Emret Baş-Bakanım

Yayın Tarihi: 09/10/14 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Jim Hacker: "Bana basından bahsetme Humprey! Daily Mirror okurları ülkeyi yönettiklerini sanır, Guardian okurları ülkeyi yönetmeleri gerektiğini düşünür, Times okurları ülkeyi gerçekten yönetenlerdir, Daily Mail okurları ülkeyi yönetenlerin karılarıdır, F. Times okurları ülkeyi satın almış olanlardır, Morning Star ülkenin başka bir ülke tarafından yönetilmesini isteyenler tarafından okunurken, Daily Telegraph okurları bunun zaten böyle olduğunu düşünürler"

Emret Bakanım'dan, BBC-1985

Dönemin Başbakanı Thatcher tarafından bile 'beğeniyle' izlendiği ifade edilen tüm zamanların en ünlü İngiliz komedi dizisi "Emret Bakanım"ı bilen bilir…

Siyaset ile bürokrasi arasındaki ilişkileri İngiltere özelinde hicveden BBC mahsulü "Yes Minister"ın 80'lerde fazlasıyla tutması, oradaki bakanı başbakan, bakanlığın müsteşarını da başbakanlık müsteşarı haline getirip son güncel versiyonuyla yeniden çekilmesine (birkaç kez) yol açtı…

CNBCE'de yayımlanan son yeni versiyon ise tüm geçmiş seri ve sezonlardan daha başarılı…

30 yıllık bürokratik eğitim ve görgü ile ortalama suresi 1 seneyi geçmeyen bakanlık koltuğuna (yeni versiyonda başbakan) namzet siyasetçileri adam edeceğini bilen, gerçek bir ustadır dizinin asıl karakteri Daimi Sekreter, müsteşar Sir Humphrey…

Ceketi daima ilikli gezen öyle bir "cerbeze" âlimidir ki Humphrey, bir soruya karşılık 'Evet..' dediğinde bile Başbakan O'na "evet anlamında mı evet dedin?" diye sormak zorunda kalır.

Bu soruya yanıtı çoğunlukla "sanırım evet"dir Humphrey'in…

Bir de zaman zaman Bakan/Başbakan ile Sir Humphrey arasında kalan Bakanın özel sekreteri Bernard Woolley vardır.

**

Dizinin son versiyonunda işte bu iki bürokrat arasında Başbakan önünde yapılan bir tartışma sonrası Humphrey, 'ahlaktan' bahseden Bernard'ı "başbakanın önünde bir daha böyle davranma" diye nezaketle azarlar ve meseleyi açar.

Humphrey: -Bernard, içeride biraz susman bence hepimiz için çok yararlı olur.

Bernard: -Sebebini anlayamadım?

-Bernard, elindeki tüm kartları masaya açar gibi bir halin var. Biz pokerciyiz... Elimizdeki kartları göğsümüze yakın tutarız.

-Başbakan bir suç eylemine niyetlenmişken öyle olmaz. Biz böyle bir şeyi nasıl kabul edebiliriz yahu Humphrey?

-Bernard, iki tane dünya vardır: Yüksek ilkeler, asil fikirler… Ahlaki değerleri olan. Filozofların, ilahiyatçıların, akademisyenlerin dünyası odur… Ve bir de nâhoş gerçekler ve sefil uygulamaların olduğu dünya vardır. Siyaset ve hükümet âlemi… Burası, yani benim dünyam Bernard ve senin dünyan… Gerçek dünya.

-Fakat Sör Humphrey bu bir siyah-beyaz meselesi…

-Hayır hayır… Bizim dünyamızda siyah-beyaz bir şey yoktur Bernard. Bizimki, kirli gri bir dünya. Ama senin ahlaki yoldan gitmek istemeni takdirle karşılıyorum. Gerçi, bazen hangisinin o yol olduğu belirsizdir. Siyasetçiler neyin doğru neyin yanlış olduğunu; bizler ise neyin işe yarayıp neyin yaramayacağını söyleriz. Yani 'ahlak' olgusunu evrâk bekletme rafına koyarız.

-Fakat Sir Humphrey tabi ki…

-Bernard! Ne hissettiğini anlıyorum. Seninle aynı fikirde olmadığımı mı sanıyorsun?

-Sanmıyorum aslında. Aynı fikirde misiniz?

-Hükümeti temsil etmek gibi bir yükümlülüğümüz var. Biz milletin hizmetkârıyız Bernard. Kişisel önyargılarımızın buna engel olmasına izin vermeyiz.

- Hükümeti önemsediğinizi bilmiyordum…

-Önemsiyorum. Ve önemsemiyorum… Bernard, dar açılı bir çoğunluk… Bölünmüş bir hükümet. Birbirlerinin gırtlağına çökmüş vekiller… Ve de en hafif tabiriyle entelektüel açıdan hayli geri bir kabine… Bizler için mükemmel bir durum. Ülkeyi basit, randımanlı ve neredeyse hiç siyasi müdahale olmadan yönetebiliriz. Bu hükümet düşerse, muhalefet iktidara tekrar gelebilir. Muhtemelen de çoğunlukla. Ve işleri bizim yöntemimizle değil, kendi bildikleri şekilde yapmak isteyebilirler Bernard... Yani anlıyor musun Thatcher yıllarına döneriz hepten… Gerçek bir dehşet yaşarız! Kıdemli kamu görevlilerinin erkenden emekli edilmesi… Görevden uzaklaştırılanlardan birisi de sen olabilirsin yani.

-Anladım fakat ilkelerime bağlı kalmam lazım.

-Bağlı kal. Ama lütfen teşhir edip durma. Koy cebine ve birileri bakarken bir daha da çıkarma..!

**

İngiliz Hava Kuvvetleri'nin IŞİD hedeflerine yönelik Irak'taki ilk hava saldırısını geçtiğimiz hafta Kıbrıs üslerinden gerçekleştirmesi ardından Cameron'nun baş-siyasi Danışmanının tavsiyesiyle Kıbrıs'a uçarak Ağrotur Üssü'nü bizzat ziyaret etmesi ve krallığın askerlerine moral vermesi –tezkere icabı- bize doğrudan "Yes, Prime Minister!" dedirtti…

Hükümetine tellallık eden Rum Basını ise "Başbakan Cameron yazlığına gelir gibi Kıbrıs'a indi" başlıklarını attı…

"Sürdürülebilir kadîm Kıbrıs sorunu" ve "kıdemli Sör Humphrey'in ahlakı" işte…

Bir yandan da Rum tarafının hidrokarbon yataklarında tek yanlı aramalarına cevaben Türkiye'nin gönderdiği savaş gemileri karşısında Anastasiadis'in müzakere masasından aldığı 'çekilme' kararı var tabi…
O'nun başbakanı kim acaba?
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.