakmaları dabu konunun en acı yönünü oluşturmakta olup bu anlayışa bir an önce son verilmeli ve kamunun hizmetkârı olmanın gereklerini yerine getirmeye başlamalıdırlar. Çünkü unutmamalıdırlar ki maaşları halkın ödediği vergilerden karşılanmaktadır.

Bir başka durum ise vergi yasalarını ihlal eden vergi yükümlülerinin işledikleri vergi suçları karşılığı aldıkları cezaların orantısız olduğuna ilişkin bir algılama da bahse konu adalet ilkesini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle de vergi ve mali afların da uygulanması vergi yükümlülüklerini süresinde ve gerektiği gibi yerine getiren kişi veya işletme sahiplerinin aşırı öfkelenmelerine neden olmaktadır.

Özetle, ülkemizdeki vergi adaleti algısı ve etiği derecesinin yükselmesi için gerekli önlemleri almak devleti yöneten hükümetlerin başlıca görevi olmalıdır. Bunun gerçekleştirmek içinde onların ellerinde birçok olanaklar bulunmaktadır. Yukarıda özetlemeye çalıştığım adalet ilkesi unsurları ile 2013 yılında KTTO tarafından uzmanlarca hazırlanan "KKTC de Kayıtdışı Ekonomi, Boyutlarının Ölçümü, Çözüm Önerileri ve Eylem Planı" başlıklı bilimsel rapor içeriğinde öngörülen bilgi ve düzenlemeler esas alınıp uygulamaya geçilirse vergi adaletinin ve etiğinin oluşumunda başarılı olunmaması için bir neden yoktur.

Ancak, gelmiş geçmiş diğer hükümetlerin yapmış oldukları gibi "iki dudak arası" yöntemler ile "ben yaparım olur" düşüncesiyle ve "cevizcinin çuvalından oynama" anlayışıyla hareket etmeye devam edilmesiyle çağdaş ülkeler seviyesine ulaşılamayacağı da inkâr edilmeyecek bir gerçektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.