"Şerefiye vergisi" nedir? Ne değildir (2)

Yayın Tarihi: 21/08/17 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz haftalarda KKTC'nin gündemini oluşturan konulardan bir tanesi de eski sahibi Rum olan taşınmaz mallardan "Şerefiye Vergisi" ismi altında bugünkü sahiplerinden bir verginin alınması ve elde edilecek kaynağın TMK'nın öngördüğü tazminatlarda kullanılmak suretiyle bu malların Türkleştirilmesi oluşturmuştur.

Bazı siyasi çevreler, sivil toplum örgütleri ve kişiler bu konuda çeşitli görüşler belirtmişlerdir. Her zaman ve her konuda olduğu gibi içeriği ve uygulamasının nasıl olacağı, yaratacağı sosyo-ekonomik etkileri vs. hakkında görüşler ifade edileceği yerde ağız birliği yapmışçasına olmayan bir vergiyi, "şerefiye vergisi" olarak isimlendirerek gerekliliğine vurgu yapmışlardır.

Tazminat ödeme yükümlülüğü şekli ve kaynağı nasıl olursa olsun sonuçta bu konuda düzenlenmiş olup 22 Aralık 2005 tarihinden beri yürürlükte bulunan 67/2005 sayılı "Anayasanın 159.'uncu maddesinin (1). fıkrasının (b) bendi kapsamına giren Taşınmaz Mallarını Tazmini, Takası ve İadesi Yasası" uyarınca KKTC'nin Kuzeyde taşınmaz mal bırakmış olan eski mal sahiplerine tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır.

Konunun özellik arzeden tarafı bu tazminatın parasal kaynağının nereden ve nasıl sağlanacağıdır. Buna ilişkin görüşler iki ana başlık altında toplanmaktadır.

  1. Tazminat bedellerinin kısmen veya tamamen İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasasına istinaden taşınmaz mal elde edenlerden veya o malların son sahiplerinden tahsil edilmesi;

  2. Ödenecek olan tazminat bedelleri için yasa ile düzenlenecek özel bir fonun oluşturulması ve tazminatların ödenebilmesi için bu fona çeşitli kaynaklardan gelirler sağlanması.

Öncelikle, hükümet edenlerin belirtmiş olduğum iki yöntemden hangisini uygun görecekleri veya göremeyecekleridir. Uygun görülecek yöntem hakkında karar verilmesi halinde yapılacak yasal düzenlemede bu konu ile ilgili belirtmiş olduğum hususların dikkate alınmasının yararlı olacağı kanaatindeyim.

Ancak, belirtilen görüşlerin hiçbirisinde özellikle Güney Kıbrıs'ta taşınmaz mallarını terk etmek zorunda kalan ve ITEM yasasına istinaden "eşdeğer hak sahibi" olarak tanımlanan mal sahiplerinin bu kapsamdaki hakları ile durumlarının ne olacağı hakkında görüş beyan edilmemiş olması sanki bu hak sahiplerinden intikam alınıyormuş gibi bir davranışın olduğu hissine kapıldım.

Bu nedenle ülke gündeminde yeralmış olan "Şerefiye Vergisi'nin" ne olduğu, bunun uluslararası vergi hukukundaki yerinin olup olmadığı ve şayet tazminat ödemelerine kaynak yaratmak amacıyla bir düzenleme yapılacaksa hangi ilkelerin dikkate alınacağı konusunda görüş ve önerilerde bulunmak suretiyle geçen hafta kaleme almış olduğum hususlara bugünkü yazımda devam ederek tamamlamayı uygun gördüm. Temennim 15 madde halinde özetlemeye çalıştığım ve ilk 5 tanesine geçen haftaki yazımda yervermiş olduğum görüş ve önerilerime bugünkü yazımda da devam edeceğim. Amacım belirttiğim hususları dikkate alarak görüş beyan edecek olanların bu konuda daha objektif ve yararlı önerilerde bulunmalarına katkıda bulunmalarını sağlamaktır.

  1. Siyasi çerçevelerde konuşulmaya başlanan bu "vergi"!!, daha doğru bir ifadeyle taşınmaz mal "değerleme vergisi" veya "tazminat katkı payı" yükümlülüğü uygulamasına acaba İskan ve Eşdeğer Mal Yasası (ITEM) kapsamında eşdeğer mal alanalar da mı dahil olacak? Güney'de mallarını terk eden eşdeğer mal hak sahibi her Türk Rum'a karşı borçlu mu kabul edilecek? Rumların kuzeydeki taşınmazlarının "Şerefiyesi" artış gösterirken Türklerin güneyde terk etmek zorunda kaldıkları malları "şerefiyesiz" mi kalacak?

  2. Bahse konu " şerefiye vergisinin"!!, değerleme vergisinin veya tazminat katkı payının tahakkuku hangi aşamada olacak? Ödeme süresi ve şekli nasıl ve tahsil amiri kim olacaktır?

  3. Tek bir konut sahibi olan ve bunu satma amacında olamayan asgari ücretli, dar gelirli veya maddi durumu müsait olamayan bir kimse bu "vergiyi!!" veya benzeri tazminat katkı payını ödeme zorunda olması halinde bu yükümlülüğü nasıl ve hangi olanaklarıyla ödeyecektir? Anayasamızın (Md. 44 ve 58) sosyal adalet ve güçsüzlerin korunması ve esenlendirilmesi ile konut sahibi yapılması kuralı ne olacaktır?

Türkleştirilecek olan bir taşınmaz malın satışı yapılmadan bazı kişilerin iddia ettikleri gibi mal sahibinin 4-5 misli zenginleşmiş olarak kabul edilerek bu zenginleşme miktarı üzerinden nasıl vergi tarh, tahakkuk ve tahsil edilecektir?

Vergi hukukunda sübjektivitenin yeri yoktur. Vergi literatüründe vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek niteliğinin esası olduğu gerçeği gözardı edilmemeli.

  1. Geçmişte satış, hibe veya başka şekilde elden taşınmaz mal çıkaranlar, tapu devir işlemleri safhasında bu malların her türlü Gelir Vergisi, KDV, Pul Vergisi, Tapu Devir Harcı ve vefat eden mal sahipleri için de Veraset Vergisi yükümlülükleri ödenerek mülkiyet devri yapılan bu mallar Tapu Dairesinin saptanmış olduğu "rayiç bedel esası" üzerinden hesaplanmıştır.

Tapu Dairesi'nin taşınmaz mal devirlerinde yaptığı rayiç bedel takdirleri Rum ve Türk malı gözetilerek yapılmamakta olduğunu biliyorum. Bu takdir esası şayet Rum ve Türk malı gözetilerek yapılmış ise, bu değerlendirmeyi yapanlar yürürlükteki yasalar aleyhine işlem yapmış olduğu için suç işlemiş olmazlar mı?

Bu konu bazı bankaların kredi karşılığı olarak ipotek aldıkları taşınmaz malların Türk malı ve Rum malı şeklinde değerlendirilmeleri ilgili bankaların kendi takdirlerine bağlı olarak yapılmakta olup Tapu Dairesinin rayiç bedel takdiri işlemleriyle karıştırılmaması gerekir.

  1. Kuzey'de kalan tüm Rum malları için tek taraflı tazminat ödenmesi ve Güney'de taşınmaz mal terkeden Türklerin tazminat hakları ile diğer gerçeklerin dikkate alınmaması KKTC'nin siyasal varlığını yakından ilgilendirdiği için özellikle siyasiler ve yetkililerin çok dikkatli davranmaları, halkın aklını karıştırıcı, morallerini bozacak ve ekonomik faaliyetleri daha da yavaşlatacak söylemlerde bulunmaktan kaçınmalıdırlar. Aksi takdirde Maraş konusunun da gündemde olduğu ve siyasal belirsizliğinin devam ettiği bugünlerde zaten pekiyi durumunda olamayan KKTC sosyo-ekonomisi daha da olumsuz etkilenecektir.

  2. Bugüne kadar TMK tarafından değerlendirilerek eski Rum mal sahiplerine tazminatları ödenerek Türkleştirilmiş olan taşınmaz malların Türk sahiplerinden bu konuda "şerefiye vergisi"!! veya benzeri parasal bir katkı yapmaları talep edilmeyecek mi?

  3. Eşdeğer kapsamında hiçbir malvarlığı olamayıp zamanın hükümetleri tarafından ilgili yasalarda üretilen çeşitli hak sahipliği statüleri uyarınca malsahibi yapılanların bu malları kısmen veya tamamen çantalar dolusu döviz karşılığı satarak KKTC'den yurtdışına gidip orada taşınmaz mallar satın alanlardan ve/veya yatırımlar yapanlardan bu konuda "şerefiye vergisi"!!, (değerleme vergisi) veya "tazminat katkı payı" ödemeleri talep edilecek mi? Bu mümkün olamayacağına göre acaba bunun ceremesini kim karşılayacaktır? Yoksa yine "yapanın yanına kâr kalır" anlayışı mı hâkim olacak?

  4. 20 Temmuz Barış Harekâtının Kıbrıs Türk tarihinde bir milat olduğu ve bu tarihten bugüne kadar geçen sürede Kuzey'de bulunan Türk malı taşınmazların da mevcut ortam ve yapılan çeşitli yatırımlar dolayısıyla değerlerinde çok büyük artışlar olduğu gerçeği de dikkate alınarak oluşturulması düşünülen tazminat fonuna bu kesimin de katkılar yapması adalet ilkeleri bakımından gerekli olduğu kanaatindeyim.

  5. Bu konu, KKTC'nin varlığını ve geleceğini çok yakından ilgilendirdiği ve Rum mallarının Türkleştirilmesi için düşünülen kaynak sağlanması uygulamasına ilişkin yasal düzenleme mutlak gerekliyse sadece eski sahibi Rum olan taşınmaz mal sahipleri değil Türk mal sahipleri ile herkesi de kapsaması gerekir.

Bu amaçla oluşturulması düşünülen kaynaklar için TC yardımlarına ilaveten KKTC bütçesine konacak bir katkıya ek olarak makul, mantıklı olacak ve saptanacak çeşitli gelir kaynakları ile desteklenecek özel bir fon hesabının oluşturulması düşünülebilir kanaatindeyim. Çok acil durumları karşılamak amacıyla da bu fon bankalardan uzun vadeli alınacak kredilerle de desteklenebilir.

  1. Rum mallarının Türkleştirilmesi için tazminat ödeme kaynakları düşünülürken, KKTC sınırları içerisindeki taşınmaz mallar için birçok ülkede uygulanması bulunan "Değerleme Vergisi" (Betterment Tax) mevzuatının da düzenlenerek birçok hallerde devletin yaptığı alt ve üst yatırımlar (yol, su, okul, hastane, liman, tesisler vb.) dolayısıyla değer kazanan her türlü özel mülkiyet kapsamındaki bölge taşınmazları için "Kamulaştırma Bedeli Ödemesi" yerine Değerleme (İyileştirme/İnkişaf Vergisi) uygulanması hakkında da yasal bir düzenlemenin yürürlüğe geçirilmesi ve bu uygulamadan elde edilecek vergilerin de bahse konu fona aktarılmasının uygun olacağı görüşündeyim. Bahse konu kaynaklara ilaveten daha birçok kaynakların saptanması mümkündür.

Özetle, yukarıda belirtmiş olduğum hususlar ile daha henüz düşünemediğim veya değişik kesimlerin ve uzmanların yapacakları öneriler dikkate alınmadan yapılacak yasal bir düzenleme ile uygulama, sadece her türlü olanağı kullanarak çok düşük bedellerle yüzlerce dönüm arazi satın almış olanlar ve bunları kısmen veya tamamen yüksek bedellerle satanlar yine kazançlı çıkmış olacağı gibi uygulanması düşünülen bu "verginin"!! veya "katkı payının" ödenmesi yükümlülüğü malın en son sahibine ait olması nedeniyle adalet yine darbe yemiş olmayacak mı?

Siyasi makamlar uygun görmesi halinde bu konuda yapılacak yasal çalışma öncesi oluşturulması düşünülen taşınmaz mal tazminat fonunun gelir kaynakları türlerinin çok iyi belirlenmesinde, ülkenin sosyo-ekonomik durumunu olumsuz yönde etkilenmesine aşırı pahalılık yaratmamasına tahsilatının kolay, pratik ve adalet ilkelerine gerekli özen gösterilmelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.