Sancak

Yayın Tarihi: 28/08/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
12 yıllık Başbakan Erdoğan, bugün almak üzere olduğu mazbatasıyla Türkiye'nin 12'inci ve ilk kez halkoyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı…

İlk dış ziyaretini de önümüzdeki pazartesi –geleneğe riâyetle- KKTC'ye yapacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti Olağanüstü Kongresi'nde dün son kez resmî şemsiye altında partililere hitap etti ve söze Osman Gazi'den Necmettin Erbakan'a silsileyi sayarak başladı…

Danışmanların araya şeklen sıkıştırdığı "Mustafa Kemal'in ufku" ifadesi, her ne kadar kulakları tırmalasa da Erdoğan'ın defaten vurguladığı 'veda değil, yeni başlangıç' vurgusunu bu kez açıkça 'değişen sadece şekildir…' diyerek perçinledi.

Erdoğan'ın bana göre en önemli özelliği, bugüne kadar 'başına gelen' ya da 'örülen' her çorap ve krizden siyaseten avantajlı olarak çıkmasını bilmiş olmasıdır…

Yine bana göre bu, sevk-i kaderle O'nun da şahsını ve kabiliyetini aşan bir 'takdir'dir…


**

"Genel başkanlık artık size emanet ve sorumluluk daha da arttı" diyerek partili gençlerin Türkiye'nin umudu olduğunu vurgulayan Erdoğan, başarının sırrının mâziye yaslanmak olduğunu, davasının 'kadîm' olduğunu ve bugün Ak Parti'nin temsil ettiği "sancağın asla düşmeyeceğini" söylerken Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'nin bütün illerine tek tek yapacağı teşekkür mitinglerinde sadece 10 ay sonra partisinin bugüne dek almadığı oyu alması için gayret sarf edeceğine ilişkin de mesajlar verdi…

Ak Parti ve temsil ettiği bakiye bütünü -başı ezilen- oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış "bir siyasal hareket" olarak 'İhvan' sayılmazsa dünyadaki en büyük rüzgârdır…

Çünkü Avrupa, siyasette ekonomik değerler altında ezilen bir 'liderlik sorunu' yaşarken hatta 'bir hareket olarak' hiçbir siyasetin değil rüzgâr, nefesinin dahi hissedilmediği bir dünya siyaset literatüründe Erdoğan, fazlasıyla kayda değer bir fırtınanın hatta akademik manada Kemalizme karşı Anadolu'nun ve şehirli orta direğin burjuvalaşarak gerçekleştirdiği bir "karşı devrimi" de temsil eder…

Tam da bu nedenle Erdoğan, esasen yiye yiye bitiremeyeceği bir kredinin de hala başındadır ve üstelik bunu 'halkoyuyla' kapattığı 27 Mayıs parantezi ve ilan ettiği "Cumhuriyetin 100'üncü yıl vizyonu" nedeniyle de sigortalatmıştır…


**

Bir manada kronik olan ve 28 Şubat'ın kimyaları atmosferinde yeşeren Erdoğan liderliğinin Türkiye'deki tanımlı 'rejime' karşı tüm palyatif tedbirleri, yalnızca 'muktedir devleti elinde tutmasına' bağlı olduğundan esas muhafazakarlar ile liberaller ve hatta bir kısım laikle ve Kürtler Anayasa değişmedikçe Türkiye'nin istikbalinden bir türlü emin olamıyor…

Bu nedenle Erdoğan, aslında Meşrutiyetten bu yana gelenekleşmiş 'millete rağmenciliğin' sonunu 'yazılı' olarak getirmiş değildir…

Yeni sezonun ise hem en kritik, hem de en hayatî konusu elbette Kürt Meselesi ve Misak-i Milli sınırları dışında alacağı son total şeklidir…

İmralı'da -bir gün açıklandığında ya da hatırât eserlere konu olduğunda- yürütülen can hıraç çalışmaların belki de TBMM'nin 10 yıllık tarihinde dahi görülmemiş bir gayretin gösterildiği anlaşılacak ve The Cemaatin kendi menfaatini doğrudan baltalayan esas konseptin Türk-Kürt kardeşliği değil, Türk-Kürt güç işbirliği olduğu muhakkak anlaşılacaktır.

-Öcalan'ın AİHM savunmalarına göre neredeyse antik çağa; tâ Sümer Rahip devletine kadar yaslanan coğrafyadaki- Kürt Meselesi, Cumhuriyetin ikinci meclisinde Kürtlerin Kurtuluş Savaşında feda ettiği canlara rağmen dışlanması nedeniyle bugünkü haline gelmiş ve son tahlilde Erdoğan inisiyatifinde 30 yıllık savaşın nihayete yaklaştığı en karanlık ve fakat şafağa en yakın şekle yaklaşmıştır.

Esasen bir dış politika konusu olan ve coğrafyada federatif bir özerkliğin icazetini veren Batı karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başbakanı Davutoğlu ile birlikte ajandası Anayasa değişimi, Kürt Sorunu ve Paralelle mücadele olacak...

**

Türkiye'de ve coğrafyada Kürt Sorununun çözümünü destekleyip Kıbrıs'ta statükonun devamını savunacak değilim! Zira bu ancak bireysel ilişkilere yaslanan 'kişisel bir menfaatçiliğe' işaret ederdi.

Bu nedenle Kıbrıs için de belki bir ümit -eğer olacaksa- Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı macerasına denk gelecektir. Sadece dört gün sonra, 1 Eylül'de Kıbrıs'a gelecek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a işte bunu soracağız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.