'İsrail Türkiye idealinde' Kıbrıs

İngiliz ve Fransızların Mısır'ın maliyelerine el koyuşlarıyla (dönemin Troykaları) Mısırlılar isyan etmiş, isyanı bahane eden İngilizler Mısır'ı işgal etmişti.

Uzun lafın kısası Osmanlının Mısır'ı kaybedişiyle düşüşün başladığını görüyoruz…

Tarih tekerrür müdür yoksa bir tekâmül mü? Bu hususta ne ilâhi ne de seküler bir kesinlik yok!

Türkiye'de eski devleti yıkan Erdoğan, özellikle kanser teşhis ve operasyonunun ardından Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik'te çerçevesini tafsilatlandırdığı Cezayir, Tunus'tan başlayarak Libya, Mısır, Filistin, Suriye ekseninde bir Sünni İslam Modeliyle bölgesel güç olma hedefini ciddi ciddi içselleştirdi.

'Yeni Osmanlıcılık' denerek ABD'de manşetlere çekilmiş konunun özü buydu. (kuru Erdoğan düşmanlarının bunu anlamasını hiçbir zaman beklemedik).

Köfteyi çakan Batı, Türkiye'nin 2 Milyar Dolar hibe gönderdiği ve Müslüman Kardeşleri desteklediği Mısır'daki en büyük darbeyi hayata geçirmesi uzun sürmedi. Batılıların, Mübarek'in yargılandığı kafese bu kez ve hemen Mursî'yi Sünni İslam'dan vazgeçtiği için tıktığını bilmeyen yok.

**

Bugün Kıbrıs'ta yeniden başlayan yeni bir 'Çözüm umudu' var. Oysa ne diyordu Erdoğan âdeta sayıklar gibi: 'Kıbrıs diye bir ülke yok'… 'Kıbrıs diye bir ülke yok' ne demekti oysa? Bu, Mısır'la Türkiye arasındaki Akdeniz'i Sünni İslam modeli içinde 'ben paylaşacağım' demekti… Sünni İslam kalkınması modelinde tam da bu nedenle 'Kıbrıs diye bir devlet' yoktu.

Son tahlilde (boşlukları siz doldurun) bölgedeki dizayna uyum sağlamak zorunda kaldı Türkiye… Yıldızı parlak Erdoğan'nın cebinde daima bir joker vardır ama görünen köy bu!

Kıbrıs'ta gelinen son rüzgâr için 'açık istihbaratla' gazetecilik yapmak hala zor! Düşünün Maraş'la ilgili her şey hazır; ABD birkaç versiyonu hazırlamış, hangisi tutarsa diyerek uygulayacak. Biz sadece seyredeceğiz…

Coğrafyadaki Müslüman Kardeşler yayı bozulunca bir ara model olarak hedefin, Kıbrıs, İsrail ve Türkiye arasında ekonomik bağımlılığa dayalı bir istikrar sağlamak olduğu dillendirilebilir.

Bu nedenle zaten geçtiğimiz akşam Associated Press'e konuşan Rum Başkan Anastasiadis, Türkiye'ye doğrudan bir boru hattı inşa etmenin çok daha ucuz bir alternatif olduğunu (bilmeyen varmış gibi) belirterek Kıbrıs'ta çözümün, sadece İsrail'le olan gaz ihracatı planına değil, aynı zamanda da Türkiye ile ilişkilerin yenilenmesine de katkı sağlayacağını ifade etti.

Hangi ilişki? Anastasiadis'in altını hayretle çizdiği gibi "Ankara ile Tel Aviv" arasındaki ilişki… Kanaatimiz o dur ki (çoğul eklere bayılırız) Su Temin Projesi de bu çerçevededir.

**

Çözüm noktasındaki baskı, Kıbrıslılar hatırına gelmiyor. Hidrokarbon yataklarına yapılan kontrast efektiyle bu yüzden 'Kıbrıslı' değil 'Gazlı Çözüm' işini hemen içselleştirdik.

Daha önce kaybederek düşüşe geçen eski Osmanlı misali- Mısır'ı yeniden kaybeden yeni Osmanlı, Kıbrıs'ta her türlü Çözüme gider mi? Gider! Ancak gazın güvenliği için kapsamlı Çözüm değil, Güven Artırıcı tedbirler Batı'ya yeter de artar!

Bunu not edelim!