Yüce demokrasimiz (!) ve CTP-UBP koalisyonu

Yayın Tarihi: 27/07/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Gazeteciler Birliği'nin Medya Dergisi'nde, geçtiğimiz günlerde çıkan son sayısında kısmen değinmeye çalışmıştım;

KKTC'de 'demokrasi' hem içeride"biz" tarafından; hem de yeri geldikçe dışarıdan"misafirler" tarafından sürekli övülen bir değer olarak yıllardır dikkat çeker.

Yargımız bir türlü işlemez ama konuşup da 'KKTC demokrasisini' övmeyen ana-evladı yok gibidir.

7-8 ayda ancak emeklediği halıdan ayağa kalkan insan dahi yerde hatırı sayılır bir zaman süründükten sonra yürüyebilir. Demokrasi, bebek yaşında yeşermez…

Bu, gazeteyi mahkemeye veren 'sendika tiplerimizden' bellidir…

Demokrasi denemesi, yıllanmış koşu ister.

Bu anlamda yıkılan, yere düşen siyaseti kurtarması umulan CTP-UBP koalisyonu, önemli bir demokrasi tecrübesi olarak 'büyüdüğümüzü, büyümeye çalıştığımızı' gösteriyor.

Neredeyse 40 yıl sonra bu tecrübe, 'hazım problemleri' yanında toplumda 'nihai sukut-u hayal' gibi riskleri de elbet taşıyor.

**

İşte daima vurgulanan yalan-yanlış demokrasi övgüsü nedeniyle, bir klişe olarak zaman içerisinde demokrasinin neredeyse 'popüler kültür' ya da 'kitle kültürünün' bir teması olduğunu zannetmek mümkün… (belki de gerçekten de öyledir).

Yani gülünç demokrasi sayıklayışlarımız, popüler bir şarkının listelerde yer alışına benziyor…

Abartarak söylüyorum: bugüne kadar KKTC siyasal yaşamında "demokrasimizi" Sağ'dan övenler 'partizanlığı' pekiştirdiler; Sol'dan yüceltenler ise –dünya görüşlerinin tam da aksine- adadaki 'ateş-kes' halini bir manada meşrûlaştırarak içselleştirilmesine neden oldular…

Oysa KKTC'de gelişmiş (!) övgü dolu demokrasinin 'üleşme düzeni' içinde nasıl olur da her şeyi yerle yeksân ile yıktığı, batırdığı izahı zor bir çelişki…

Demokrasinin medyaya yansıyan (ve aynı zamanda referansı olan) ayağında yalnızca haber içerikleriyle değil, yazarlar üzerinden 'yorumların' da sadece günlük siyasal didişmeyi beslemesi bu yüzden…

Toplum özellikle siyasal dinamizmin çeşitli şekillerde (seçimde, hükümet oluşumunda) ısındığıdönemlerde medyaya 'siyasetçiye baktığı gibi' yani 'bakalım ne yalanlar atacaklar' diye bakmakta, bu merak ile göz atmaktadır.

Bunun Türkiye'de daha 'bariz' oluşu ise bizi, yani medyamızın genelini 'demokrasi oyunumuz' içinde yanıltmaya devam etmektedir.

**

Her şeye rağmen demokrasimiz, Girne'de antik limanın içinde bulunduğu utanç verici vahim durumu düzeltmeye yetmese de hem Sağ'ın hem de Sol'un 40 yıllık geleneksel tabelalarını (Yerel seçim ve Anayasa Referandumu ardından) en şiddetli şekilde Cumhurbaşkanlığı seçiminde tokatlamıştır.

Eğer tarihi UBP-CTP koalisyonu, beklentileri "ortanın üzerinde" bir tatla tatmin etmezse 'tokat' atmanın tadına varan millet iki ana-damar siyaseti belki de sonsuza dek toprağa gömer…

Unutmamak gerekir ki halk,Cumhurbaşkanlığı seçiminde Özersay'a"demokrasi garantörü" CTP kadar teveccüh edebilmiştir.

Öte yandan 'tek egemenliği' bir türlü izah edemeyen UBP, klasik 'egemenlik' kavramına sarılarak Onursal Başkanıyla vedalaşmış, CTP ise son dönemde ayyûka çıkan disiplinsizliği ile yitirdiği özünün bedelini Olağan-üstü kurultayda 'kendine gelmek' vaadiyle ödemiştir.

İrdelenecek şeyler bitmezancak büyük resimde vaka, toplumun çok tehlikeli bir biçimde 'siyasetten' soğuması, hatta tiksinmesidir…

Bugün mecliste güven oyu olacak CTP-UBP koalisyonu, 'işleyen' ve aynı anda fiilen 'işlemeyen' demokrasi çarkı içinde teorik bir şans gibi görünüyor…

Bu, parlamentoda sayısı 'küçük'; sesi 'büyük' çıkan geniş tabanlı iktidar karşısında hükümet programınıeleştiren muhalefetin gür sesinden de belli oluyor…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.