'Sever'li Gül'ün Kıbrıs'ı ve ünlü "B Planı"

Ahmet Sever, 'mahallenin dışından' biri olarak yazdıklarıyla Abdullah Gül'ü ve yeni bir nüveye ihtiyaç duyan 'muhafazakârları' kurtaramaz. Keşke kurtarsa…

Mevzumuz bu değil şimdi elbet.

Meselemiz Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Basın Müşaviri Sever'in, "Abdullah Gül ile 12 Yıl" adlı çok tartışılan kitabındaki Kıbrıs bahisleri…

Gül'ün daha ziyade Köşk yıllarında yaşadıklarına ilişkin perde arkası olayları kaleme alan Sever'in kitabında Kıbrıs, daha ziyade Gül'ün Dışişleri Bakanlığı (2003-07) dönemine rast geliyor…

Yani Annan Planı Referandumu'na giden 2000'lerin başı ve 2004 referandum.

**

Sever'in ünlü kitabında Kıbrıs temasları, bana göre 3 önemli noktada bahsine değer nitelikte…

Bir;

Dışişleri Bakanı Gül'ü, bugüne değin hiç kimse merhum KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş kadar sinirlendirmemiş.

Sever'in ifadesi ile Gül, Erdoğan'ın '1 Numara' dediği Rauf Denktaş nedeniyle âdeta 'burnundan solumuş'…

Çok çekmiş.

Denktaş'ın 2002 ünlü Kopenhag Zirvesi'ne gitmekten kaçındığı için tarihi fırsatın kaçırılmış olduğunu yazan Sever, referandum yaklaşırken Gül'ün Denktaş'ı Çankaya Köşk'ünde 'Rum tarafının tavrını bekleyin. Susmanız yeterli… Lütfen susun!" diyerek ısrarla uyardığını ancak Denktaş'ın daha havaalanında iken "Hayır' demeye gidiyorum" açıklamasıyla Gül'ü çileden çıkardığını yazıyor.

Sever'in kitabında söz konusu Çankaya Zirvesi'ne ilişkin "Gül'ün o günkü öfkesini unutamam… Âdeta burnundan solumuştu. Çünkü Cumhurbaşkanı Sezer ve askerler Denktaş'a 'Sen bildiğin gibi hareket et, arkandayız' demişlerdi" şeklindeki ifadeleri dikkat çekiyor…

**

İki;

Ocak 2004'te Türkiye'nin Davos'ta başlattığı tarihi Kıbrıs atağı (Erdoğan'ın, Kıbrıs'ta Annan Planı temelinde görüşmeleri destekliyoruz Anlaşma olmazsa boşlukları BM doldurabilir, açıklaması) sonrası BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Kofi Annan'ın cesaretlendiğini ve tarafları New York'a davet ettiğini hatırlatan Sever, Gül'ün New York yolunda Denktaş'ın yanında bulunan Mümtaz Soysal'ı dengelemek için dönemin Başbakanı Talat'ın yanına hızla danışman olarak Ruşen Ergeç'i gönderdiğini, bu işi bizzat kendisinin organize ettiğini, Talat'ın ise yeni danışmanıyla ilk kez uçakta tanıştığını yazıyor.

Sever'in "çözüme soğuk bakan etkili biri" diye yazdığı Soysal'a Gül'ün hassaten 'gıcık' olduğu anlaşılıyor.

**

İkisi magazindi. Önemlisi üçüncüsü…

Türkiye'nin özellikle AB perspektifine koyduğu katkılarıyla bilinen Annan Planı döneminin Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal, yıllar sonra Sever'e oldukça vahim bir itirafta bulunmuş meğer…

Dönemin büyük aktörü Müsteşar Ziyal, "Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündük ama bir yanlışımız oldu. Rumlar planı reddederse KKTC'nin statüsü ne olacaktı! İşte bunu öngöremedik. Yaptığımız hata bu oldu" demiş…

Yani Türkiye'nin –üstelik o dönemde- KKTC'nin statüsüne ilişkin hiçbir planı yokmuş…

Yani kör-kütük.

Meslek hayatlarının önemli bir bölümüne Kıbrıs'la başlayıp Ege Sorunuyla devam eden Dışişleri bürokrasisinin bilhassa Kıbrıs'ta o dönemde bir fark yaratabilmesi hiç de kolay değildi elbette ama –eğer doğru ise- bu kadarı da pes dedirtiyor…

**

En son "Kabataş için özür" dileyen Radikal Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, 2000'li yılların başında bakın ne yazmış; "_Türkiye gelecekte bir yüksek bürokratın ya heykelini dikecek ya da onu inanılmaz eleştiri ve suçlamaların hedefi yapacak. Adı Uğur Ziyal. Bugün Türkiye son dakika atağıyla Kıbrıs'ı yeniden müzakere konusu yapabildiyse, bu Ziyal'in sayesinde oldu. Bu hükümetin büyük bir şansı, Ziyal'i o koltukta bulması… O sadece Kıbrıs konusunda değil, Ege ve diğer Türk-Yunan sorunları konusunda da henüz kamuoyuna mal olmamış olan çok önemli görüşmeleri yürüten isim_"

**

Şimdi soruyoruz; Türkiye'nin Kıbrıs'a ilişkin düzenli olarak ifade edilen belirsiz "B Planı" senaryosu eski Dışişleri Müsteşarının Sever'e nakli ile sarsılmış olmuyor mu?

Şu halde heykelini mi dikelim yoksa topa mı tutsak!