KKTC ve TÜRKİYE İlişkileri Neden Sorunlu?

Yayın Tarihi: 09/03/12 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Türkiye ve KKTC ilişkileri masaya yatırılmalı ve olması gerektiği düzeye çıkarılmalıdır.

Bu hedefle hareket etmemek ileride kapanması çok zor yaraları kangrenleştirecek sinyalleri net algılanmaktadır.

Asırlar boyunca büyük sevgi ve saygıya dayalı duygularla yaşanan ve yaşatılmaya çalışılan ilişkiler 1974 sonrası kabul edilen anlayış gereği erozyona uğramıştır.

Bunu görmemezlikten gelmek ve bu duruşta ısrar etmek iki kardeş ülke ve halkları arasında büyük kırgınlıklara sebep olacaktır.

Biliyorum ki iki ülke insanı da bu sonucu istememektedir.

Karşılıklı yarara dayalı ilişkiler devletlerarası ilişkilerin gerektirdiği düzeye getirilirse geçmişte olduğu gibi işbirliği de, duygular da üst düzeye çıkacaktır.

Bu arzulanmayan pozisyona nasıl gelindi? Sorusuna yanıt sorunun çözümüne önemli temel oluşturacaktır.

Karşılıksız duyulan sevgi, saygı ve canlarını feda edebilecek kadar kendinden sayma algısı var olan bir durumdan karşı karşıya gelebilmek ve ilişkilerden rahatsızlık duymak, karşılıklı yapılan suçlamalar dikkate alındığında imkânsız denebilecek bir başarısızlık sonucunu yaratmıştır.

Türkiye ve KKTC kardeş ülke ve kardeş halklardan oluşuyor düşüncesinde olan herkese çok önemli görevler düşmektedir.

Empati önemli bir araçtır.

Kıbrıs tarihine bakıldığında önemli kararların ve buna bağlı süreçlerin yaşandığına şahit olursunuz. Bunları gözden kaçırarak yokmuş gibi saymak ve günü yaşamak sorunların temelinden devamını körüklemektir. Kıbrıs'ın Osmanlı tarafından fethi, Osmanlı tarafından kiralanması, kiralayanların Kıbrıs'a bakışı ve beklentileri, yerleşik halkların farklılıkları, amaçları buna ulaşma yöntemleri, aralarındaki çekişmeler, 1960 cumhuriyeti, garantör ülkeler ve beklentileri, 1960 anlaşmasının bozulmasına yönelik saldırılar, Genel Komite, Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi, 1974 harekâtı, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk federe Devleti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti önemli kararlar ve Kıbrıs tarihine yön veren olaylara pencerelerdir.

Bu yaşananlar kıbrıstürk halkının yaşamında önemli rol oynamıştır.

Sosyal, kültürel ve siyasi yaşamlarına farklılıklar katmıştır. Olayı yalızca 1974 ve sonrasına sıkıştırıp bunun üzerinden sonuçlar elde etmeye çalışmak hataların en büyüğüdür. Kıbrıstürk halkı gariban, yardıma muhtaç, dilenir, düşkün ve zavallı yakıştırması kabul edilemez
olsa da Türkiye'den bakan ve söylenenler üzerinden fikirler edinen insanların gerçekte bu kabulü öne çıkmaktadır. Bu yanlış bilgiye sahip olanlar her türlü zor şartlar altında yaşamak zorunda olan insanlarının haklarından kesilerek yardım yapıldığı algısı yaygındır.
Bu ilişki temelini oluşturan algılamanın gerçekte böyle olmadığı

ortaya konmak zorunluluğu ilişkilerin normalleşmesi adına kaçınılmazdır. Türkiye halkı önce kendi ülkesinde zor koşullar altında yaşayan insanların olup, olmadığına bakması gerekmez mi? O coğrafyada zor koşullar altında yaşayan insanların sorunlarını giderecek yardımlar neden yapılmaz?

Kıbrıstürk halkını daha çok sevmek midir, bu sorunun yanıtı? Bir taraf düşküne, etinden kesip, iyi niyetle yardım yaptığı düşüncesinde olduğundan, yardım yaptığı kesimlerin kendilerine taparcasına bağlılık göstermesini beklemektedir. Ancak yapılan katkıları düşkün olduğu, gariban olduğu veya zavallı olduğu için almadığını düşünen yapının bireyleri ise bu şekilde yapılan yakıştırmaları reddeder. Aksine yapılanların planlı bir şekilde kıbrıstürk halkını etkisizleştirmeye yönelik olduğunu düşünür.

Sermaye, nüfus, yönetsel ilişkilerde Türkiye yetkililerinin etkinliği dikkate alındığında, tepkili yaklaşanların duruşu, Rumculuktan, vatan hainliğine kadar uzar beslemeden tutun nam körlüğe birçok suçlamayla karşı karşıya kalır. Bu ilişkinin bu yapı üzerinden götürülmesi mümkün değildir ve bizi daha çok sıkıntılarla karşı karşıya bırakacaktır.

KKTC ve Türkiye ilişkilerinde sorunların kaynağı hep maddi değer ve iyi niyet üzerinden değerlendirmeye tabi tutulmaya çalışılmaktadır ve sorunun çözümüne de katkı sağlamamaktadır. Gerçekçi bir gözle bu sorununun çözümü ise öncelikle sorunların kaynağını tartışmaya açmakla mümkün olacaktır. Kıbrıstürk halkı yöneticileri yıllar içerisindeki yönetsel hatalarını kaynakları doğru kullanmamak, yaşanabilir sorunsuz bir hayatı insanına sunamamak, üretimden koparmak ve siyasi bunalımlar yaratarak çıkmazı derinleştirmekteki hatalarını sürer duruma yüklemişler ve dış kaynak olmaksızın yaşamın sürdürülmesinin imkânsız olduğu inancına herkesi ulaştırmaya çalışmışlardır. Türkiye hükümetleri ise bu kabulü derinleştirerek tüm alanlarda daha etkin bir anlayışla hâkim olabilecekleri düzeni kurmuşlardır.

KKTC de yaşanan yaşatılan her koşulun sorumluluğu onların da üzerlerindedir. Ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin yönlendiricisi ve yöneticisidirler. Bunun aksini iddia etmek mümkün de değildir. Kurumların başına atanmış üst düzey yöneticiler, TC. yardım heyeti ve Elçilik, Askeri alanda görevli üst düzey yöneticiler, polisin oraya bağlı olması, mali politikaların uygulanması ve kaynaklarının kontrolü, yapılan protokollerle işaret edilen uygulamalar ve bunlara bağlı başarı ve başarısızlıklar ortadadır.

Karşılıklı suçlamalarla bir yere varmanın ve hatanın kimde olduğunun tesbiti kimseye yarar sağlamayacaktır. Olması gereken bir ilişkiyi
hayata geçirmek şarttır. Asırlardır sevgi, saygı ve canlarını birbirlerine adayabilme noktasından hızla uzaklaştığımız görülendir. Ben kendi payıma bu sonucu doğuracak yanlışlardan vakit kaybetmeden uzaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum ve karar verici sorumluluğunda olan herkesin bu sorumluluğunu et ve tırnağa, kan ve cana, vurgu yapmak yerine bunu yaşamımıza yansıtmaya çaba sarf eder ve olumlu sonuç alacak uygulamalara imza atar görmek istiyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Tahsin MERTEKCİ yazıları