Atila'dan "El-Cevap" var!

Yayın Tarihi: 26/10/14 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
YDÜ efsanesi Atila Türk, "Atilla Türk Bereketsizliği" (tek L imiş) başlığıyla yazdığım trajik köşeye, övündüğü sosyal medya hesabından tafsilatlı yanıt vererek şöhretime şöhret kattı…

Ne var ki o köşe yazım, muhakkak ya benim ya da onun karşısına 'ukba'da çıkacak, birimizi yakacaktır…

"İcaz", "ikaz" ve "endişeleriyle" anlaşılıyor ki O beni tâ 'kitapçılıkta' bırakmış ama ben O'nu "bıraktığım aynı yerde" buldum…

O'nu tanıyan kâhir ekseriyetin "ruhuna" hak verdiği ve Atilla'nın "esasa" girmediği yazıma ilişkin "gülümseten" cevabî yanıtı şöyle;

[__Ali Bizden'e şükrân. Kıbrıs Postası Gazetesi köşe yazarı Vatan Mehmet'e de teşekkür ederim.

Jurnalciliği, makale yazarlığı, mensubu olduğu Edebiyat Fakültesi "müzmin öğrenciliği"ne yakışıyor. İlginç başlıklarıyla okur avcılığı başarılı.

Kendisine "vatan, millet, sakarya" diye takıldığım sır değildir. "Kurucu Öğrenci" etiketini hakk etmiştir. Hâlâ mezuniyetini kutlayamadık...

Korkarım gazetesinin patronu, hakk ettiği ücreti ödemiyordur. Piramit Kitâbevi'nde de "mısmıl" çalıştığı hâlde, hakk ettiğini alamamıştı. O gün bugündür, üzülür dururum.

Sağ olsun: bana "kitabsız" etiketini lâyık görmüş.

Önce kimi düzeltmeler yapmama izin isterim. Yakın dostum şâir, "Trabzonlu delikanlı" yaşar miraç, şiirlerini okumaya, kemençe eşliğinde de okur hep, Lefkoşa'ya-piramid kitâbevi'ne geldiğinde öğrencilerimi de getirmişimdir.

Kimi "masterlik" derslerimi aynı mekânda yapmışımdır. Çalıştığı kitabevinde yapmış olduğum alış-verişlerimde "kazıklandığım" kanısında olmadım.

Kendisi ve patronu ile dayanışma saydığını ve evime kitâblık taşıyıb kurma külfetiyle pazarlıklarımı normalleştirmemi benimsediğini yazdıklarından anlıyorum. "Almanya'dan Kıbrıs'a göçtüğümde "uçak kiraladığım" doğru değildir. Üç uçak dolusu kitâbla Frankfurt'tan geldiğim doğrudur.

Nakliye için ödediğim marklarla lüks bir otomobil satın alabilirdim. Ama bu, bir işime yaramazdı: ehliyetim bile yoktur.

"Kitapsızlığıma gelince: "Oxford ekolü", 'yayın çokluğu'ndan yana olmamıştır. Kelimenin her anlamıyla "kitâbsız" olduğum doğru değildir.

Henüz mekteb-i mülkiyye-i şâhâne (siyasal bilgiler fakültesi) öğrencisi iken, ankara odak yayınları arasında "aydınlık fevkalâde gençlik nüshası"nın kritik edisyonunu yayınladım.

Almanya'da iken de bir diğer kitâbım, İstanbul Göçebe Yayınevi'nden çıkmıştır: hocam Mete Tunçay'ın Tadeusz Barowsky'nin Auschwitz Toplama Kampı anı-öyküleri: "böyle buyurun gaz'a bayanlar baylar" çevirisi'ne bir önsöz ve yazarın biyografik-biyobibliyografisi ile toplama kampı edebiyatı (literatürü) üzerine toplu değerlendirmem SİYAH SÜT başlığıyla, Elif Şafak Ha'mfendi'nin aynı adlı romanından yıllarca önce, çeviri'nin iki katı boyutundaki çalışmam yayınlanmıştır.

Başta "tarih ve toplum" ile "toplumsal tarih" dergileri olmak üzere Türkiye'de ve Almanya'da ansiklopedi, yıllık, aylık, haftalık dergilerde Almanca ve Türkçe makalelerim, ben yakın doğu üniversitesinde çalışmaya başlamadan, Kıbrıs'a göçmeden önce yayınlanmıştı.

"Yayın fukarası" olmadığım ortada…"Fukaralık", vatan-millet-sakarya'nın bilimsel yayın ortamını izleyememesinden kaynaklanıyor olabilir. (yayın listemin bütününü aktarmadım üstelik.) adımın yanına yamadığı (esersiz, yarım, imansız... bereketsiz) sıfatları'nın: merhamet-SİZ, vicdân-SIZ...ve değer-SİZ... likleriyle uğraşmayacağım.

"bereketsiz"mişim!

Kıbrıs'a (Türkiye'ye de) "kültür tarihi" dersini getiren benim.

Benim hocalarım ve hocalarımın hocaları "kültür tarihi" adıyla bir ders almadı ve vermediler.

Bu dersin sınav soruları arasına "espri"li soru sormamışımdır. Bütün sorularımı (ve kısa-özet yanıtlarını yayınlayacağım.)

bereketsizliğim'i: öğrencilerimin sevgi yağmurları, yakın doğu-kampüsü'ne ve kampüs dışına diktiğimiz onbin'i aşkın fidanlar kör olanı bile ikna etmeye yeter. Yetmiyorsa: Facebook'ta geziniversin.

Dünyanın dört köşesine yayılmış öğrencilerimi de aşan saygı, sevgi, alkış tufanlarını görecek, duyacaktır. Öte yandan; sözde fukaralıklarıma gösterdiği gerekçeler de gerçeği yansıtmıyor.

"çaldı" diye bir suçlama ağzımdan hiç çıkmamıştır. Asistanım yoktur. Hiç olmamıştır. Gözümden ameliyat da olmadım. onbeş yıllık kıbrıs ikâmetimin üçte ikisi zaman zarfında yüz yüze de gelmedik.

"Dedikodu'nun Tarihi"ni de yazdım. Merak etmesin o da yayınlanacak. Manuskrilerime vatan-millet-sakarya'dan katkılara ihtiyâcım olmaz.

Kısa bir süre önce: "Prof. Dr. Yıldırım Uler'e Armağan"ımızda da (birkaç yüz sayfacık) makalemin yayınlanmış olduğunun bile farkında değil hazret.

"imansız", "inanç buhrânı" türünden karalamalarına Kâtib Çelebi versin cevâbı: yazmalarından birinde, "ey kâri'" kurrâ, kırâat'den], devâmını atilâ-türkçe sürdüreyim: "Okumazsın ya! Okuduysan da anlamazsın ya! Anlamış da olsan, yapmazsın ya!"

[Çelebi bilginimiz, saray'a ve ilim erbâbı'na risâlelerinde reform önerileri, çözüm teklifleri getirmektedir.]

"Be köftehor, okumazsın diyorsun. Anlamazsın diyorsun. Reformları yapmıyorsun diyorsun. Ne demeye yazıyorsun der isen. El-cevâb: âhiret'te alnım açık olsun diye"…

Köşe yazarımız, "yangın, baskın" demeye getirirken de "sarkazm" örnekleri veriyor. Aslı şudur. Türkler 'su ve ateş' ile sınavlardan geçirilirler. Almanya'daki su baskınları ile muazzam belgeliğim, koleksiyonlarım makulatür: kâğıd hamuru oluvermişlerdi. Kıbrıs'ta bunlara yangın ve su baskınları eklendi. Su ve ateş sınavları'ndan yüzümün akıyla çıktım. Bir de tevFİK FİKret meselesi varmış? Biricik "fikfik" yapan şâirimizin adını anmakla "edebî" makale yazılır hiç?

Nâzım'a da berber yoldaşının gözüyle bakmasını ben tavsiye etmiş değilimdir. Firâde selâm. Atilâ Türk.__]

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.