'Sonradan AK'lılar ve fire!

Yayın Tarihi: 22/01/15 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'faiz desturu' ardından gelen Merkez Bankası indirimi esas konu olmasına karşın, Meclis'te adları yolsuzluk iddialarına karışan 4 eski bakan hakkında yapılan kritik oylama esas gündemi oluşturdu…

Bir de Egemen Bağış'ın oylama fotoğrafları sosyal medyada çok konuşuldu.

Soruşturma Komisyonunun "ihsas-ı reyde" bulunmadan konuyu değerlendirdiği Çağlayan'da 38; Güler'de 43; Bağış'ta 48; Bayraktar'da 14 fire çıkmasından anlaşılıyor!

Her biri için ortaya çıkan fire skalaları AK Parti için dahi ne demektir biliniyor.

4 bakanın da siyasi yıldızı sönmüş ve istikbalden silinmişlerdir.

Torunları dahil buna şükretseler bilmem ki tövbeleri kabul olunur mu?!

**

Mesele hakkında başından itibaren soru şu idi: Bakanları Yüce Divana sevk mi siyaseten AK Parti için yararlıdır yoksa sevk etmemek mi?

Esasen bu soru da yanıtı da 'kavramsal' olarak manasızdır; Çünkü teoride parti bu işe karışamaz ve mesele bütünen meclis elindedir.

Ancak her şeyin üzerine gölgesini düşürmeyi başaran pratik siyasette böyle olmuyor…

Benim tartışmasız yanıtım, sevkleri ve mümkünse Yüce Divan'da aklanmaları yönünde idi…

Kabul oyları ret oylarından fazla çıksa bile, 276'ya ulaşılamadığı sürece Yüce Divan'a sevk gerçekleşmiyor.

Demek ki 'siyaseten' sevk edilmeyişleri Ak Parti için daha yararlıymış…

Ben tüm neticeden bunu anlıyorum.

**

Kıbrıs Sorununun yâd edilmediği Londra'da Başbakan Cameron'la görüşmesi olan Davutoğlu, TBMM'deki oylamaya vekâlet yoluyla katıldı.

Bu da bir tür cilve-i kader olsa gerektir ki Londra'dan değerlendiren Başbakan Davutoğlu, oylamalar neticesini "darbe teşebbüsünün tescili" şeklinde değerlendiriyor…

Ne var ki biz, "Nur ve Topuz" bahsinden gâfil The Cemaat darbesinin, adı geçen Bakanların Yüce Divana sevk edilmeyişleri nedeniyle anlıyor değiliz…

Müseccel darbenin "sonradan AK" bakanların adına ihtiyacı yok!

Darbe darbedir, sonradan AK da 'sonradan' AK'tır.

8 ay evvel, her şey toz-dumanken yazdığımızı yineleyelim;

Muhafazakâr tereddüt' denen şey, "siyasal realizm" ile "ahlaki idealizm" arasındaki gerilime sıkışmaktır…

Tam da bu nedenle Mesut Yılmaz'ın gitmediği Yüce Divan, tarafsız bir hakem olabilirdi.

Unuttuk mu yoksa?

Refah-Yol hükümeti, Yılmaz'ın Yüce Divana gönderilme-mesi karşılığında yapılmış bir pazarlıkla kurulmuştu.

Yeni Dönüşüm Paketi içinde açıklanan "Kamuda Şeffaflık" düzenlemesi bahsinde "ihbara koruma" ile yetineceğiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.