Ramazan reklamcılığı

Yayın Tarihi: 07/07/14 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Ramazan geldi, hoş geldi. Ekranlara huşû geldi…

Reklamcılar bayılırlar, "reklamcılık bilim değil, iknâdır ve ikna bir sanattır" vurgusu yapmaya…

Bayılmamak elde mi? Laf, bilimi okşayarak sanat yapıyor zaten…

Hele şu günlerde, Ramazan ayında…

Bir ay boyunca yazılı ve görsel medya Ramazan huşûsuna gark olmuş durumda…

Tüm markalar, ürünlerini sahur ve iftar arasında pazarlamanın bir yolunu üretmiş haldeler…

Bu reklam kampanyalarının ramazan haftasıyla birlikte kabuk değiştirip bambaşka bir kimliğe bürünmesi size de çok yapmacık gelmiyor mu?

Sırf bu yüzden, bu bir başarısızlık değil midir reklamcılık açısından?

Reklamcılar fonu değiştirdi… Bir anda bir ud sevdası tutturuldu gidiyor…

Dâvudî sesler yükseliyor, uhrevî bir hal alıyor reklamlar…

Sahicilikten uzak bir ihlasla bir hafta önce, şuh bir kadının kuytu gölgelerinde "nemle" satılan ürünler, bu günlerde siyer-i nebî atmosferinde pazarlanıyor…

Sofralarda ezana kulak veren türlü türlü içecekler…

Babaanneler… Anneanneler…

Fevkalade mesud aileler…

Hepsi bir tür "hatim seti" satmak ister gibi bir içeceği, bir yemeği, çorbayı, hatta elbiseleri bile "Allah kabul etsin" edasıyla pazarlıyorlar ekranlarda, gazetelerde…

Ürünlerini Ramazan konseptine uyduramayan bazı markalar ise, iknâya dayalı o sanat ve dekora pek girmeden, yalnızca Ramazan ayını tebrik ederek yapıyorlar reklamlarını…

**
Oysa başlangıçta reklamcılık "üretim bandı modelinin" başarısından büyülenmiş gibiydi… "Kontrolsüz Güç, Güç Değildir" gibi…
Ancak bu serbest piyasa savaşında reklamcılık, artık özgün fikirlerle açan ve taklitlerle solan bir alan… Bu nedenle de, bir gün etkili olan ertesi gün gücünü yitiriyor.

Ekranlarda markalar ya bir susamlı Ramazan pidesinin peşinde ya sahurcu ya da "davul-iftar neşesi" klişesinde…

Neyse ki aralarında bu "Ramazan İmajı İşi" içinde ciddi bir rekâbet yok…
Hiç biri, yeni bir enerji durumunda olmadığı için, diğerinin pasifliğinden istifâde ederek "yerinden etme" telâşında değil bu yüzden…

Ramazan ayı için hiçbir reklamcı, "küçük düşünmeye davet eden büyük bir fikirle" gelmiyor…
Hatta o kadar itici ve bin kez kullanılmış esprilerle derliyorlar ki senaryolarını, reklamcıların Ramazan ayında tatile çıkmış olduklarını düşünürsünüz…

Reklam yazarını "iletişimciden" ayıran şey oysa, yalnızca metnine ne koyduğuyla değil, okuyucunun ve izleyicinin metinden ne çıkaracağıyla da ilgilenen kişi olmasıdır… Ve fakat "Ramazan Reklamcılığında" fark ettiğimiz tek şey sunîlik…
Bu reklamcıların topu, Ramazanla bir kez olsun gerçekten alakadar olmamış olduklarından olsa gerek, ne yerli ne yabancı hiçbir marka bu Ramazan imajı işini beceremiyor…

Sanki yaşayan tüm reklamcıların "Ramazan"la tek bağı, artık uzak bir geçmişte kalmış çocukluk hâtıralarından ibaret…

"Devâsa Cirolu Yerli/Yabancı Markaların Müslüman Ülke Pazarlarında Başarısızlıklarının Sırrı Olarak Reklamcılık" anlat anlat, örnekle göster bitecek cinsten değil…

Tam sayfa renkli gazete reklamında bir "rakı firması olarak" şunu de bâri: "bilmem ne olarak bizler; bilmem kaç yıldır var olan bir filan rakı markası olarak, mübarek-muhterem Ramazan ayınızı tebrik ile ay sonu kavuşmak dileriz"…

**
Ramazan reklamcılığı…
Çak spotu gitsin, kes pasajı beriden…
Bas kanun telini yerinden…
Ver muhakkak ışığı da mânen…
İşte Ramazan… Mübarek olsun…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.