Yâ Kebîkeç
Barcelona, Saint Pedro Kütüphanesi'nde bir tabela
İlim, Bilim ve Kültür mirasını devreden tarih boyunca "kütüphane ve kitapların" en büyük düşmanları, ne büyük devasa yangınlar ne de 'kitap yakan' aydınlanma karşıtı şanlı rejimler ya da onların meşhur diktatörleri olmuştur.
Kodeks ve tomardan beri kitaplar, mide asidini buna göre düzenleyen fareler sayılmazsa en çok "kitap kurtlarından" çekmiştir!
Kitap kurtları, insanlığın bugünkü toplam mirasından fazlasını "kemirerek" yok etmişlerdir.
Buna rağmen astigmat gözlüklü kitap tiryakileri ile bazı kıdemli sahafların bu mahlûkla karşılaştıklarında hoş görürcesine 'şefkatle tebessümleri' oldukça tuhaftır.
Kitap kurtları, Post-Apokaliptik denen kurgunun yani kaderleri kıyâmetten sağ kurtulmak olan canlıları anlatan fantastik edebiyatın- bir konusu olamamışsa da henüz, insan cinsinden kitap kurtlarından daha ilgi çekicidir
Kuru kitap sayfalarının satırlarında özel bir emirle "yoktan" var olan ve âdeta bir misyonun özel neferleriymişcesine "kitap sayfası oyan" bu halk düşmanları hakkında bir tek Alman masalının dahi olmayışı da apayrı bir konudur
Bu 'çürütücü' kitlenin toplamda "insanlığa" verdiği zarar, kitabı yasaklayan rejimlerden daha çoktur fakat ne hikmetse "kitap hırsızları" özellikle Rönesans ve orta çağın baş belaları olarak göze çarpar.
1752'de Papa XIV. Benedictus, "kitap hırsızları ve kundakçılarının aforoz edileceğini" açıklayan bir bülten bile yayımlamıştır.
**
Kitapların baskıyla çoğaltılmadığı, sigorta kapsamında garantiye alınamadığı, kütüphane ve kitapçı raflarında, toz içinde üreyen "kitap kurtları" için tarih boyunca pek çok çözüm üretilmiştir. Sayısız metot denenmiştir.
Kitapları, hırsızlardan, yangından, kitap kurtlarının keskin dişlerinden korumak için "doğu irfanında" uygulanan bir metot vardır ki en ilginci budur.
Bugün bile bu metoda inananlar, kitabın bozulmaması, kaybolmaması, çalınmaması için bu yolu uygularlar.
Eski okurlar, tıpkı eski kütüphaneciler ve kitapçılar gibi; sahip oldukları ya da satmak üzere rafladıkları her kitabın kapağının hemen- arkasındaki sayfaya ya da kitabın rastgele seçilmiş bir yaprağına, bugün için oldukça ürkütücü gelebilecek bir şey yazarlarmış: "Ya Kebîkeç "
Neredeyse kitap künyeleme işleminin bir parçası gibi, kitaba sahibi ya da satıcısı tarafından bizzat ya da bulunduğu kütüphanedeki raflarda yerini almadan önce kütüphaneciler tarafından kitabın içine "bir hitap" şeklinde yazılan bu "Ey Kebîkeç" ifadesi, kitabı koruyan "manevi bir askeri göreve çağırmak" anlamına geliyordu.
Kebîkeç'in gelmesi için ise, kitabın herhangi bir sayfasına bu ifadeyi yazmak yeterliydi
Ya Kebîkeç
**
İnanışa göre "kebîkeç", kitabı koruyan bir "cin" ya da bu koruma işiyle görevlendirilmiş bir "melâikenin" adıdır
Zira doğu irfânı, Ledün ilmi yoluyla her eşyânın, her maddenin başında bekleyen bir "cinin" yahut bir "melâikenin" olduğuna inanır ve bunları tasnif eder. (Hz. Süleyman'ın şöhreti, eşyâya hükmetmesini 'bu yolla' bilen mahâretinden gelir)
Ve eğer ona adıyla seslenmenin yolu bilinirse, mutlaka yardıma gelecek ve o eşyayı 'şer elden' koruyacaktır.
İşte bu yüzden eskiler kitabın içerisine, tıpkı bugün gelişmiş kütüphanelerde bir güvenlik önlemi olarak dijital bir okuyucunun (şeffaf şeridin) kitabın sayfalarından herhangi birine görülmeyecek tarzda- yapıştırılması gibi, o döneme ait kitapların içerisine de "Ya Kebîkeç" ifadesini yazarlarmış.
Batı, kitap hırsızlarına bedduâ eder. Fareler kemirmesin diye esanslı mumlar damlatır ya da nöbetçi papaza 'kurtlanmasın' diye üfletir.
Doğu ise kitap düşmanlarıyla mücadelede "manevi mekanizmaları" esas alır.
Kebîkeç Ya Kebîkeç
Kitapların -ışıktan yaratılmış- manevi koruyucusu!
Korkmayın, yazın. Deneyin siz de !
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.