Kamusal hesap verme zorunluluğu

Yayın Tarihi: 09/10/17 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
Hesap verebilirlik, kamu hizmetinin niteliği ile ilgilidir. Kamu yöneticileri, yasal ve toplumsal sorumluluk anlayışı içinde kamu işlerini yürütmek durumundadırlar. Kamu hizmetlerinin niteliği ve özel hizmetlerden farklı yönleri, kamuda hesap verebilirliğinin önemini arttırmaktadır.

Kamu hizmeti, kamu yararına yönelik olarak ya doğrudan kamu kurumları tarafından ya da kamu kurumlarının denetimi ve gözetimi altında özel kişilerce yürütülen/sunulan ortak nitelikteki mal ve hizmetlerden meydana gelir.

Bu tanımdan hareketle kamu hizmetinin; kamu yararı, kamu finansmanı, kamu yetkisi, kamunun denetimi ve gözetimi olmak üzere temelde dört unsuru bulunmaktadır. Kamu hizmetinin bu unsurları, onu yürüten kamu görevlilerinin, karar alırken ve görevlerini yaparken daha dikkatli davranmalarını zorunlu kılar.

Kamu görevlileri, özel sektör kuruluşlarında çalışan personelden bireysel nitelik itibarıyla ahlaken ne daha kötü ne de daha iyidirler. Kamu görevlilerini diğer çalışanlardan ayıran en önemli faktör; kamu yararını esas alan, yasalara, yargı makamlarına, yöneticilerine, seçilmişlere, halka ve yetkili diğer organlara karşı sorumluluk taşıyan demokratik bir idarede çalışıyor olmalarıdır. Bu nedenle kamu görevlilerinden, hizmetlerinde halkın yararını esas almaları ve kamusal sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri beklenir. Kamu çalışanlarının bu kamusal ve sosyal sorumluluğu, kişiliklerinden değil, yapılan işin doğasından, hükûmete ve diğer temsilî organlara verilen yönetme gücünün niteliğinden kaynaklanmaktadır.

Kamu yönetiminde hesap verebilirlik, kendilerine yetki, kaynak ve görev verilen kamu çalışanlarının, kendilerinden beklenildiği gibi hareket edip etmediklerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

Demokratik anlayış ve performans geliştikçe, toplumun devletten daha çok hesap verebilirlik talep ettiği bilinen bir gerçektir. Çünkü hesap verebilirlik, aslında demokratik kontrolün bir gereğidir.

Daha demokratik bir yönetimi gerçekleştirmek için, belirli zamanlarda yapılan seçimler yeterli değildir. Bununla birlikte, yöneticilerin kendi meslektaşlarına, seçilenlere, diğer kamu kurumlarına, kamu hizmetinden yararlananlara, vergi yükümlülerine ve halk gibi geniş kitlelere karşı hesap vermeleri gerekir.

Geniş kapsamlı bu hesap verebilirlik anlayışı, sadece siyasal sistemin demokratikleştirilmesiyle sağlanamaz; aynı zamanda kamu yönetimi sisteminin de demokratikleştirilmesini gerektirir. Demokrasinin hem siyasal sistemde ve hem de yönetsel sistemde derinleştirilmesini ve içselleştirilmesini birlikte ele almak gerekir. Yönetim biçimleri ne olursa olsun bütün modern devletlerde, kamu yöneticilerinden beklenen üç temel görev ve sorumluluk bulunmaktadır:

1. Yasaları ve kamu politikası kararlarını sadakatle ve doğru bir biçimde uygulamak.
2. Yolsuzluk ve yozlaşmayı önlemek.
3. Kamu yararını korumak.

Yasalarda ve idari düzenlemelerde öngörülen bu temel görev ve sorumluluklar, uygulamada her zaman yazılanlar paralelinde işlememektedir. Kamu yöneticileri, farklı değer yargıları, sosyal ve siyasi aidiyetleri, uzmanlık alanlarından kaynaklanan dar bakış açıları, grup ve kurum çıkarları ile çeşitli çevresel etkiler nedeniyle, kamu politikaları ve uygulamaları konularında farklı bakış açısına ve pratiğine sahip olabilmektedirler. Bu nedenlerle bir kısım kamu yöneticileri, yasaları sadakatle ve doğru biçimde uygulamak ve kamu yararını korumak anlayışından her zaman bir sapma eğilimi içinde olabilirler.

İşte bu nedenledir ki hesap verebilirliğin sağlanması için 12/2006 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Yasası ile 27/2013 sayılı İYİ İDARE YASASI yürürlüğe geçirilmiştir. Bu yasaların tanıdığı çeşitli haklara ve kamu görevlilerine getirdiği zorunluluklara rağmen halkımızın büyük bir kısmı bu haklardan maalesef bilgi sahibi değildir. Öteyandan, kamu görevlilerinin büyük bir kısmı da İyi İdare Yasası'nın içeriğini tam olarak bilmezken, bir kısmı da halkın bilinçsizliğinden yararlanarak idari işlemler yapmaya devam etmektedirler.

Kamu yöneticilerinin karşı karşıya kalabilecekleri en önemli bir başka konu da, yolsuzluk ve yozlaşmadır. Yolsuzluk, İngilizce 'de "corruption" olarak tek bir kavramla ifade edilmekte; bozulma, çürüme, doğru yoldan sapma anlamına gelmektedir. Yolsuzluk kavramı, rüşvet gibi maddi kazanç için veya parasal olmayan özel çıkarlara (kayırma gibi) yönelik olarak kamusal yetkinin yasadışı kullanımını içeren eylem ve işlemleri ifade etmektedir. Türkçe'de yolsuzlukla birlikte "yozlaşma" kavramı da kullanılmaktadır. Yozlaşma kavramı, yolsuzluğu, eş-dost akraba ve hizmet kayırmacılığını, etik dışılığı, sorumluluktan kaçmayı, hantallığı ve verimsizliği de içeren daha geniş bir anlama sahiptir.

Yolsuzluk, özel çıkar için kamu yararına ihanet etmektir. Yolsuzluk, birçok açıdan küresel bir olgudur ve kamu yönetimi sistemlerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirme kabiliyetleri önünde ciddi bir engeldir. Birçok ülkede, rüşvet, bahşiş ve kişisel temasların devreye sokulması gibi biçim yöntemlerle yolsuzluk kurumsallaşmış durumdadır. Yönetimde yolsuzluk olgusunun bu denli yaygın olmasının en temel nedeni, kamu yöneticilerinin başkalarının taleplerini veya özel çıkarlarını yerine getirebilecek yetkilere sahip olabilmeleriyle ilgilidir.
KKTC'nin bu konudaki en büyük eksikliklerin başında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası'nın olmaması gelmektedir. Nitekim bu konu TC ile KKTC Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının "Kamu Yönetiminin Etkinliğinin ve verimliliğinin Artırılması" başlığı altında 8.'nci eylem olarak yeralmıştır.

Bahse konu Eylemin Faaliyet Programına göre adı edilen Yasa'nın Aralık 2016 ayı içerisinde yürürlüğe geçirilmesi KKTC hükümeti tarafından taahhüt edilmiş olmasına rağmen aradan 10 ay geçmiş olmasına bu yasa henüz Meclis gündeminde yeralmıştır.

Bu Yasa'nın yürürlüğe geçirilmesinin ilke ve esasları ise aşağıdaki gibi belirlenmiştir.

1- Yasa tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamalıdır.
2- Bütçe yönetim ilke ve usulleri modern mali yönetim standartlarında düzenlenmelidir.
3- Yasada mali yönetim ve mali kurallar konusunda da ilke ve esaslara yer verilmelidir.
4- Üç yıllık bir bütçeleme sistemi öngörülecektir.
5- Kamu kaynaklarının elde edilmesinde ve kullanılmasında şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlanacaktır.
6- Bütçe hazırlık süreçleri OVP (Orta Vadeli Plan) doğrultusunda aşağıdan yukarıya değil yukarıdan aşağıya doğru şekillenmelidir.
7- Hazine birliği sağlanmalı, tüm ayrı hesaplar tek hazine hesabında toplanmalıdır.
8- Nakit yönetimi mekanizması ödemelerde belirsizliği giderecek şekilde Aylık Harcama Planı temelli ve şeffaf kurallara bağlı olarak tasarlanmalıdır.
9- İç kontrol ve iç denetim düzenlenmeli, denetim sistemi güçlendirilmelidir.

Özetlemek gerekirse kamusal hesap verebilirliğe gerekli önemi vermeyen ve dünyada meydana gelen gelişmeler paralelinde yasal düzenleme yapmayan veya mevcutları güncellemeyen hükümetler icraatlarında başarısız olmaya mahkûmdurlar.

Birçok ülkede toplumla devlet arasında yaşanan güven krizinin temelinde, yolsuzluk ve yozlaşmalar bulunmaktadır. Küresel ve ulusal ölçekte yolsuzlukla mücadele edilmesi yönünde son zamanlarda işbirliğinin ve önlemlerin arttığı görülmektedir. Hatta bu konuda uluslararası düzeyle yolsuzlukla mücadele Kurumları oluşturulmuştur.

Kamu yönetiminde hesap verebilirlik; demokratik sistemin bir gereğidir, kamu yönetimine güveni sağlar, kamu yönetiminin performansını iyileştirir, kamu yönetiminin meşruluğunu sürdürmeyi sağlar veya onu geliştirir.

Dünyada uygulanan "Kamu Mali Yönetimi Kontrol Yasalarının" en önemli ve değişmez olan kuralı şöyle tanımlanmıştır.

Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.