Gol

"Muz cumhuriyeti" denen şey, uluslararası politikada siyasi açıdan istikrarsız, ekonomik açıdan bir ya da birkaç tarımsal ürünün üretimine ve ihracatına bağımlı ve genellikle yolsuzluklarla iç içe küçük bir seçkinler grubu tarafından yönetilen ülkeleri "küçümseyici" anlamda kullanılan "siyasi" bir terimdir…

Literatürde Honduras, ilk muz cumhuriyeti devletidir.

İlkelerin değil, belli kişi ve çevrelerinin hükmettiği Muz Cumhuriyetlerinde gelişmiş bir "demokrasi" ile övünenler daima dikkat çekmiştir.

Böyle Cumhuriyetlerde konular hem kısıtlı hem de kısır bir döngüde ilerler…

"Sonsuz âhenkle tekrar eden bir hayat" düşüncesi hem güncel siyasete hem de bireysel duygulara hâkimdir…

***

Bakanlar Kurulu dün rutin konuları görüşürken ülke grevlerle kilitlendi…

Yaşam durdu.

Fakat geçtiğimiz hafta atılmış ve bahsi, hakkında bihakkın edilememiş "iki gol" meselesi var…

Başbakan Yardımcısı Denktaş'ın Moskova'da Turizm Fuarındayken yediği iki golden söz ediyorum.

Golleri daima Arif Salih Kırdağ ya da hep Denktaş, hükümetteki ortağına atacak değil ya! Bir kez de tersi olsun…

Her ne kadar "ofsayt" tartışmaları yaşandıysa da nizami gollerden ilkini ortağı Başbakandan yedi Denktaş geçtiğimiz hafta… Diğerini ise hemen ardından KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu'nun penaltı vuruşuyla yedi…

Amatör hakemler bile "faul var mıydı yoksa ki yok muydu" diye tartışmadı bile…

"FİFA'nın bize danışacağını hesap edemeyişleri en büyük yanılgıları oldu" diyen ve FİFA'nın TFF'ye KKTC'de temsilcilik talebine verdiği 'ret yanıtını' açıklayan Sertoğlu, inkar edilemez ki ters köşeye çaktı golü…!

**

Yorgancıoğlu, ortağı ve yardımcısı Serdar Denktaş yurtdışı ziyaretindeyken -iki kez zaten ertelenmiş olduğunu söylediği- hükümetin son 5 aydaki icraatlarını anlattı düzenlediği basın toplantısıyla…

'Ortaksız' toplantı mı olur?, dendi önce…

Pekihala oldu.

Üstelik basın mensupları karşısında performansı da gayet iyiydi Başbakanın…

Hınzır soruları gayet net yanıtladı.

Asıl konu, vergi affından kaynaklanan yekûnla yılın başındaki aylarda 'katkısız' ödenebilen maaşlardı…

Üstelik çıkışta Yorgancıoğlu, eylemciyi polis elinden kurtaran 'kahraman' bile oldu…

Siteler 'kurtarış' videosunu yüklemek için yarışa girdi…

Eylemcilerle görüşmesini istemeyen yakın çevre bürokratlara rağmen polis Başbakanı, Başbakan polisten eylemci 'kadını' korudu…

Parti içinde bu denli yalnız kalmış bir Başbakanın bir günlüğüne de olsa doğrusu, bu denli 'kahraman' oluşu –yine partisi içinde- çok rahatsızlık vermiştir zannederim.

Tıpkı partide kurultaya çoktan hazır bazı 'haklı' odakların, Başbakanın bir süredir basın mensuplarıyla bire-bir yemek organize etmesinden rahatsız oldukları ve 'ne diye yeniyor bu yemekler' diye söylenmesi gibi…

**

Siyasette türbülans, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası ardı ardına partileri bekleyen yeni kurultaylar sürecinde yaşanacak… 19 Nisan'ın herhangi bir neticesi bunu değiştirmeyecek.

19 Nisan için enerjisini tüketenler, o günler geldiğinde yorgun, bitap kalacak.

Bizi bekleyen yepyeni goller, ola ki kısıtlı konuları şenlendirir…